Her ailenin inişli çıkışlı bir günü illaki olurdu. Mesela Jisung ve Hyunjin yerden sebeplerden dolayı tartışır sonra da özür amaçlı birbirlerine sıkıca sarılırlardı. Ama bu Seungmin ve Minho çifti için geçerli değildi. Onlar her gün tartışır, ayrı yatakta uyur, sabahında da birlikte kahvaltı yaparlardı. Bu da onların sıradan günlerinden biriydi. "Yeter artık Minho! Bıktım ya senden!"
Minho derinlerine kadar hissettiği sinirle bağırmaya başladı. "Siktir git tamam mı? Ne yapıyorsan yap! Sorma bana hiçbir şey!"
Derin bir nefes verip sakinleşmeye çalıştı Seungmin. Şakaklarını ovarken stabil bir şekilde "Minho bak, olmuyor. Yapamıyoruz. Boşanalım." Dedi. Ama Minho onun bu tavrını yanlış anlayıp daha çok sinirlenmişti. "Senin için bu kadar kolay mı gerçekten?"
Daha fazla sabredemiyordu Seungmin. Oturduğu yerden kalkıp Minho'nun yakalarına yapıştı. "Asıl senin için bu kadar kolay mı? Göz göre göre beni aldatıyorsun Minho! Hem de bu kişi kardeşim! İki çocuk sahibi kardeşim! Ne kadar rahat bir insansın ya!"
Minho Seungmin'i sertçe ittirip üstünü silkeledi. "Sana daha kaç kere seni aldatmadığımı söyleyeceğim! Bana o kadar güvenmiyorsun ki böyle iğrenç ithamlarda bulunuyorsun! Ayrılmak mı istiyorsun? Ayrılalım! Yeter artık bana çektirdiklerin!"
Seung orta sehpada yer alan vazoyu sinirle bağırarak fırlatırken Minho hemen eğilip şaşkınlıkla Seungmin'e baktı. Seungmin de bu atağı kendinden beklemiyor gibi duruyordu. Bozuntuya vermeden sert adımlarıyla demir kapıya ilerlemeye başladı.
Eğildiği yerden kalkıp telaşla Seungmin'e baktı Minho. Sinirle ağzından çıkan kelimeler gerçek hislerini belirtmiyordu aslında. "Nereye?"
Kapıyı açarken konuştu Seungmin. "Cehennemin dibine! Geliyor musun?"
Son gayreti ile "Siktir git!" Diye bağırdı Minho. Bunun karşılığında ise bir kapı çarpması almıştı. Kapı kapanır kapanmaz titremeye başlamıştı bedeni. Sonra dudaklarından küçük bir hıçkırık kaçmıştı. Bu kadar yaralanacağını bilseydi evlenmezdi belki de.
Kimi kandırıyordu ki? Seungmin'e aşıktı o. Bir adım geriye atsa iki adım ileriye gitmeye başlıyordu. Seungmin her boşanalım dediğinde kalbine bir şeylerin battığını hissediyordu. Sorunun ne olduğunu da çözemiyordu. Jisung sadece bahaneydi.
Belki de beni artık sevmiyordur.
Bu düşünce aklına yatmıştı Minho'nun. Ve yattığı gibi de acıtmaya başlamıştı. Sert yapısı yüzünden kendinden nefret etti. İlk başlarda ona çıkışmasına ses çıkartmasaydı belki araları böyle olmazdı diye düşündü.
Kendisinden nefret etmesine neden olacak düsünceler çoğaldığında cebinden telefonunu çıkartıp Jisung'u aradı. Arama hemen cevaplandığında konuşmaya başladı.
"Çok kötüyüm. Lütfen buraya gel."
~👨👨👦👦~
Jisung dikkatli bir şekilde Minho'yu dinledikten sonra elindeki soju şişesini sehpanın üstüne bıraktı ve konuşmaya başladı. "Kendine bu kadar yüklenmemelisin. Sorunun sende olmadığı gayet açık. Seungmin'in bir sorunu olmalı. Oturup düzgün bir şekilde konuşmalısınız."
Dolu gözlerini yere çevirip dudaklarını büzdü Minho. "Denemedim mi sanıyorsun? Her seferinde sonu kavga ile bitiyor. Gerçekten bu kadar batıyor muyum ona? Seungmin haklı. Belki de boşanmamız en iyisi olur."
Hayretle gözlerini büyüttü Jisung. "Saçmalama. İkiniz de birbirinizi seviyorsunuz. Aranızı boşuna yapmadım ben." Bu üçlü lise yıllarını birlikte geçirmişlerdi. En iyi arkadaşlardı onlar. Tabi bu arkadaşlık Seungmin'in her gece Minho için ağlaması ve Minho'nun sürekli Seungmin'i anlatmasıyla bitmişti. Jisung dhaa fazla bu dramatikliğe dayanamayıp bir plan yapmış ve bu ikisini birleştirmişti. O zamandan beri Seungmin sevgilisini Jisung'tan kıskanırdı. Aklına gelenler ile sırıttı Jisung. "Düşündüm de... İstersen bir daha yapabilirim."
Kaşlarını çattı Minho. "Nasıl olacakmış o?"
Şişeyi geri eline alıp sallamaya başladı Jisung. "Görünüşe göre kardeşim beni kıskanıyor..."
Gözlerini kıstı Minho. "Kafandan ne geçiyorsa bunu yapmayacağız. Yaparsak Seungmin benden daha çok uzaklaşır."
Ona katılıp kafasını salladı Jisung. Bununla birlikte dönen kafası ise yavaştan sarhoş olduğunun belirtisiydi. "Ve senden uzaklaşırsa sensiz yapamadığını fark eder."
Aklına gelen ihtimaller ile daha çok somurttu Minho. "Ya bensiz yapabilirse?"
Omuzlarını silkti Jisung. "O zaman sana yeni bir koca buluruz." Minho hayretle gözlerini büyütürken bir kahkaha patlattı. "Hey! Dalga geçiyorum."
Derin bir enfes verip kafasını ellerine yasladı Minho. "Komik değildi."
Minho'nun üzgün yüz ifadesi ile ciddiyete bürünüp "Sen bir teklifimi düşün. Seni bilmiyorum ama ben Seungmin'in hala seni sevdiğini ve geri döneceğini düşünüyorum." Dedi Jisung. Böylece Minho bir kez daha düşünceleriyle baş başa kalmak zorunda kalmıştı.
Seungmin ise kapıda gördüğü ayakkabılar ile çoktan boşanma kararını kesinleştirmişti.
~👨👨👦👦~
Nasıl ama mükemmel kurgu değil mi dkddidhdhsjs
Aslında ilk başta changbin ve Chan'ı evlatlık olarak vermeyi planlıyordum ama sonra Jeongin ile Felix de işin içine girince dedim ki mpreg yapayım.
Yani Jeongin Felix'ten hamile kalarak Jisung ve Seungmin'i doğurdu, Jisung da Hyunjin ile evlendikten sonra Hyunjin hamile oldu. Changbin ve Chan doğdu hdjdkdjdhdjsk
Neyse öyle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Family °Seungho°✓
FanfictionMinho, Seungmin ile olan çalkantılı evliliğini kurtarmak ister