26. Demek Öyle

333 40 10
                                    

"Beraber yeseydik daha güzel olurdu aptal."

Önündeki yumurtasından ağzına atarken elindeki kağıdı buruşturup tezgaha attı. Bir haber verip gitmen daha iyi olurdu derken gerçekten not yazıp gitmesini kastetmiyordu! Aptal Dazai diye içinden geçirirken saçma sapan düşüncelerini bırakıp yemeğine odaklandı.

İşi vardı belki veya başka bir şey eğer söylemiyorsa söylemesin. Chuuya böyle bir insan değildi. Belki de böyle bir insan olmadığını bildiği için Dazai ne olduğunu anlatmadan gidiyordu.

Kahvaltısını hızlıca yiyip bitirdikten sonra masayı toplayıp dışarı çıktı. Uzun zamandır aklındaydı bunu yapmak ve bugün kendini baya iyi hissettiği için yapmaması için hiçbir sebep kalmamıştı.

Aklında olan şey ise eski çetesinin ne durumda olduğunu öğrenmek. Ve de o eski anılarının geçtiği yerleri son kez görmek. Rüyalarında ve hayallerinde onu yiyip bitirmesi yerine aklından çıkması için son kez bakmak istiyordu. Bir şeylerin yarım kalmasından bıkmıştı.

Dışarıya çıktığında hafif rüzgar vardı sıcak havada, daha önce havayı hiç bu kadar içten hissetmemişti. Rüzgarlar uzaktan bir şey getiriyor gibiydi. Hoş bir melodi, uzak bir anı ve ya tatlı bir koku. Her ne getiriyorsa bu onu iyi hissettiriyordu.

Eski evine gideceği için biraz heyecanlı ve biraz da üzgündü. Belki göreceği şeylerden dolayıydı ama onları göremeyeceğini biliyordu. Ailem dediği o insanları. Acaba şimdi ne haldelerdi? İyi olduklarına inanıyordu ama bir an olsun onu düşünüp düşünmediklerini merak etti. Kendi kendine gülüp 'tabi düşünüyorlardır, onlar senin ailen' demesi ardından takip etmişti.

Biraz daha yürüdükten sonra önüne tanıdık yollar düştü. Yıkılmış merdivenler, taşların arasından çıkmış otlar, harabeye dönmüş küçük evler.

"Yıkılmış demek. Acaba yıkılırken engel olmaya çalıştılar mı?" etrafa bakmaya devam etti. Hayalinde canlandırdığı şeylere inanmaya devam ederken yürüyor ne olduğunu düşünüyordu ama en çokta bir yerlerden onların çıkıp gelip 'Chuuya' diye bağırmalarını bekliyordu.

Eskiden çocukların oradan oraya koştukları yerde artık bir yaşam belirtisi bile yoktu. Chuuya biraz üzgün merdivenlerden inmeye başladı. Gittikçe derin bir özlem sarıyordu içini. Onca sene önce binlerce kez geçtiği aynı yere şimdi tekrar ayak basıyordu. Şimdi öylece yürüdüğü yerde önceden adım attığında karşısında insanlar oluyordu.

"Chuuya!!"

"Bir şey mi oldu neden bağırıyorsun?" küçük kız yaklaşıp Chuuya'nın beline sarıldı.

"Hayırr sadece seni çok özledik!" kızın arkasından gelen bir grup çocuk yanlarına yaklaşıp Chuuya'ya selam verdi. Chuuya gülümseyerek elini kızın başına koydu. Kız ona sıkı sıkı sarılıp gülümserken diğer çocuklar da onların yanlarına gelmişti bile.

"Endişelendirdiniz beni!" gülümsemesini silmeye çalışsa da onlara baktıkça gözlerinin içi parıldıyordu silmesi elbette zor olurdu. Ona sarılan kız geri çekilip diğerlerinin yanına gidip dudaklarını büzdü. "Ama Chuuya neredeyse her gün geç saatlere kadar burada olmuyorsun. Artık gitmeni istemiyoruz!!"

Chuuya ağzını bir an açıp kıza baktıktan sonra yavaşça geri kapattı. İçinden 'Sadece biraz daha...bitecek.' diye aynı cümleyi tekrar tekrar söylesede buna inancı yokmuş gibi dıştan söyleyemeden öylece durdu. Sonra o gülümsemesini tekrar takınıp kalabalığa doğru adım atıp konuştu. "Hah gittiğimi kim söyledi buradayım ya işte!"

"Chuuya bizi kandırmaa!"

"Hey ben mi kandırıyorum sizi? Dün gece uyuduk diyenler kimdi peki?"

Freedom | Soukoku | ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin