° 18. Bölüm °

990 101 62
                                    

Yorum sınırı : 40

  Geçen bir kaç saatin ardından Seungmin nezarethanenin içinde karşısındaki parmaklıklara bakarak dalgın dalgın düşünüyordu. Kelimleri ve saldırgan tavırları yüzünden suçlu bulunmuştu. Abisi de şikayette bulununca yapabileceği tek şey Minho'ya yapılanları ortaya çıkarmak olmuştu.

  Şimdi ise sadece bekliyordu. Bir haber veya başka bir şey. Kalbinde daha göremediği bebeklerinin ölme düşüncesiyle oluşan bir acı vardı. "En azından Minho yaşayacak..." Diye mırıldanırken gözünden bir yaş firar etmişti. Ona verdiği bütün sözlerin teker teker yıkılışını izlemişti ve hiç kolay değildi.

  Bütün aptallıkları teker teker gözünün önünden geçiyordu şimdi. Neden izin vermişti ki bütün bunlara? Minho mutlu olsun diye. Peki o geçen bu bütün zamanda mutlu muydu? Bunun cevabı kesinlikle açıktı.

  Elini sinirli bir şekilde bağırarak duvara geçirdi. Kemiklerinde sızlamalar oluşurken parmak boğumlarının parçalandığı kesindi. Bir anda hıçkırmaya başladı. Cidden kendini o kadar çaresiz hissediyordu ki bu kendine zarar verme isteği uyandırıyordu.
 
  Bir kaç kez daha duvara geçirdi yumruklarını. Bunu ellerinden kanlar akana kadar devam ettirdi. Alnını duvara yasladı sonra. Hiç şüphesiz ilk defa bu kadar dağılmış gözüküyordu Seungmin.

  Sahi o herkese kafa tutan, hiçbir şeyi takmayan Seungmin'e ne olmuştu? Ne değiştirmişti her şeyi?

~👨‍👨‍👦‍👦~

  *14 yıl önce - 0325"

  Seungmin aynada saçlarını düzeltmeye çalışırken arkadan söyleniyordu Jeongin. "Bir oğlan kaçırmadığımız kalmıştı. Onu da bize yaşattın ya oğlum, yazıklar olsun size." Derken etrafta volta atıyor, gerginliğinj fazlasıyla belli ediyordu.

  Aynaya baygın bir bakış atıp saçlarından çekti ellerini Seungmin. Dönen sandalyesini babasına çevirip kaşlarını çattı. "Baba! Sen de seviyordun Minho'yu hani?"

  Durup boştaki bir sandalyeye oturdu Jeongin. Eliyle şakaklarını sıvazlarken sabır dileniyordu sanki. "O başka bu başka. Ailesinin rızasını almadı Minho. Kesin evinize huzursuzluk girecek."

  Babasının batıl inançlarına gözlerini devirdi Seungmin. "Asıl bu dediklerinle sen huzursuzluk getireceksin eve." Diye söylenip geri aynaya döndü. Ona göre babasının söyledikleri palavradan ibaretti.

  Yine söylenmeye başladı Jeongin. "Hep Yongbok'a cekmişsin. Ama ben dedim. Bu çocukları çok boş bırakıyorsun dedim." Diye söylenirken aynadan Seungmin'in ona bakışlarını görüp gözlerini kıstı. "Göz devirme bana!"

  Derin bir nefes verdi Seungmin. Geri babasına dönüp ellerini avuçlarının içine aldı ve "Baba lütfen mutlu günümü zehir etme. Yalvarıyorum sana." Dedi gözlerinin içine içine bakarak.

  Kıyamıyordu oğullarına Jeongin. Tıpkı şu anda oglunun bakışlarının altında ezilirken yaptığı gibi pes ediyordu hemen. Elini oğlunun çenesine yerleştirip buruk bir şekilde gülümsedi. "Aman siz mutlu olun da. Ben zaten hep mutluluğunu düşündüğümden diyorum oğlum."

  Yanağındaki ele yaslanırken gülümsedi Seungmin. "Merak etme. Mutlu olacağım hep." Dedi kendinden emin bir şekilde. Bu sırada Yongbok babası Jeongin'i çağırmış ve konuşmayı burada bölmüştü. Ama Seungmin biliyordu ki zaten Jeongin babası çoktan yumuşamıştı. Yani endişelenecek bir şey yoktu.

  Şu anlık...

  Bir kaç dakika sonra Seungmin'in telefonu çalmaya başladı sessiz ortamda. Sesin yankılandığı yere gidip eline aldı telefonunu. Arayan gizli numaraydı. Belli ki biri onunla oynamak istiyordu. Çok takmadan açtı telefonu. O da biraz eğlenmek istiyordu. "Alo?" Dedi karşı tarafa telefonu açtığını duyurmak için.

Family °Seungho°✓Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz