Mingyu Çiçeği

83 10 22
                                    

"Bunu bir insana yapman... Belki de bir daha yapamayacağın anlamına gelir Hao."

Önüne açtığı kitapta doğru bilgiler olduğuna beni ikna etmek için öncesinde verdiği uzun uğraşlardan sonra gururlu bir gülümseme ile oturuyordu Mingyu. Bir süredir ilgi alanı bendim ve epeyce bir hazırlanmıştı anlaşılan.

"Bak..." dedi parmağını hafif sararmış sayfanın üzerinde gezdirirken "Doğa sizi karşılıksız sever ve tüm bu yeteneğin özü sevgidir. Yeteneğin kullanımı için, etkilenen canlının sevgisinden emin olmak gerekir. Doğanın vericileri bitkiler dışında kullanımı riskli göründüğü için önerilmez."

Mingyu'nun önünden kendime doğru çektiğim kitabı okumaya devam ettim. İçimdeki şüpheyi hala giderememiş olsam da belki bir doğruluk payı vardır, diyordum.

"Hao yapma. Riskli diyor işte..." elimi tuttu. "Riskin nasıl bir risk olsuğunu bile bilmiyoruz!"

Ellerini ellerim arasına alıp sıktım ve gözlerinin içine bakıp sordum:

"Beni seviyor musun?"

"Evet."

"O zaman her riske değer."

Bu noktadan sonra ne olacağının bir önemi yoktu. Mingyu beni seviyorsa bir risk de yoktu. Güven bir ilişki için belki de aşktan bile daha önemliydi. Hep dediğim gibi bu yeteneği güzel bir şeyler için kullanmam gerekiyordu ve o mucizevi güzellik tam karşımda oturuyordu.

Gözlerimi kapattım. Mingyu'yu arka bahçesindeki papatyaymış gibi ya da hasta bir hanımeli gibi hissetmeyi denedim. Ona ulaşmalı, onu kurtarmalıydım. Onu tüm kalbimle seviyordum.

Ellerini hızlı bir hareketle benden çekti. Ağlıyordu.

"Dur!" Dedi. "Minghao korkuyorum."

Elleri ile yüzünü kapatıp hıçkırıklara boğuldu Mingyu. Bana bakmıyordu ve bedeni o ağladıkça titriyordu.

"Mingyu..." diyebildim sadece.

"Yapma işte Hao! İstemiyorum. Sana riskli olduğunu ve istemediğimi söyledim."

"Ama beni seviyorsun..."

"Ya sevmiyorsam?" Ellerini yüzünden çekip gözlerimin içine baktı. Islak yanaklarında yaşlar hafif hafif parıldıyordu. "Ya yeterince sevmiyorsam ne olacak?"

Benim de gözlerim dolmaya başlamıştı ve birkaç damlanın yanaklarımdan süzülüşünü hissettim.

"Bana güven." Dedim. "Senin sevgin bana yetiyor."

Ellerini tekrar ellerim arasına aldım ve bir ömür bırakmamaya söz verdim. Ne ben ondan gidecektim, ne de o benden... Bizimkisi gerçekten hastalıkta, sağlıkta; iyi günde, kötü günde bir aşk hikayesiydi.

Gözlerimi kapattım ve gönlümü, yüreğimi hissetmeye odaklandım. O minik canlara can olmaya çalıştığım gibi Kalbimde yeşeren şu minik Mingyu çiçeğime de ulaşabilirdim. Öyle de oldu.

Kocaman bir aşktı hissettiğim.

Mingyu'nun bana olan duyguları...

Binbir çeşit his karmakarışık birbirine dolanmıştı. Her renkten çalınmış bir tabloydu sanki ama bir duygu sıyrılıyordu işte diğerlerinden. Capcanlı parlıyordu.

Mingyu beni gerçekten seviyordu. Öyle çok seviyordu ki...

Ruhlarımızın birbiri ile adeta dans ettiğini duyumsadım. Tek dileğimi tüm hücrelerim ile bağırdım.

Mingyu'nun canına can olmaktı isteğim.

Tanrı'nın onu benden ayırmaması...

O gün hakkında hatırladıklarım bundan daha fazlası değil ama Mingyu bana hep o günü anlatırken, ne kadar endişelendiğini kelimelere dahi dökemediğini söyler. Yatağımızda birlikte uzanırken beni kendine daha çok çeker ve saçımı karıştırır. "Seninle ve senin sayende yaşıyorum." Der. Ben onu düzeltirim. "Benimle ve benim için yaşıyorsun."

Bana aşkı soranlara hep aynı şeyi söylerim. "Aşkım için dağları delerim, aşkım için ölürüm, aşkım için öldürürüm demeyin. Aşk size hiçbirini yaptırmaz. Yaptırıyorsa aşk değildir. Aşk sizi de onu da yaşatır."

Bugün yeşil bahçemizde yüzlerce canla birlikte yaşıyoruz. Artık benimle konuşamıyorlar ama eminim her birini ayrı sevdiğimi biliyorlar. Ben ihtiyaçları olan suyu onlara ulaştırmayı denerken, Mingyu olgunlaşmış meyvelerini teşekkür ederek topluyor ya da birlikte şarkı söyleyip mutluluğumuzu çiçeklerle paylaşıyoruz.

Size hayatımızı çok daha uzun anlatmak isterdim ve mutluluğumuzu paylaşmayı severim. Ama Mingyu, birlikteliğimizin on yedinci yıl dönümünü kutlamak için beni bahçeden sesleniyor ben de onu daha fazla bekletmemek adına son bir söz söyleyeyim:

İhtiyacımız olan tek şey: sevgi...

One Bud Of BloodOù les histoires vivent. Découvrez maintenant