*Final*

13.2K 1K 208
                                    

"Sevdiğinin nazını çekmek değil de,

Kahrını çekmektir sevda...

Onunla bir ömür değil,

Onun için bir ömürdür sevda...

Eline el değmesini değil,

Gölgesine gölge değmesini kıskanmaktır sevda...

Yürürken dikenli yollardan darağacına,

Son dileğin onu görebilmeyi istemektir sevda...

Yani diyeceğim o ki ;

Herkesin harcı değildir sevda..."

~ Gül-i Rânâ 🥀

Gözlerini açtığında güneş tüm odayı ışığına boğmuştu. Kalın perdeler açılmış, pencere içerisinin havalanması için aralanmıştı. Üzerindeki yorgun hissiyatla doğruldu yattığı yerden. Uykusuz, mihnetli bir gece geçirmiş, sonunda sabah namazı sonrası sızıp kalmıştı. Boş gözlerle bakındı ışıldayan odaya. Vaktin öğlene yaklaşan bu saatlerinde uyanmak garip gelmişti. Ayaklarını yataktan sarkıtıp gergin göbeğine dikkat ederek ayaklandı.

Bir yıl geçmişti bu çatının altında mutlu bir yuva kuralı. Bir yıl ki her günü bir ömre bedel mutluluklara sahip günler silsilesi. Çektikleri sıkıntılar, döktükleri yaşlar onlara bu huzur dolu günler olarak dönmüştü. Mutluydu Hümeyra. Hayatında hiç olmadığı kadar mutluydu. Kocasını ilk günkü gibi, kördüğüm gibi seviyordu. Ve biliyordu ki o kördüğüm gün geçtikçe açılmamaya yüz tutan paslı bir kilit oluyordu.

Üzerine rahat edeceği salaş bir elbise geçirip sarı saçlarını tarayarak çıktı odasından. Muhtemelen geç vakitte uyanmanın getirisi olarak herşey farklı geliyordu. Her gün gördüğü salon farklı, her sabah uyandığı oda farklı... Bir an evvel zihnini toparlama ümidiyle girdi salona. Ortada duran büyük masa muhteşem bir kahvaltı ile bezenmiş, başı özellikle Hümeyra'nın sevdiği lezzetler çekmişti. Boğazından iştah dolu bir yutkunma geçerken duyduğu sesle irkildi.

-Hayırlı sabahlar evlatçım .'

Başını çevirip elindeki çaydanlık ile salona giren Halide annesine gülümseyerek baktı. Yüzünde her vakit görmeye alışık oldukları tatlı tebessümü asılıydı. Getirip çaydanlığı masanın köşesine bırakmış, az evvel koyduğu tabaklara eksik gedik var mı diyerek şöyle bir göz atmıştı. Hümeyra mahcubiyetle ellerini birleştirdi.

-Hayırlı sabahlar anneciğim. Ellerine sağlık sofra muazzam görünüyor. Ama keşke kendini böyle yormadan beni uyandırsaydınız.'dedi pespembe kesilen yanaklarıyla. Kabul, bu evin gelini değil kızı gibiydi. Ancak hala Halide hanımın onu böyle el üstünde taşımasına alışamamış, ona karşı mahcubiyet hissetmişti. Eğer evin kızı oysa annesini yormamalıydı. Halide hanımın gözleri gelinini şefkatle kucakladı. Başını iki yana ritmik sallarken sevinç pırıltısı dolu gözleriyle genç kızın karnına baktı.

-İki tabak koydum diye yorulur muyum ben hiç? Hem hepsini okuya üfleye hazırladım afiyet şifa olsun ikinize de yavrularım benim.'dedi en tatlı haliyle. Hümeyra duyduğu bu güzel cevapla gülümsemiş, elini istemsizce karnına götürmüştü. Lakin tam o esnada duyulmuştu Halide hanımın çığlığı. 'Aaa ! Ekmek getirmeyi unutmuşum !'

Göklerdeki Nikah (Tamamlandı) Where stories live. Discover now