° 11. Bölüm °

1.1K 126 34
                                    

  Changbin'e söz verdiği gibi kafedeydi Minho. Seungmin'e yazmıştı ama herhangi bir cevap alamamıştı. Aramayı denedi sonra meşgul çalıyordu telefonu. İçi karamsarlığa bürünürken önündeki bardağı tek dikişte içti. "Neden cevap vermiyorsun acaba..." Diye mırıldanıp bir kez daha aramayı denedi. Fakat yine açmamıştı.

  Tam bu sırada kafeye girdi Chaewon. Minho'nun iki arkasında kalan masada oturan Changbin'in yanına ilerledi. Minho fotoğraflardan gördüğü kızı hemen tanımıştı. Yüzünde munzur bir gülümseme oluşurken Seungmin'i unutup tamamen onlara odaklandı.

  "Chaewon!" Dedi biraz seslice Changbin. Yerini belli etmek için elini de havaya kaldırmıştı. Chaewon hemen onu görüp kocaman bir gülümsemeyle o tarafa ilerledi.

  "Changbin! Geldim!" Dedi karşısına otururken. O kadar güzeldi ki Chaewon, okul çıkışı olmasına ve arkadaşlarının sürekli saçlarını dağıtmasına rağmen mükemmel görünüyordu.

  Changbin'in yüzünde oluşan istemsiz gülümseme daha da büyürken "Görüşmeyeli nasılsın?" Diye sordu neşeyle. Bir anda içinde biriken endişelerin hepsini unutmuş gibiydi.

  Güldü Chaewon "Sadece kırk dakikadır görüşmüyoruz." Diyerek gözlerini devirdi. Neredeyse her teneffüs birliktelerdi. Şikayetçi değildi aslında bu durumdan. Sadece mızmızlanmak hoşuna gidiyordu.

  Omuzlarını silkti Changbin. "Seni özlemem için yeterince fazla bir süre." Dedi sırıtarak. Bu aslında Chaewon'a normalde de söylediği şeylerden biriydi. Fark etmeden sürekli flörtleşiyorlardı.

  Fakat bu sefer farklı anlamayı tercih etti Chaewon. Yanakları kızarırken ellerini yanaklarına bastırıp parlayan gözlerini Changbin'e dikti. "Çok tatlısın." Diye mırıldanıp bakışlarını kaçırdı sonra.

  Bu Changbin'in de utanmasını sağlarken neyseki imdatlarına gardon yetişmişti. Elindeki adisyon defteriyle dik bir şekilde başlarında durup "Ne alırdınız?" Diye sordu.

  İkili ilk önce birbirleri ile bakıştı. O kadar dalgın bakıyorlardı ki birbirlerine ne istediklerini bile unutmuşlardı. En sonunda Chaewon atılıp aklına gelen ilk tatlıyı söyledi. "Sufle alayım ben."

  Changbin de hemen ona katılarak "Ben de aynısından." Dediğinde garson notunu alıp gitmiş ve onları yine baş başa bırakmıştı.

  İkili yine bir bakışma döngüsüne girdiğinde Chaewon dayanamayıp "Neye bakıyorsun sen öyle?" Diye sordu. Belki de yüzünde bir şey vardı da ona dalmıştı ya da aklina takılan bir şey vardı da bu yüzden dalgın dalgın bakıyordu ona.

  Gözlerini kırpıştırıp dikleşti Changbin. "Hiç... Öyle..." Dedi gözlerini kaçırırken. İtirafını nasıl yapması gerektiğini hiçbir sekilde bilmiyordu. Daha önce sevgilisi olmaması bir yana ailesi hariç etrafındaki çiftlerin de ilişkileri pek iyi değildi.

  Gözlerini kıstı Chaewon. "Bu ara biraz dalgın gibisin. Bir sorun yok değil mi?" Diye sordu şüpheyle. Arkadaşının dudaklarının içinde bir bakla vardı ve ıslandıkça ıslanıyordu.

  "Klasik şeyler işte." Deyip geçiştirmeye çalıstı Changbin fakat Chaewon onu bu konuda salmayacaktı. Eli arkadaşının ellerini avcunun içine alırken anlayışlı bir şekilde dudaklarını araladı. "Hadi ama Changbin, tanıyorum ben seni. Bu yüz hiç normal Binnie yüzü değil. Benim bildiğim Binnie sürekli bana sataşır, utandırırdı ama şu an tam otuz saniyedir bana bakıp duruyorsun."

  Bir şey demek yerine Chaewon'u izlemeye devam etti Changbin. Bu tatlı kızın yüzünde yandan bir gülümseme oluşmasına sebep oldu. "Kırk oldu."

  Changbin'in kalbinin sesi kulağına çınlamaya başlarken kalp krizi geçirmemek için konuşmayı denedi. "Sayıyor musun gerçekten?" Diye sordu dalgayla karışık.

Family °Seungho°✓Where stories live. Discover now