*29. Bölüm*

9.7K 933 139
                                    


“Herşey vaktini bekler.

Ne gül vaktinden evvel açar,

Ne güneş zamanından önce doğar...

Bekle !

Senin olan sana gelecektir...”

🍃 Vâkt-i Vuslat 🍃

Şimşekler çakıyordu ruhunun gökyüzünde. Güneş batıyor, ay çıkıyor mevsimler değişiyordu. Kalbi ise gördüğü suret ile bir başka atıyordu Emir hocanın. Boğazından istemsiz bir yutkunma geçerken karşısındaki kıza doğru bir adım atmıştı.

Nefes almayı unutur muydu insan? Hümeyra unutmuştu işte. Bir yabancı beklerken karşısında yüreğinin zarif acısını görmüş, ve unutmuştu nefes almayı da, yaşamayı da. Genç imam ona doğru yavaş adımlar atarken odada duyulan yalnızca ikisinin kalp atışlarıydı. Gördüğü yüze inanamıyordu Hümeyra. Bedeni hissini yitiriyor, dizleri mecalsizce bükülüyordu. Ve dolan gözleri, donuk bakışları ile dengesini yitirirken boşluğa düşmekten onu yine o kurtarmıştı. Bir an da refleks ile birleşmişti elleri. Gözleriyse bir lahza ayrılmıyordu.

-Hafız... Sen... Ama... 'dedi yaşadığı o büyük şaşkınlık içinde mırıldanarak. Eli sıcacık bir avuçta müebbetteydi. Fakat hala içinde bulunduğu gerçekliğe çekilememişti. Genç imamında ondan bir farkı yoktu esasen. Tuttuğu nazenin tene dokunurken dahi kalbinin atışından başkasını duyamıyordu.

-Ra...rana dediler... 'dedi kendi kendine konuşur gibi mırıldanarak. Dolan gözleri taşıdığı hüzne dayanamayıp salıvermişti alev misali katrelerini. Gözyaşları akmış, sık ve düzgün sakalları arasına sızmıştı. Sesiyse hala çınlıyordu genç kızın kulaklarında. Ağır çekimde yaşarmış gibi evvela gözlerini sıkıca yummuş, denizden gözler gözyaşlarıyla ıslanırken tebessümle açılmıştı. Bakışları istemsizce birbirine sıkıca tutunan ellerine kaymıştı. Derince iç çekerken zorlukla yutkundu.

-Rüya mı bu?'dedi titreyen ince sesiyle. Sadece sesi mi? Tüm bedeni titriyordu. Bakışları sevdiğinin gözlerinde ısrarla turladı.'Uyuyor muyum? Yoksa öldüm mü?' Ürkekçe kaldırdı boşlukta duran elini. Ve uzatıp diğer elini tutan tene korkuyla dokundu. Sıcaktı... Gerçekti... Yeniden yanaklarına saldı denizden gözler inci tanelerini. 'Emir... Sen burada...'

Rüya değildi bu. Hakikatti. Rüya rüya gelmiş bir hakikat. Seneler sürmüştü belki ama gelmişti işte. Emir'in baktığı denizden gözler tüm hırçınlığını geçmişte bırakmış gibi sükuttaydı. Hızlı hızlı akan gözyaşlarını silme lüzumu bile duymadı. O da koydu diğer elini eller üstüne. Kalbi ürperdi.

-Rana dediler bana adını. Ben...'dedi durgun bir sesle. İç çekti en derinden. 'Ben hayal bile edemezdim sen olacağını.'

Gülümsedi Hümeyra. Akan gözyaşlarına tezat gülümsedi. O gözlere ömrünü vermek istedi genç imam. Çok koşmuşlardı aşklarının peşinde. Kavuşmak ümidiyle aşmadıkları dağ, geçmedikleri dikenli yol kalmamıştı. Lakin ne zaman ; bittim Rabbim, ben Sana teslimim ' diyebilmişlerdi, işte o zaman gelmişti vâkt-i vuslat... Duramadı iki aşık, yaralı yürek. Ve iki beden aynı anda atıldı birbirinin kollarına. Sımsıkı sardı helalinin narin bedenini Emir hoca. İlk kez kokusunu içine çekti. Dokunduğu bu tenin hasreti onu bir anda yakıp kül etti. Hümeyra ise tekrar kavuştuğu bu eşsiz kokuya doyamıyordu. Başını heybetli göğse iyice yaslayıp küçük ellerini genç imamın sırtına değdirdi. Diyebildiği tek kelam vardı şimdi.

Göklerdeki Nikah (Tamamlandı) Where stories live. Discover now