21

438 52 38
                                    

Medya|| Killshot - Magdalena Bay

Bilincim yerine geldiğinde saçlarımda yumuşak bir el vardı, tanıdık aroma da burnumu dolduruyordu. Sonunda rüyadan, aslında kabustan, kurtulduğumu anlayınca derin bir rahatlama yaşasam da gördüklerimin yalnızca hayal gücümün ürünü olmadığını bilmek, hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu.

"Uyudu mu?" Kyungsoo usulca zordu. Aslında uyuyormuş taklidi yapmak gibi bir planım yoktu, sadece gözlerimi açamadım veya vücudumu hareket ettiremedim. Chanyeol yumuşak, hatta neredeyse yok denecek kadar hafif hareketlerle saçlarımı okşarken sadece uzanmaya devam edebildim.

"Evet," dedi Chanyeol, sesi de tıpkı dokunuşları gibi hafifti.

"Öyleyse ellerini üzerinden çek, zaten zar zor uyudu, bir de geri uyanmasını istemeyiz." Junmyeon'un sesi duygusuz olsa da onu uzun, çok uzun zamandır tanıyan biri olarak umursamazlık maskesinin altındaki gerginlik ve yorgunluğu sezmemek imkânsızdı.

"Sorun yok, uyurken böyle yapmamı seviyor." Chanyeol konuştuğunda karşıdan bir cevap gelmedi. Haklıydı. Sırf saçlarımı okşaması için uyuyor taklidi yaptığım olmuştu.

"Biz gidelim." Kyungsoo konuştuğunda, Junmyeon aniden tısladı.

"Bir şeyler oluyor," dedi, sesi buz gibiydi. Yüzünü göremesem de ifadesini tahmin edebiliyordum. "Bir şeyler oluyor ve sen de bunun farkındasın. Ruh büyüsü yapmış olsa dahi şimdiye kadar kendini toparlaması gerekirdi, hayatım boyunca ondan daha güçlü biriyle karşılaşmadım ben. Üzerinden haftalar geçmesine rağmen neden sadece daha da kötüleşiyor?" Kızgındı ve belli ki bir noktadan sonra kendini kaybetmişti. Onunla tanıştığımızdan beri bana taparcasına bir hayranlık duyuyordu, hayatındaki en değerli kişi bendim. Chanyeol'den önce hep beraberdik, ben nereye gidersem o da oraya giderdi. Ama Chanyeol gelince, onunla daha fazla vakit geçirmeye, o yanımda değilken de sürekli onu düşünmeye başlamıştım, durum bu olunca ister istemez, Junmyeon'la aramızdaki ilişki sarsılmıştı. İçten içe bana dargın olduğunu biliyordum ama asla söylemezdi, gururu, bu cümleleri kurmayı yediremezdi.

Kyungsoo, bir süre sessiz kaldı. Laneti Chanyeol ve Junmyeon'a anlatmam gerektiğini düşünüyordu; ikisinin de hayatımdaki önemli yerlerinden haberdardı ve böyle mühim bir şeyden haberdar olmaları konusunda ısrarcıydı. Ona katılıyordum, katılıyordum ama her şeyi anlattığımda yüzlerinde oluşacak ifadeyi görmek istemiyordum.

Kyungsoo sukünetini bozmadığında konuşan Chanyeol oldu. "Bazen, ona dokunduğumda vitasını hissedemiyorum," dedi usulca. "Sanki vitası tek bir anlığına yok olup bambaşka bir yerlere gidiyormuş gibi." Bir an duraksadı, kelimeler dudaklarından dökülürken sesi titremişti.

"Baekhyun yok olup bambaşka yerlere gidiyormuş gibi."

Kalbimin acıyla kasıldığını hissederken hafifçe titredim. Bu hareketimi fark eden Chanyeol'ün parmakları da duraksamıştı. Uyanık olduğumu fark etmedi, beni rahatlatmak ister gibi hafifçe yanağımı okşadı.

"Bunları, ona sormalısınız, bana değil," dedi Kyungsoo, kesin bir sesle; hepimizden büyük ve bilgiliydi, kimse ona saygısızlık etmeye cüret edemezdi. Chanyeol de Junmyeon da cevap vermedi. "Baekhyun, o..." Kyungsoo'nun sesi yumuşaktı. "Çok acı çekti. Artık onu daha fazla yormayın."

Chanyeol, "Baekhyun'un iyiliği için ateşkese razıyım," dedi, aşık olduğum elalarıyla Junmyeon'a baktığını hayal ettim.

"Keza ben de. Ama onu üzdüğünü görürsem, saçının tek teline bile zarar verirsen seni hiç düşünmeden öldürürüm, bilmem yeterince açık konuşuyor muyum?" Junmyeon, tehditkâr bir tonla konuşuyordu, sesi, beni uyandırmamak adına kısık olduğu için de ona daha da öldürücü bir hava katıyordu.

darkWhere stories live. Discover now