*17. bölüm*

10.1K 891 257
                                    

"Ağlayabilir miyim gönlüm müsadenle , şöyle katıla katıla şimşekli bir gökyüzü gibi ?
Günaha batan tüm kirliliğim ile ağlayabilirmiyim ?
Öylesine ama ölesiye , bu can çıkana kadar bedenden !
Nefsimin nefesi kesilesiye , pembe güller mor menekşeler düşesiye ,
Sol yanımın ateşi yükselesiye kadar ,
Kendi omuzumda , kimseciklere yük olmadan ,
Ağlayabilirmiyim ?

MEVLANA




🍃 FASL-I HAZÂN 🍃



Gökleri yırtarcasına çakan şimşeklerle olduğu yerden irkildi Emir . Alnında biriken boncuk boncuk terleri elinin tersiyle sildi . Karanlığa alışan uyku mahmuru gözleriyle etrafına bakındı . Camii'nin mihrabına sırtını dayamış , üzerinde cübbesi ve sarığıyla oturuyordu . Burda ne işi vardı ki ? Yutkundu ve gözlerini ovuşturdu . Gerçektende camiideydi hemde gece yarısı . Ve bir şimşek daha çatmasıyla aydınlanıverdi kandilleri sönük olan Allah'ın evi . Ama Emir'in dışardan gelen yağmur seslerinden farklı işittiği bir ses daha vardı .. Bir ağlama sesi .. hıçkırıklara karışan figanlarla .. Hızla doğruldu yerinden . Üzerindeki cübbesi uçuşarak ilerledi sesin geldiği yöne . Büyük ahşap kapıyı aşıp son cemaaat yerine bile bakmıştı . Ama yoktu ! Kimse yoktu ! Ağlayan ses tüm yüksekliğiyle şimşeklere karışmaya devam ederken , belki diyerek bahçeye doğru koştu Emir . İşte şimdi rahmet damlaları şefkatle değiyordu tüm yanına .. Yüzünü havaya kaldırıp , tenine konan tanelere izin verdi . Kollarını iki yana açtı .

-Allahım !'

Haykırışı yağmur sesine karışıp çınlatıyordu camiinin avlusunu . Yavaşça kendi etrafında dönerek yüzünün şefkat kokan damlalarla yıkanmasını istedi .

-Rabbim yardım et bana !'

Gözünden akan yaşlar yağmura karışıyor , sonrada sel olup süzülüveriyordu yanaklarından ..

-Ağlamasın Rabbim sen onu bana bağışla !'

Haykırışlarına eşlik eden şimşekle daha da hızlandı Rabbinin Rahmeti .. Ama o hala aynı ağlama sesiyle kahroluyordu .. Tanıyordu bu sesi .. Taa derinden tanıyordu .. Yüreğinden tanıyordu zarif acısını ...

Kendi etrafında dönmeyi bırakıp bedenini taşımayan dizlerinin üzerine çöküverdi Emir .. Cübbesinde iğne ucu kadar kuru yer kalmamıştı . Ve artık avluda oluşan minik göletin ortasında , suyun içinde oturuyordu . Gönlünden kopup gelen hıçkırıklarla kollarını kendine sarıp başını kucağına eğdi . Acıyordu .. kalbi çok acıyordu ...

-Rabbim sen Hümeyra'mı bana bağışla ...'

"Allahu Ekber Allahu Ekber ! "


Sıçrayarak uyandı Emir . Nefes nefese etrafına bakındı . Odasında , hatta yatağında yatıyordu . Elleriyle yüzünü sıvazladı . Boğazı susuzluktan kupkuru olmuştu . Elleri yanaklarına değdiğinde ıslaklığına şaşırdı . Rüyaydı demek tüm bu yaşadıkları . Ama gerçekten ağlamıştı . Peki ya o ezan sesi ?...


"Allaaaahu ekber Allaaahu ekber !"

Gözlerini devirip derin bir nefes aldı . Tabii ya bu Serdar'ın ısrarıyla yeni indirdiği ezan programıydı . Gözünü pencereye çevirdi . Hava hala karanlıktı . Demekki sabah ezanından bir saat evveline ayarlıydı alarmı . Üzerindeki yorganı itip ayağa kalktı . Sonrada pencerenin kenarına ilerledi . Öyle bir daralmıştı ki seher vakti belki ferahlardı içi . Tül perdeyi kenara çekip dışarıya göz gezdirdi . Evin az ilerisinde bir araba durmuş , içinden inen sarışın kız muhtemelen arabanın içindeki adama bağırıyordu . Sonra arabanın kapısını sertçe itip yalpalayarak sokağın diğer yönüne ilerledi kız . Yüzü görünmüyordu ama hareketlerinden sarhoş olduğu bariz beliydi . Kafasını iki yana sallayıp nefes üfledi Emir . Eskiden bu mahallede hiç böyle insanlar olmazdı . Şimdi burasıda kirlenmişti demek ...

Göklerdeki Nikah (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin