*23. Bölüm*

7.3K 741 92
                                    


Kuyunun dibindeyim, kervanlar bulsun istemem
gömleğim kanlar içinde,
köle pazarlarında satıldım ya...
sensiz geçer akçem yok aşk mezadında...
Ah benim devletim, ah benim ülkem
benim ömrüm...
merhaba...
Ben Yûsuf,
sınanmış bir kalbin sahibiyim
Șöyle buyur, bu kalp senin efendim...
Șimdi ben Yûsuf,
tut ki Mısır'a azizim, efendiyim...
Boynumdaki künyede hâlâ vasfım yazılı:
Züleyha'ya köleyim...

🍃 LâfGüzaf 🍃

Mahcup gülüşlerin asılı kaldığı dudaklar mesud sükunetlerle mühürlenmişti. Salondaki her bir yürek ayrı heyecanla pır pır ederken zifiri bakışlar çakır hareler ile vuslatına salise sayıyordu. Lakin bir tek yürek vardı ki bugün burada, içi pişmanlık ve hasret odlarıyla cayır cayır tutuşmuş, ömürlük acılara teşneydi. Emir'di bu... Açık mavi denizden bakışlara hasret duyan Emir hocaydı. Ruhunda kopan fırtınaları efendilik kisvesiyle örtmüş, kardeşim dediği adamın en güzel akşamına mutluluk duyuyordu.

Vakitlerden sevinç vaktiydi. Günlerden mutluluk! Serdar müezzinin ilk görüşte vurulup günler, haftalar hatta aylar boyunca aşkını büyüttüğü Nurbera hocahanıma kavuşmaya adım atacağı o kutlu gündü. Bundan aylar evvel caminin altındaki kahvehanede dertli dertli Emir'in görüşmeden gelmesini beklediği gün düşmüştü aklına. Yutkundu. Oysa ki ne kadar da korkmuştu sevdiği kız kardeşine eş olacak diye. Fakat tüm korkusu Emir'in dönüşü ve onu bunca vakit kardeşinden sevdasını sakladığı için paylayışı ile uçup gitmişti. Üstelik Nurbera'nın Emir'e bende bu işi istemiyorum diyişi beyaz güvercinler havalandırmıştı gönlünde.  Hemen olması münasip kaçmaz diyerek birkaç ay beklemişlerdi bu hayırlı işe adım atmak için. Sonunda vakit gelince Halide teyzenin önderliği ile kız evine gitmişti haber. Sonuç olumluydu. Nurbera da mahcup bir tebessüm ile onayı babasına bırakmıştı. Anlaşılan kızımızın da gönlü vardı müezzin efendide. Hal böyle olunca büyüklere bu iki pür-i pak genci bir etmek düşmüştü.

-Kahvemizi içtik, hâl hatır da söyledik. Müsadenizle sebebi ziyaretimize gelelim Bünyamin Bey. '

Serdar'ın babası Sami amcanın konuşması ile tüm gözler Nurbera'nın babası Bünyamin beye çevrilmişti. Adamcağız hissettiği gerginlik ile yerinde kıpırdandı. Stresinin nedeni ilk göz aydınlığı kızını nişanlayacağı için değil, küçük kızının akşamın bu vakti olmasına rağmen hala eve gelmemiş olmasıydı. Misafirlere ayıp olmasın diye müdahale edemiyor, ara ara dönüp hem hanımına, hemde Nurbera'ya haber soruyordu. Yazık! Kızcağızının da en güzel gecesi böyle gergin geçiyordu. Onun ne günahı vardı ki? Berna bu şehre geldiğinden beri iyice yol yordam bilmez olmuştu. İyisi mi bu geceden sonra onun kulağını iyi bir bükmeliydi. Zorlukla yutkundu.

-Buyurun Sami Bey. Heyecanımızı hoşgörün. İlk cemiyetimiz olacak. 'dedi durgunluğunu toparlamaya çabalayarak. Sami amca memnuniyetle tebessüm etti. Yanında oturan oğlu Serdar'ın nefes alıp verişinden bile belliydi ecel terleri döktüğü. Gençleri daha fazla bekletmek olmazdı. Göz ucuyla adı gibi nur yüzlü olan gelin kıza baktı. Efendiliği ve ahlakıyla bugüne dek yüzünü ağırtan oğluna yaraşır bir eş adayıydı. Serdar'ın onu el üstünde tutacağına da emindi.

-Efendim sebebi ziyaretimiz malum. Allah'ın emri, iki cihan serveri Efendimizin kavliyle kızınız Nurbera'yı oğlum Serdar'a istiyoruz. '

Cümlesinin tamamlar tamamlamaz kısa bir nefes üfledi Sami amca. İlk kız isteyişi değildi lakin her defasında aynı heyecandı hissettiği. Serdar'ın ise sıkmaktan avuçlarının içi ter içinde kalmıştı. Sevdiğine kavuşuyordu işte! Sabrın sonu hakikaten de selametti. Bakışları bir anlığına Nurbera'ya çevrildiğinde hissetmiş gibi hocahanım da ona bakmıştı. Zifirilere bulandı çakır hareler. İkisi de çarçabuk çekti birbirinden bakışlarını. Vuslata ne kalmıştı ki şurada? Birkaç dakikalık sessizlikten sonra derin bir nefes sesi yükseldi Bünyamin beyden.

Göklerdeki Nikah (Tamamlandı) Where stories live. Discover now