° 5. Bölüm °

1.4K 140 26
                                    

Kimsesiz evine yine ulaşmıştı Minho. Hem yorgundu hem de üzgün. Yani her zamanki modundaydı. Kendini toparlamak için lavaboya gidip yüzünü yıkadı. Havluyla yüzünü kuruladıktan sonra aynada kendine uzunca bakmaya başladı. Her şeye ragmen dimdik duruyordu yine. Göz altları biraz şişmiş olsa da o kadar da acınası durmuyordu. Gözleri karnına kaydı. Eli istemsizce oraya yerleşirken derin bir iç çekti ve burukça gülümsedi. Karnındaki minik şey belki de ruhsuz evini şenlendirebilirdi. Belki de ona yaşama şansı tanımalıydı.

Düşündüklerini fark ettiğinde dona kaldı. Yine yapıyordu. Her şeyi bir kenara atmış olayların güzel tarafına bakmaya başlamıştı. Kafasını iki yana sallayıp dudaklarını birbirine bastırdı. Daha annesine bile bahsetmemişti bu olaydan. Onunla konuşursa neler olacağını pek kestiremiyordu. Cebinden telefonunu çıkarıp ezberindeki annesinin numarasını tuşladı. Elleri hafif hafif titremeye başlamıştı. Annesinin diyeceklerinden ölsesiye korkuyordu.

Tam bu sırada kapısının zili çaldı. Telefonunu kitleyip geri cebine koyarken kapıya doğru ilerledi. Bu saatte kim gelir hiçbir fikri olmadığından delikten kimin geldiğine baktı. Bu bir zamanlar yeğeni olan Changbin'di. Pek iyi anlaştıkları söylenmezdi.

Kaşlarını çatarak kapıyı araladı. Karşısındaki çocuk neşeli bir şekilde "Selam amca!" Diye bağırdığında daha çok şaşırmıştı. Zira Changbin hiçbir zaman bu kadar cıvıl cıvıl bir çocuk olmamıştı.

"Selam?" Dedi sorgularcasına. Gözleri onu dikkatlice süzüyor, neden geldiğini anlamaya çalışıyordu.

Changbin amcasının onu garipsediğinin gayet farkındaydı. Zira o da bunu neden yaptığını sorgular haldeydi. Ama yine de bozuntuya vermedi ve amcasını ittirerek içeriye girdi. "İçeri davet etmeyecek misin aaaa."

Çatılı kaşları havaya kalkarken kapıya tutunarak Changbin'e döndü Minho. "Hayırdır?" Dedi kendini tutamayarak.

"Hayrın yolu-" diye mırıldandı içinden Changbin. Sonra yüzüne samimi bir gülümseme ekledi ve ellerini arkasında saklayarak cevapladı amcasını. "Seni çok özledim, amcam bensiz yapamaz dedim, bir bakayım, deyip geldim."

  "Ben de seni özledim?" Diye karşılık verdi şüpheli bir şekilde Minho. Ona inanmadığı açıkça belliydi.

  Bunu fark eden Changbin ellerini beline koyup kaşlarını çattı. "Amca." Diye girdi söze sertçe. "Sen yoksa benden şüphe mi ediyorsun?"

  Yüzüne gergin bir gülümseme yerleştirip kapıyı kapattı Minho. "Yok canım, ne şüphesi. Ben sadece şaşırdım. Biz evliyken gelmiyordun hiç."

"Seungmin amcayı sevmediğimdendi o." Dedi Changbin bir nevi doğruyu söyleyerek. Baba tarafı lanetinin ona da vurduğunu düşünüyordu. Minho ve Seungmin amcası iki gıcık kişilikti. Onunla sürekli uğraşıyor ve sinir ediyorlardı. Jeongin dedesi ona sürekli bağırırken Felix dedesi ise sürekli okuluna gelip onu rezil ediyordu. Ama Hyunjin babasının ailesi öyle değildi. Onu sürekli pohpohlarlar ve severlerdi. Bir de kuzenleri vardı tabi.

  "Beni seviyorsun yani?" Diye sordu şaşkın bir şekilde Minho. Far görmüş tavşan gibi bakıyordu yeğenine.

"Bayılıyorum sana." dedi kinayeli bir şekilde Changbin. Konuyu burada kapatmak için başka bir konuya atladı. "Ee yemek yedin mi?" diye sorarken bir yandan da mutfağa giriyordu. Direkt gözleri boş ocağa kayarken abartılı ifadelerle gözlerini büyüttü. "Hiiii burda hiç yemek yok! Nasıl yaparsın bunu kendine!"

  Gözlerini devirdi Minho. "İşteydim Changbin." Dedi ve mutfaktaki sandalyelerden birine oturdu.

  Changbin de omzundaki çantasını çıkartırken söylenmeye devam ediyordu. "Yok, sen kesin yemek yemiyorsundur. Hadi yemek yapalım!" Dedi heyecanla.

Family °Seungho°✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora