12

440 78 76
                                    

Medya || Dog Nightmare - Jack Stauber




Yan profilinden dolgun dudaklarına, düzgün burnuna ve arada sırada titreşen, sık kirpiklerine bakan herhangi biri, kadın, erkek fark etmeksizin, tek bir saniye içerisinde ona aşık olabilirdi. İçimdeki ona dokunma dürtüsü öyle baskındı ki bütün kalbimi sızlatarak mideme kelebekler gönderiyordu; gözlerim ona çarptığı anda bütün vücudumda inanılmaz bir elektrik hissediyor, daha fazla bakmak için kendimle yarışa giriyordum.

Esmer tenini hafifçe okşayan güneş ışığını bile kıskanıyordum, öylesine dehşet verici ve acınası bir şekilde aşık olmuştum.

Kötü bir rüya gördüğünü belli edercesine çatılan kaşlarını yok saymak imkânsızdı; belli ki uykusunda, benim onu izlerken bulduğum huzuru bulamıyordu. İrademe yemik düşerken elimi hafifçe çıkarıp varla yok arası hareketlerle alnını ve saçlarını okşadım, parmak uçlarım, ona değdiği anda daha fazlası için teminin sıcaklığında yanıp tutuşmaya başlamıştı bile. Ona karşı böyle duygular hissetmemin yanlış, hem de çok yanlış olduğunu biliyordum ama kendimi durduramayacağım bir noktaya varmıştım.

Siyah saçlarını nazik hareketlerle geriye doğru taradım ve yanımdaki soğuk su kovasından çıkarttığım bezi sıkarak alnına yerleştirdim. Griseo, ikisi zindandayken, onu öylece bağlayıp istediği yere götüremeyeceğini anlayınca bayıltmak zorunda kalarak başına sertçe vurmuştu ve Chanyeol de doğal olarak yere düşmüştü. Pis zindanda, başındaki yaranın enfeksiyon kapması işten bile değildi. İki hafta önce, krallığının yıkıldığı, pnu ve halkını apar topar hana getirdiğimiz günden beri ateşi bir an bile düşmemiş, gözlerini hiç açmamıştı. Endişeliydim, evet ancak elimizdeki ilaçlar oldukça kaliteli ve etkiliydi; ayrıca Chanyeol de güçlüydü. Asıl endişem, o, gözlerini açtıktan sonra olacaklardı.

Griseo, çoğunlukla Carpodium dilinde konuştuğundan ne dediğini fazlaca anlamadığından emindim ama bu, bana tonlarca soru sormasına neden olacaktı. Griseo'yu nereden tanıyordum? Neden Ni krallığındaydım? Zindandan nasıl kaçmıştım? Griseo'ula aramızdaki anlaşma neydi?

Ve tabii ki bu saldırının suçlusu ben miydim?

Ona yalan söyleyemezdim, artık böyle bir hakkım kalmamıştı. Karşısına oturup bütün doğruları anlatmalıydım, yoksa yanımda durabileceğine dair o küçücük, neredeyse görülemeyecek kadar minik şansı da suların arasında kaybederdim.

"Ah, Chanyeol, hayat senden önce öyle kolaydı ki," diye fısıldarken yatağının kenarına oturdum ve yüzüne doğru eğildim. Ela gözlerini görememek beni rahatsız etse de sadece birkaç santim ötemde uyuması bile, çok uzun zamandır varlığını hissetmediğim kalbimi hızlandırmaya yetti. "Bu kadar güzel olmaya hakkın yok." Sesim alçaktı; sanki duymasını içten içe istediğim ancak ona söylemeye bir türlü cesaret edemediğim bir sırrı sonunda ortaya atıyordum. Parmaklarım, kirpiklerini yavaşça okşarken sertçe yutkundum, daha önce varlığını bile hissetmediğim bir canavar çıkıyordu içimden. "Beni, böylesine mahvetmeye hakkın yok." Son kelimem, dilimi terk eder etmez bu sefer de dudaklarımı, çok nazik hareketlerle gözüne dokundurup geri çektim. Kuru dudaklarımı okşayan kirpikleri öyle güzel bir his bırakmıştı ki yüreğimde, birkaç metre ötesine gidersem dahi yaşayamayacağımı hissettim.

Bu saatten sonra Chanyeol'den ayrı yaşayamazdım.

Tenini bir kere öpmek, içimdeki o rezil canavarı daha da canlandırırken bu sefer de yanağına yumuşak bir öpücük bıraktım, sonra ağır ağır burnunun ucuna doğru ilerledim, sonraki durağımsa hepimizi yakar, küle çevirirdi.

Dudaklarından tek nefes uzaklıkta durdum. Çarşafın üzerindeki ellerim titriyordu, görüşüm bulanıklaşmıştı. Kendimden iğrenmekle Chanyeol'ün güzelliğinde kaybolmak arasındaki ince çizginin üzerinde cambazlık yapıyordum, iki tarafa düşmenin de sonumu getireceğini bile bile.

darkWhere stories live. Discover now