° 3. Bölüm °

1.5K 135 26
                                    

Artık dur durağı gelmeyen sabah kusmalarını geçiştiremeyeceğini biliyordu Minho. Bu yüzden burada, doğum hastanesinde doktorunun hemen önünde oturuyordu. Şükrediyordu ki doktoru tanıdık bir arkadaşıydı ve onun boşandığını gayet iyi biliyordu. Bu yüzden boş laflar dinlemeyecekti.

Hafif bir şekilde gülümsedi Yeji. Bebek hakkında her şeyi dikkatlice anlatmıştı fakat Minho'nun yüzündeki karamsar ifade onu da üzüyordu. Bu yüzden aldırmak için zamanının olduğunu söylemişti. "Herhangi bir sıkıntın olduğunda bana gelebileceğini biliyorsun. Kocandan ayrılmış olman tek olduğun anlamına gelmiyor. Biz hep buradayız." Dedi anlayışla.

Gergin bir iç çekip "Biliyorum..." Diye mırıldandı Minho. Herkes yanındaydı ama bir o kadar da yalnız hissediyordu kendini. Bir kere en güvendiği, en çok sevdiği insan yanında yoktu. Nasıl yalnız hissetmeyebilirdi ki?

Yeji onun karamsar haline karşın neşeli davranmaya kararlıydı. Arkadaşının bir bebek sahibi olmayı istediğini çok iyi biliyordu. Şimdi ise vazgeçmesini istemiyordu. "O zaman bebeğin hayırlı olsun diyebilir miyiz?" Diye sordu masum bir gülüşle.

İçi daralmaya başlarken "Diyelim bakalım." Diye cevap vererek konuşmayı sonlandırdı Minho. Biraz daha konuşmaya devam ederlerse bir ağlama krizine girebilirdi çünkü.

Arkadaşına veda edip hastaneden çıkarken hemen Jisung'u aradı. Çok fazla gergin olduğundan bacakları zangır zangır titriyordu. Gözleri dolmanın eşiğindeyken Jisung'un telefonu açmasıyla kendine geldi.

"Efendim?" Diyen Jisung'a bir selam bile vermeden "Sana acil bir şey söylemem lazım, benim evime gel çabuk." Dedi hızlıca.

Jisung şaşkın bir şekilde kaşlarını çatarken etrafa baktı. Yine evde kendisi ve oğlu dışında kimse yoktu. Bu yüzden itiraz etmek için dudaklarını araladı. "Ama Channie-"

Minho hemen onun sözünü kesip "Onu da getir." Dedi. Bir yandan da gördüğü taksiyi durdurup içine biniyordu.

"Pekala." Dedi Jisung. Zira diyebileceği başka bir şey yoktu. Arkadaşının bir şeye canı sıkıldığı açıkça belliydi. Yoksa onu böyle alelacele çağırmazdı.

Minho aldığı onayla telefonu arkadaşının yüzüne kapattı ve taksiye evini tarif etti. On dakikanın sonunda evine ulaşmasıyla direkt odasına yöneldi. İki kişilik yatak dağınık bir şekilde dururken hiç umursamayıp üstüne rahat bir seyler giydi çünkü altındaki dar pantolon daha çok üstüne geliyormuş gibi hissediyordu.

Üstünü değiştirmesi bittiğinde aynanın karşısında durdu. Ağlamamak icin kendini sıkmasına rağmen gözleri kıpkırmızıydı. Göz altlarının da şiş olmasıyla daha dağılmış duruyordu yüzü. Gözlerini yüzünden çekip karnına çevirdi. Eli istemsizce karnının üstüne giderken daha fazla tutamadı kendini. Gözyaşları yanaklarında yol çizmeye başlarken hıçkırıklara sessiz evde yankıları oluşturuyordu.

Kapı zilinin çalmasıyla elini ağzına bastırıp hıçkırıklarını durdurmaya çalıştı. İç çeke çeke kapıya ilerledi ve kapıya tutunarak soluklanmaya çalıştı. Artık her şey ona çok zor geliyordu. Bu kadar şeyin üst üste gelmesinde ne gibi bir şuç işlemiş olduğunu düşünüyordu.

Zilin bir kez daha çalmasıyla daha fazla bekletmeden araladı kapıyı. Jisung kucağında minik oğlu ile karşısında duruyordu. Minho'yu ağlarken görmesiyle endişesi büyümüş ve hemen oğlunu indirip "Ne oluyor?" diye sormuştu. Cevap veremedi Minho. Zar zor durdurduğu hıçkırıklarını tekrar başlarken arkadaşına sarıldı. kendini ayakta tutmakta zorlandığı için bir destek arıyordu belki de.

Bir kaç dakikalarını sarılarak öldürdükten sonra Minho'nun sakinleşmesiyle salona geçtiler. Chan uslu uslu tekli koltuklardan birine sinerken Jisung Minho'nun bir seyler anlatmasını bekliyordu.

Family °Seungho°✓Where stories live. Discover now