*27. Bölüm*

7.5K 840 121
                                    


Züleyha Yûsuf'undan geçmedikçe,

Allah onu Yûsuf'a kavuşturmadı.

Belki de kavuşmak ;

Evvela vazgeçmekti...

🍃 Came-i hayat 🍃

Her insanın bir gün zulümden kaçıp hicret edeceği bir Medine'si, konaklayacağı bir Sevr'i, yoldaş olacak bir Ebu Bekir'i olmalıydı bu hayatta. Neticede En Sevgili öyle yapmamış mıydı? Emir de yapacaktı. Yıllarını geçirdiği yeşil memleketine dönüp Ebu Bekir misali dostlarla birlikte olacaktı. Belki böylece bir nebze olsun azalırdı omuzlarına binmiş bu imtihan yükünün ağırlığı.

Annesinin elini öpüp şefkat kaynağı kucağına sığındı Emir. Bu gidişin en zorlu tarafı şüphesiz Halide sultandan ayrı kalmak olacaktı. Lakin onda en ufak bir üzüntü yoktu. Dik duruyordu yaşlı kadın. Püri pak evladına atılmış bu kirli iftira karşında müfterilere pabuç bırakmaz gibi dimdik duruyordu. Ve farkında olmadan oğluna en büyük desteği de kendisi veriyordu.

Annesinden sonra önce Afra, sonra kucağındaki minik kızı Sümeyra ile vedalaşmıştı. Aylarca yolunu gözledikleri bu cennet anahtarından ayrı kalmakta zor gelecekti dayısına. Onun cennet kokunu derin derin içine çekip Hulusi beyin elini öptü. Anlaşılmış bir sükunet hakim gibiydi ortama. Sessizlik içindeki veda sonrası Emir çantasını alıp merdivenlerden inmiş, onu kapıdan geçirmek üzere Tamer yanındaydı.  Sonunda gitme vakti gelmişti. Emir son kez Tamer ile de kucaklaştı.

-Anam önce Allah'a, sonra size emanet Tamer. Daha çok üzülmeyeyim diye dik duruyor ama için için kahroluyor biliyorum. Gözünüz üstünde olsun aman diyeyim. '

Sözlerini bitirdiğinde burnunun direğinin sızladığını hissediyordu. Dönüşü olmayacak bir yola gider gibiydi ahvali. Tamer elini uzatıp kardeş gibi gördüğü adamın kolunu sıvazlamıştı. Onu tanıyan herkes emindi masumiyetine. Ve en kısa zamanda gerçeğin ortaya çıkacağına emindi.

-Aklın kalmasın. Halide annem bize emanet. Hem çok değil, birkaç hafta sonra çıkacak tüm hakikat ortaya. Sende huzur içinde döneceksin. '

Sessizce başını sallamakla yetindi. Konuşursa sesi çatlayacaktı. Yoluna gitmeliydi artık. Tamer ağır adımlarla üst kata çıkarken Emir ayakkabılarını giymiş, evin ahşap kapısını usulca aralamıştı. Lakin açtığı an karşısında gördüğü kişiyle duraksadı. Birbirlerine baktı iki eski dost. Ve bir nefes müddeti daha dayanamayan Serdar müezzin atıldı kardeş bildiğinin kollarına.

-Kardeşim! 'dedi titrek bir sesle. Sımsıkı sarılıp geri çekildi. Kendi başına gelmiş kadar ağırdı bu imtihan. Dolu dolu olan gözleriyle başını iki yana salladı.'Kahroluyorum! Elimden hiçbir şey gelmiyor ve ben kahroluyorum Emir!'

En baştan beri ne Serdar nede Nurbera inanmamışlardı bu duruma. Lakin öyle bir azınlık içerisindeydiler ki sessiz kalmaktan başka çareleri yoktu. Lakin yinede denemişti Nurbera. Berna ile defalarca konuşmuş, hattâ doğruyu söylemesi için yalvarmış. Ama nafile! Berna tek bir an bile caymıyordu iftirasından. Emir kardeşinin kolunu tutup destek verir gibi sıktı. Biliyordu, Serdar'ı ondan iyi kim bilebilirdi ki? Fakat imtihandı bu.

-Sabır Serdar. Acı da olsa sabır... 'dedi dalgın bir sesle. Sonra aklına gelmiş gibi arkadaşının siyah gözlerine baktı.'İnan o karnında bebeğiyle ortada kalan zavallı bir hanım olsaydı yardım için herşeyi yapar, gerekirse himayeme de alırdım. Lakin o necis bir müfteri olmayı seçti. Söyleyesin ona, gerçek ortaya çıkmayacak olsa dahi onu nikahıma almayacağım.'

Göklerdeki Nikah (Tamamlandı) Where stories live. Discover now