Limon

77 17 49
                                    

"Hao ben..." dedi hıçkırıklarının arasında.

"Hao sanırım ben..."

"Seni..."

Ve kapının gürültü ile açılmasıyla Mingyu'nun sözü kesildi. Avucumun içindeki ellerini çekti ve yatakta doğruldu. Kaşları çatılmış yüzünde, öfkenin belirmeye başladığını görebiliyordum. Ayrıca şaşkınlık, üzüntü belki sitem... Pek çok duygu vardı. Ağlaması durmuştu. Bana sevgi ile karışık biraz mahcubiyet biraz hüzünle bakan gözlerini şimdi bir başkasına çevirmişti.

"Wonwoo!" Dedi.

Duyduğum kelime benim tek hamlede arkamı dönmemi sağlamış ve fırında gördüğüm yüzle yine karşı karşıya gelmiştim.

"Mingyu..." dedi o da sessizce. Sonra bakışları beni buldu ve yüzüne hiç de yakışmayan çirkin bir ifade ile bana baktı. Şimdi düşünüyorum da belki de ben ona daha kötü bakmışımdır.

"Mingyu... Sen... iyi misin? Yani.. Nasılsın?"

Seungcheol ile Jeonghan'ın kalktıkları koltuğa ilişiverip timsah göz yaşları ile Mingyu'ya doğru eğildi. Sahi, onlar nerede kalmışlardı? Belki içlerinden biri bu yüzsüz çocuğu kovardı. Mingyu onca aydır hastayken terk edip gitmiş, şimdi ne yüzle buraya geliyordu?

"Sence Wonu? Sence nasılım? İyi miyim? Harikayım ya iki güne kalkar Seokmin'le basketbol oynamaya giderim."

Wonwoo'nun ismini kısaltması kalbimde bir sızı oluşturuken sessizliğimi koruyup izlemeye devam ettim ikisini. Wonwoo süt dökmüş kedi gibi başını eğdi ve timsah göz yaşları ile ıslanmış yanaklarını elinin tersi ile sildi.

"Ben üzgünüm Mingyu." Dedi.

"Olma Wonwoo... Olma."

"Beni bu yüzden terk ettin değil mi?" Dedi ağlaması şiddetlenirken.

Hadi ama şimdi bunun yeri miydi?

"Daha yeni öğrendim Mingyu." Şimdi Mingyu'ya doğru iyice eğilmiş, bakışlarını da onun güzel gözlerine kenetlemişti.

"Kafede iki kişi konuşurken duydum.Eunji Noona'nın hastaneye gittiğini söylüyorlardı. Nereden bilebilirdim ki. Ahh... Noona hasta olmuş fenalaşmış falan sandım. Geçmiş olsun diye aradığımda öğrendim."

Eunji Noona kimdi ki şimdi? Ahh.. bilmediğim ne çok şey vardı Mingyu ile ilgili.

Mingyu yalnızca başını sallamakla yetindi. Tüm bunlar, bu konuşmalar, Wonwoo'nun ta kendisi ve hastalık ona zor gelmiş olmalıydı.

"Wonwoo." Dedim olabilecek en sert şekilde. Kendim bile şaşırmıştım sesimin bu kadar kendinden emin ve eh biraz da kaba çıkmasına. "Ahh be Minghao içinde ne cevherler taşıyormuşsun ahh" diye içimden geçirdikten sonra hiç bozuntuya vermeden devam ettim:

"Mingyu biraz dinlensin, biz dışarıda konuşalım istersen."

Mingyu bana şaşkın şaşkın bakarken ona sıcacık gülümsedim. Elimi yanağına koyup "Az sonra gelirim." Dedim. Mingyu'nun bakışlarındaki şaşkınlık, gittikçe artarken Wonwoo ile dışarı çıktım. Tamam kabul ediyorum, sırf Wonwoo buralarda diye Mingyu'ya olabildiğince samimi davranmış olabilirim. Ama amacım yine Mingyu'nun iyiliğiydi. Haklıyım yani, haksız mıyım?

One Bud Of BloodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin