2. İnsanlar Neden Uzun?

2.9K 227 401
                                    

Bir yaz günü, neredeyse herkes tatilde ve ya dışarıda olurdu. Güneş onları ısıtırken denize girerler, bazıları evlerinde vantilatörle serinlemeye çalışıyordu. Bazı yerlerde güneş bulutların arkasına saklanmış sadece aydınlatıyorken, bazı yerlerde ise kavurucu bir sıcak yapıyordu. Bunların terk ortak yanı güneşin aynı olmasaydı. Denizi ışıldatanda oydu, kumları kavuranda, sahilde insanları mutlu edende oydu, suç işledikleri için ceza alan insanları uykularından kaldıranda oydu.

Pencerelerin gizemini hala çözememiş olan Chuuya sıcak gün ışıklarının odaya girip direk gözüne değdiği için uyanmaya başlamıştı. Gözlerini açtığında nerede olduğunu düşündü. Burası, bu yatak, bu tavan onun ezberlediği şeyler değildi. Burası onun evi değildi. Tam hızlıca kalkacakken aklına dolan anılar ile sakinleşti. Yataktan inecekken hücrede bağıran Atsushi ile göz göze geldi.

"Chuuya-san uyanmışsın! Günaydın." Chuuya bu çocuğun hala neden bu kadar enerjik olduğunu çözememişti. 'Günaydın' dedikten sonra Atsushi'nin koşarak Akutagawa'nın yatağı üstünde zıplaması arasında çok bir süre yoktu.

Chuuya üstünü giyerken, Atsushi'nin 'Hadi hadi uyan' kelimeleri ile Akutagawa'nın attığı dayak seslerini dinliyordu.

Gerçekten çok iyi anlaşıyorlar diye düşünmeden edememişti.

Yokohama Hapishanesi denizin ortasında olmasına rağmen etrafı kalın duvarlarla sarılıydı. Denizden geçsen bile, bu duvarları atlatmak oldukça zordu. Bu yüzden hapishane kendini salmış gibiydi. Tabi belli bir saat dışında hücreden dışarı çıkılmaz, yemekler sadece belli bir saatte verilirdi.

6 numaralı hücreden dört kişi demir kapıyı açarak çıkmıştı. Bu dört kişi Atsushi, Akutagawa, yeni gelen Chuuya ve Tachihara'ydı. Hücredeki diğer kişi, yani Hirotsu kendini yorgun hissettiği için gelmeyeceğini söylemişti.

Yokohama Hapishanesi küçük bir adanın üstündeydi, kendi içinde ağaçlar bile bulunduruyordu ada. Duvarların içinde iki ayrı bina vardı, biri uzunca bir kenarı kaplar, içinde gardiyanların yerleri, yemekhane ve gerekli bir kaç yer bulundururdu. Diğeri ise suçluların kaldığı yerdi. Dört duvar gibi olan ads, yan yana iki kenarında binaları bulundurur diğer alanları ise yeşilliklerle kaplı güzel yerler oluştururdu.

Dört kişi binadan çıkmış yavaş adımlarla çarprazdaki binaya giren diğer insanları takip ediyorlardı. Atsushi genelde konuşan taraf olurdu, Chuuya da tek kelime etmeden ortama ayak uydurmaya çalışırdı. Hala öyle devam ediyorken, Atsushi önlerinde bir adamı fark edip ona hızlı adımlarla ulaşmaya başladı. Uzun sarı saçları, alttan bağlanmış, uzun boyuyla ciddi adımlarla yürüyordu. Atsushi en sonunda bir isim söyleyerek onun durmasını sağladı.

"Kunikida-san!" sarı saçlı adam arkasını döndü hemen, ona gülümseyen çocuğa gülümseyerek olduğu yerde durup diğerlerinin gelmesini bekledi. Atsushi yanına geldiğinde ellerini beline koymuş, dudaklarını büzüp somurtarak konuşmuştu.

"Kunikida-san neden bu kadar hızlı gidiyorsun!?" elini sağa sola sallayıp kısa bir cevap verdi Kunikida. "Alışkanlık işte."

Daha sonra diğerleride ikilinin yanlarına geldiler, diğerleri Kunikida ile çok samimi değil gibiydi, ne günaydın ne de bir söz söylemişlerdi. Kunikida, aralarında daha önce görmediği bir yüz olunca ona dönüp sordu.

"Yeni gelen sensin öyle mi?" Chuuya kafasını kaldırıp kendinden 30 cm uzun olan adama baktı, sinirleri gerilsede çok belli etmeden başını sallayıp konuştu. "Nakahara Chuuya." Kunikida onun bakışlarına odaklanmak için kafasını iyice eğmek zorunda kalmıştı. O da kendini tanıttıktan sonra ortam iyice gerilmişti.

Freedom | Soukoku | ✅Where stories live. Discover now