28. bölüm

477 23 1
                                    

Berk

Aybike benimle iletişimini bir anda kesince nolduğunu anlayamadan ortada kalmıştım. Peşinden gidip konuşmak istemiştim. Ama hem gururuma yedirememistim hemde onu rahatsız etmeye hakkım yoktu. Açıkça benimle görüşmek istemediğini söylemişti. Birde dolaylı yoldan benden sıkıldığını.

Ama bugün onu tolgayla gördüğüm merakıma yenilip onu takip ettim.
Onunla arka bahçede kimsenin görmiceği bir yere gitmişlerdi. Yaptığımın yanlış olduğunu bile bile onları izledim. Kendimi sapık gibi hissetsemde izlemeye devam ettim. Öpüştüklerini görünce birkaç saniye dona kaldım ardından hemen orayı terkettim.

Ne diye salak gibi onu takip etmiştim ki? Bahçedeki banklardan birine oturdum. Napıcağımı bilemiyordum. Yıkılmıştım. Şuana kadar hep bir ümidim vardı. Belki aybike anlık bir bunalıma girmisti. Belki bir iki gün sonra eski halimize dönicektik. Ama olmamıştı işte. O tolgayı seçmişti. Ben bunları düşünürken doruk yanıma geldi. Kafamı kaldırıp ona baktım.

Kaşlarını çattı. "Noldu?" Dedi. Bir şey demedim. Yanıma oturup beklemeye başladı. Küçüklüğümüzden beri böyle yapardık. Birimiz üzgün olunca birbirimizin yanına oturur anlatmasını beklerdik.

"Aybikeyle aramızda yakınlaşma olmuştu." Dedim. Kafasını salladı. "Talyayla bunun için mi ayrıldın?" Dedi. Kafamı iki yana salladım. "Ona bir şeyler hissettiğimi anladığımda ayrıldım. Sonra yakınlaştık. Ama sizin yarışmanızın olduğu gün bir anda benimle alakasını kesti. İlk başta biraz ümidim vardı. Az önce onu tolgayla gördüm." Dedim. Devamını anlatmadım. Doruk anlamıştı zaten. Bir süre cevap vermedi.

Doruk "Berk bir şey dicem ama sinirlenme tamam mı?" Dedi. "Ne diceksin?" Dedim. Doruk "Şey hani senden uzaklaştıktan sonra direk tolgayla yakınlaşması olması nekadar mantıklı?" Dedi. Kaşlarımı çatıp "Ne demeye çalışıyorsun?" Dedim. "Diyorumki acaba seninle yakınlaşırken tolgada var mıydı?" Dedi.

Hızla ayağa kalkıp "Doruk salak salak konuşma. Aybike böyle bir şey yapmaz!" Dedim bağırarak. Bahçedeki herkes bana dönsede takmadım. Doruk "Tamam tamam. Sinirlenme. Bu sadece küçük bir ihtimal." Dedi. "Küçük bile değil. Böyle bir ihtimal yok." Diyip gittim.

Sınıfa gittim. Doruğun yanına oturmak yerine tekrar eski yerim olan talyanın yanına oturdum. Aybike ve doruğa çok sinirliydim. Madem benden uzaklaşıcaktı ozaman neden bana yakınlaşmıştı. Ben bunları düşünürken aybike sınıfa girdi. Ona öfkeyle baktım. Beni takmayarak yerine geçti. Derin bir nefes alıp umursamamaya çalıştım. Dorukta gelmişti. Bana özür dileyen bakışlar atsada takmadım. En arkadaki yerine geçti. Bugün içinde kesinlikle barışıcaktık ama biraz soğuk durmaktan zarar gelmez.

Doruk

Berkle akşama kadar konuşmıcamız kesindi. Bizim küslüklerimiz çocukluğumuzdan beri böyleydi. Hepimizin öyleydi. Çünkü birbirimizden başka arkadaşımız yoktu. Harika son yaptıklarıyla bunu bozana kadar. Ama biraz sakinleşmiş gibiydi. Akıllanmıştı sanki. Kimbilir?

Zil çalınca direk asiyenin yanına gittim. Artık yarışma olmadığı için başka bir şey bulmam gerekiyordu. Buyüzden empati ödevini bahane edicektim. Koridordaki dolabına bir şeyler koyuyordu. Yanına gittim. "Asiye." Dedim. Bana döndü. "Efendim." Dedi resmi bir şekilde. Ah şu kızın resmiliği yok muydu?

"Bizim bir empati ödevimiz vardı edebiyattan hatırlarsın. Ben onu yapmadım." Dedim. Gülümsedi. "Evet pek sallamamıştın." Dedi. Kafamı salladım. "Evet öyle yaptım. Ama bunu düzeltmem gerek yoksa dersten kalırım ve babam kızar. Bende elif hocadan bir ödev daha istedim. Yine empati ödevine benzer bir şey. Okuldan sonra sahile gidip yapalım mı?" Dedim.

Bir süre öylece durdu. Sanırım ne cevap vericeğini düşünüyordu. "Peki olur." Dedi. "Evet!" Dedim mutlulukla. Oda gülümsedi. "Ödevler benim için çok önemli de." Dedim gülümseyerek. Oda gülümseyerek "Peki. Ozaman çıkışta görüşürüz." Dedim. Oda görüşürüz diyip gitti. Mutluluktan havalara uçucaktım neredeyse.

"Ödevler senin için çok önemli he." Süsenin alaycı sesini duyunca ona döndüm. Gülümsedim. "Tabi kızım ne sandın? Benim göbek adım çalışkan. Çalışkan atakul." Dedim. Güldü. "Peki çalışkan atakul kızımza nezaman açılıcak?" Dedi. "Hiçbir şeyide kaçırma." Dedim. Güldü. "Kavanoz dibi gözlük takan biri bile anlar canım. Hadi yürü derse geç kalıcaz çalışkan atakul." Dedi alayla. Güldüm. Beraber sınıfa gittik.

Çıkış zili çaldığında asiyeylerle beraber sınıftan çıktık. Ömer ve oğulcan çok ikna olmasada karşı çıkmadı. Asiyeyle beraber arabamla sahile gittik. Çimenlerin üzerine oturduk. Havalar azda olsa ısınmaya başlamıştı. Sahil çok güzeldi.

Çantamdan soruların olduğu defteri ve kalemi çıkardım. Soruların hepsini ben hazırlamıştım. "Başlıyorum. En sevdiğin tatlı." Dedim. "Sütlaç." Dedi direk. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu. "Annen bize arada sütlaç yapardı. Ben pek sevmem. Melisa yerdi hep. Bayılıyordu annenin yemeklerine." Dedim. Gülümseyerek kafasını salladı. "Onun yemeklerini sevmeyen yoktu." Dedi. Biraz hüzünlenmişti. Oyüzden hemen diğer soruya geçtim.

"En sevdiğin çiçek?" Dedim. Kısa bir süre düşünüp "Papatya." Dedi. "Sence aşık olmak nedir?" Dedim. "Bilmem. Hiç düşünmedim. Elif hoca neden böyle bir şey sorduyorki?" Dedi. Mantıklı bir soruydu. "Şey... Hani edebiyat hocası ya. Ondandır. Biliyorsun duygusal bir insan." Dedim. "Peki." Dedi. "Tamam. Diğer soru. Aşık olduğunu nasıl anlarsın?" Dedim. Düşündü. "Şarkı söylerken anlarım heralde. Şarkı söylemeyi çok seviyorum." Dedi. Kafamı salladım.

Asyenin gözleri bir anda ışıl ışıl oldu yüzünde ise kocaman bir gülümseme. Onu birinci olduğumuzdan beri ilk defa bukadar mutlu gördüm. "Pamuk şeker." Dedi hevesle. Güldüm. "Asiye hanım yaş kaç?" Dedim gülerek. Gözdevirip "Ben bir tane alıcam." Dedi. "Hayır ben alırım." Dedim. Kafasını iki yana salladı. Elimi cebime atıp para çıkardım. Bileğimi tuttu.

Ben alıcam kavgası dönerken elimi tuttu. Tabikide bunu yanlışlıkla yapmıştı. Öylece dona kaldık. İlk elini çeken o oldu. "Ben alıp geliyorum." Dedim. İtiraz etmek istesede izin vermedim. Gidip bir tane pamuk şeker alıp ona verdim. Yerken nekadar dikkat etsede yinede ağzının her yerine pamuk şeker bulaşmıştı. "Rahat rahat ye. Bende ıslak mendil var." Dedim.
Kafasını salladı pamuk şekeri bittikten sonra ağzını ıslak mendille sildi.

"Asiye bir şarkı söyliyelim mi?" Dedim. Kaşlarını çatıp "Burda mı? Niye?" Dedi. "Sokak çalgıcılığı gibi düşün. Hem para kazanırsın." Dedim. "Tamam." Dedi. Taşlıkların ordaki düzlüğe oturduk. "Benim hala umudum var/İsyan etsem de istediğim kadar/İnat etsem bile bırakmazlar sahibim var" bir insanın sesi her şarkıya bukadar iyi gider miydi? Bukadar mı güzel bukadar mı hissederek söylerdi her şarkıyı.

"Elveda sana yeter tamam/Bitsin artık bu dram, bu fotoroman/Ham meyvayız hala, koparmışlar dalımızdan" elinden tutsam. Desemki "Yeter artık bukadar üzüldüğün bundan sonra hep gül. Hep benimle ol. Seni hep mutlu ederim." Desem. İnanır mı ki bana? "Güzel günler/ bizi bekler/Eyvallah dersin olur biter
Güzel günler bizi bekler/Eyvallah dersin geçer gider" hissediyordum. İkimizi güzel şeyler bekliyordu.

Şarkı bitti. Sahilde çok insan olmadığı için anca beş lira toplayabildik. Biraz üzüldü. "Üzülme. Sahilde fazla insan yok ondan." dedim. Kafasını salladı. "Gidelim mi artık." Dedi. Somurttum. "Lütfen biraz daha kalalım." Dedim. Güldü. "İşlerim var. Senin kadar hovarda değilim." Dedi gülerek. Ama bunu aşığılayarak dememişti. Takılmıştı sanırım. Buda bir ilerlemeydi. "Peki meşgul kız. Seni evine bırakıyım." Dedim. Kafasını salladı. Arabama bindik. Onu kümesin önüne kadar bıraktım.

"Teşekkürler. Okulda görüşürüz." Dedi. "Asıl ben teşekkür ederim. Sayende dersten geçicem." Dedim. Gülümseyip arabadan inip kapıyı kapattı. Kümesten içeri girene kadar onu izledim sonra oradan ayrıldım.

Ataman KolejiWhere stories live. Discover now