° 12. Bölüm °

1.2K 134 37
                                    

  Minho ile birlikte eve dönmüştü Changbin. İkisi de harabeye dönmüş bir halde eve döndüğünde haliyle Hyunjin meraklanmadan edememişti. Changbin direkt kendini odasına kapatırken Minho oturma odasındaki koltuklara yüzünü dönerek kıvrılmış böylece ağladığını sakladığını düşünmüştü.

  Şaşkınlıktan bir şey soramadı Hyunjin. İkisini de aynı anda etkileyecek ne olduğunu düşünse de bulamıyordu. İlk Minho'ya sonra Changbin'in odasına baktı. Ne olursa olsun ilk çocuklarıyla ilgilenmeyi kendine ant içtiğinden odaya doğru ilerledi.

  Kapıyı biraz aralayıp izlemeye başladı Changbin'i. Yatağına kıvrılmış bir şekilde ağlıyor ve elleriyle oynuyordu. Sessizdi ama içinde volkanlar patladığı bariz bir şekilde belliydi.

  Daha fazla beklemeyip içeriye adımladı. Merakını gidermenin tek yolu sormaktı değil mi?

   Kapının sesinden birinin geldiğini anlayan Changbin hemen kafasını kaldırdı ve babasıyla göz göze geldi. Burnunu çekip geri kafasını indirirken babası çoktan dibinde bitip yanına oturmuştu. "Ne oldu oğlum? Neye üzüldün bu kadar?" Diye sordu Hyunjin ellerini oğlunun saçlarına daldırarak.

  Bu Changbin için son damla olmuştu. Gözlerindeki yaşlar hızla büyürken dudaklarından hıçkırıklar kaçmaya başladı. İç çekişlerini durduramadan dudaklarını aralamaya çalıştı. "Baba... Chaewon..."

  Hyunjin'in kaşları çatılırken "Chaewon'a bir şey mi olmuş?" Diye sordu hafif endişeyle. O şirin kızı tabiki de tanıyordu. Changbin'in yanından ayrılmayan bu kız Seo ailesinin gönlüne taht kurmuştu.

  Kafasını iki yana sallarken başını babasının kucağına bıraktı Changbin. "Hayır... Ben-ben Chaewon'u kaybettim." Dedi babasının eli saçlarında dolaşırken.

  Yine anlamadı Hyunjin. "O ne demek oğlum? Küstünüz mü yoksa?" Diye sordu bir tahminde bulunarak. Fakat Changbin'in dili hala dönmüyordu. Hıçkırıkları onu sürekli engelliyor titremesi bir türlü durmuyordu. "Ben-ben onu kaybettim." Diye sayıklayıp durmadı ise cabasıydı.

  Omuzlarını düşürüp kapıdan onları izleyen küçük oğluna döndü Hyunjin. "Chan bebeğim mutfaktan su getirebilir misin tatlım?" Diye sorduğunda Chan hemen koşturup su almaya gitti. Küçük olmasına rağmen bazı şeyler ona öğretilmiş ve ulaşabileceği yerlere konulmuştu. Bu yüzden hiç sıkıntı çekmeden bir bardak suyu getirip babasına uzattı. Babası ise Changbin'i kaldırmak için omzundan destek oluyordu. Elindeki su bardağını uzatıp "İç biraz." Dedi ve omzunu sıktı.

  Changbin bardağı yudum yudum içerken hıçkırıkları neredeyse durulmuştu. "Daha iyi misin?" Diye sordu babası. Usulca kafasını salladığında ise elinden bardağı alıp "Şimdi bana olayı düzgünce anlat." Dedi anlayışlı bir sesle.

  Derin bir nefes verip anlatmak için dudaklarını araladı Changbin. "Bugün Chae'yle buluştuk. Ben ondan uzun süredir hoşlanıyorum ve sonunda ona bunu söylemek istedim ama..." Diye mırıldandığında dudaklarından bir hıçkırık kaçtı yine. "Sevgilisi varmış."

  "Ve bunu sana bugün mü söyledi? Garip..." Diye mırıldandı Hyunjin kaşlarını çatıp. Nedense bu işten bir gariplik seziyordu.

  Oğlunun burnunu çekmesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Bunu sonra düşünebilirdi. Şimdi oğlunu sakinleştirmeliydi. "Biliyorum şu an çok üzgünsün ama sana şunu söyleyeyim ilerde bunlar aklına geldiğinde çok utanıp güleceksin kendine. Belki onunla olursun olmazsın bilemem ama sen çok iyi bir çocuksun.Kendini bu kadar üzmene hiç gerek yok. Hayat karşına daha güzel seçenekler sunacaktır eminim ki. Belki bu yol onunla gidecek belki de gitmeyecek. Olsun. Sen yine benim gurur duyduğum Changbin olacaksın." Dedi oğlunun yanağını okşayıp.

Family °Seungho°✓Where stories live. Discover now