34. bölüm

431 21 0
                                    

Aybike

Asiyenin telefonu çaldı. Kesin oğulcanlardı. "Yalnız kalmak istediğimizi söyle." Dedim. Kafasını salladı. Telefonu açıp konuşmaya başladı. "Gerek yok gelmeyin." Dedi. Ömer yüksek sesle "Nerdesiniz?" Dedi. Sesi bana kadar geliyordu. Öfkeliydi. Hıçkırdım. Kesin öğrenmişti. "Hobi odası." Dedi asiye.
"Kesin öğrendiler." Dedim hıçkırarak. Bir şey demedi.

On on beş dakika sonra oğulcanlar geldi. Odaya girdiklerinde öfkeliydiler ama gerçekleri öğrenmis gibi duymuyorlardı. Eğer gerçekleri öğrenmiş olsalardı daha da sinirli olurlardı. İkisininde beni görünce suratı düştü. "Aybike noldu?" Dediklerinde cevap vermedim. "Yine bize anlatmıcaksıniz di mi? Tabi canım niye anlatasınız? Biz sizin abileriniz değiliz. Biz kimiz?" Dedi oğulcan bağırarak. Sustum. "Oğulcan kız kötü..." ömer asiyenin lafını kesip "Evet kötü. Onu her geçen gün daha fazla ağlarken görüyorum. Sanki günden güne daha kötü oluyor. Ama ben bunun nedenini dahi bilmiyorum. Ellerim kollarım bağlı." Dedi ömer bağırarak.

"Yeter." Dedim ayağa kalkarak. "Anlatmıcam anladınız mı? Çünkü anlatırsam her şey daha kötü olucak. Daha nekadar dayanabilirim bilmiyorum. Lütfen beni rahat bırakın." Diyip koşarak hobi odasından çıktım. Yine koşarak buzluğun ordaki sığınağıma gittim. Mutfak malzemelerinin olduğu depo gibi bir şeydi. Mutfak malzemelerinin arasında gözüme çarpan şeyle bir anda olduğum yerde kaldım. Bu bir bıcaktı. Küçüktü. Sebze meyve tarzı şeyleri kesmen içindi.

Elime aldım. O an şunu düşündüm. Neden bu kimsenin olmadığı yerde bu eziyeti bitirmiyordum. Dudağımın kenarını ısırıp tekrar bıçağa baktım. Bıçağı elime alıp olduğum yere oturdum. Bir süre bıçakla bakıştım. Titreyen elimle bıçağı bileğime götürdüm. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bıçağı bileğime bastırdım. Ama fazla dayanamayıp hemen çektim. Derin bir kesik değildi ama yinede kanıyordu. Acıtmıyordu. Zaten vazgeçme sebebim acıması değil korkmamdı. Nekadar kötü bir halde olsamda yaşamak istiyordum. Bıçağı hızla karşıya doğru fırlattım. Bileğim kanıyordu. Umursamadım.

Elimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım. Ayak sesleri duyunca sesimi kesip gelen kişinin gitmesini bekledim. "Aybike!" Bu berkin sesiydi. Ses vermedim. Adım sesleri daha yaklaştı. Kesin kesin beni bulucaktı. Bacaklarımı kendime çekip bileklerimi sakladım. Berk yanıma geldiğinde ona değil karşıma bakıyordum. Beni bulunca rahat bir nefes alıp bir süre sessiz kaldı. Göz ucuyla ona baktım. Telefonla uğraşıyordu. Sanırım bizimkilere mesaj atıyordu.

"Aybike sen nereye kayboldun?" Dedi sinirle buna rağmen sesi yumuşaktı. "Aramayın beni." Dedim umursamazca. "Bu mümkün değil." Dedi. "Gider misin?" Dedim. "Hayır." diyip yanıma oturdu. Bacaklarımı daha çok kendime çekip bileklerimin olduğu yeri saklamaya çalıştım. "Aybike elinde nevar?" Dedi merakla. Bir şey sakladığımı anlamıştı.

"Yok bir şey." Dedim endişeyle. Bileğimi görürse çok fena rezil olurdum. Ayağa kalkıp karşıma geçti. Merakla ona baktım. Tek dizinin üzerine çöküp oturdu. Merakla napıcağını izledim. Bir anda bacaklarımı aşağıya doğru çekti. Ben daha nolduğunu anlayamadan birbirine doladığım kollarımı bileklerimi tutarakk ayırdı. Acıyla inledim. İki bileğimide bıraktı. Eli kan olmuştu. Gözleri okul gömleğimde kalmıştı. Bileğimi koyduğum yer kıpkırmızıydı.

"Aybike naptın sen?" Dedi şaşkınca. "Hiçbir şey." Diyip ayağa kalkmaya yeltendim. Ama izin vermedi. "Küçük bir kesik. Ölmem." Dedim sinirle. "O duyduğum sesi şimdi anladım. Bıçağı attın di mi?" Cevap vermedim. Formasındaki kıravatı çıkartıp bileğime sardı. "Kalk revire gidiyoruz." Diyince kafamı iki yana salladım. "Tamam. Burda bekle ben pansuman malzemesi alıp gelicem." Diyip yanımdan koşarak ayrıldı.

Kısa bir süre içinde geri döndü. Elinde bol pamuk tentürdiyot ve yara bandı vardı. "Küçük bir kesik için kendini bukadar zahmete sokman takdire şayan." Dedim alayla. Beni zerre takmayıp sıkıca bağladığı kıravatı çözdü. Bileğimdeki kesiğe kapatıp "Bumu küçük." Dedi bir şey demedim.

Pamuğa tentürdiyotu döküp yaramın üzerinde gezdirmeye başlayınca acıyla inledim. "Acıyo." Dedim sinirle. Keserken bukadar acımamıştı. Kaşlarını çatıp "Beni ilgilendirmez. Onu kesmeden önce düşüncektin." Diyip işine devam etti. Sustum. İşini bitirince kibarca bantı yapıştırdı. Bantın üzerine ufak bir öpücük bıraktı. Yüzümde ufak bir gülümseme oluştu.

Elini yüzüme koydu. Nerdeyse ağlıcak gibiydi. Yalvaran gözlerle gözlerimi bakıp "Yalvarırım bir daha böyle bir şey yapma." Dedi anlımı öperek. Bir şey demeyip ona sarıldım. Tolga hapse girdiğine göre rahatça ona yakın olabilirdim. Kollarını sıkıca bana sarıp saçlarımı okşayarak "O herif sana neler yaptı?" Dedi kendi kendine konuşur gibi.
"Sorma." Dedim. Bir şey demedi. Sadece saçımı okşadı. Uzun bir süre öyle kaldık. Zil çaldı. Ayağa kalktım. Bileğime baktım. "Ben bu şeyi napıcam?" Dedim sağ bileğimdeki yaraya bakarak.

"Saklama." Dedi berk. "Kimseye söyleme." Diyip oradan çıktım. Acil bir şey bulmam gerekiyordu. Çantamdaki toka aklıma geldi. Sınıfa gidip çaktırmadan içeri baktım. Bizimkiler yotu. Çamtamdan yarabandını rahatça kapatan kırmızı kabarık tokamı bileğime taktım. Hem genişti hemde fena durmuyordu. Rahatladım.

Yerime oturdum. Berkte sınıfa girdi. Bizimkiler sınıfa geldi. Oğulcan ve ömer bana kısa bir süre bakıp yerlerine oturdular. Bir şey demedim. Asiye yanıma oturdu. Zil çaldığında berk ve doruk sınıfa girdi. Yerlerine oturdular. Ders benim için katlanılmaz geçmişti. Allahtan bu son dersti. On dakika önce psikolojisi çökmüş biri olarak eve gidip yatmak istiyordum.

Zil çaldığında hızla ayağa kalktım. Çantamı sırtıma takıp sınıftan çıktım. Bizimkiler koşturarak arkamdan geldi. "Kızım ne koşturuyon?" Dedi oğulcan. "Tolga tutuklanıp hapse atıldı." Dedi asiye. Bir sey demedim. Bu olay olurken büyük ihtimalle buzluğun orda ağlıyordum. Hapse girdiğine göre bizimkilerin bazı şeyleri öğrenme ihtimali vardı.

"Şaşırmamış gibisin." Dedi oğulcan. "Umrumda değil." Dedim. "Senin arkadaşın değil miydi? Yoksa kavga mı ettiniz?" Dedi oğulcan şüpeyle. "Oğulcan rahat bırak beni. Ben otobüse binmicem yürücem." Diyip hızla yürümeye başladım. Oğulcan beni kolumdan yakalayıp durdurdu. "Tamam tamam. Bir şey sormadım." Dedi yumuşak bir sesle.
Beraber otobüs durağına gidip otobüsün gelmesini bekledik. Otobüs tam zamanında geldi. Hemen bindik. Herzamanki gibi yer yoktu. Müziğin sesini yükseltip gidene kadar müzik dinledim.

Eve gider gitmez üstümü bile çıkarmadan yatağıma yattım. Sadece montumu çıkarmıştım. Yorganımı üzerime çektim. Havalar hala ısınmamıştı. Yanıma biri geldi. "Aybike kalk üstünü değiştir öyle yat." Dedi ömer. Kafamı iki yana salladım. "Aybike lüfen kalk." Dedi asiye. Sesi kötü geliyordu. Hiç tepki vermeden yattım. Sonunda pes etti. Biri daha geldi. Saçımı okşadı. Bu oğulcandı nerde olsam abimin dokunusunu bilirdim.

"Canım kardeşim. Anlat bize nolur. Sana nolduğunu bilmemizin gerek ki seni koruyalım yardımcı olalım. "Olamazsınız." Dedim. Bıkkınca bir nefes alıp verdiğini duydum. Kapı açılma sesi geldi. Kalbim korkuyla atmaya başladı. "Abi hoşgeldin." Dedi ömer. Kadir abimdi. İçimi bir korku kapladı. Öğrenmiş miydi acaba? "Hoşgeldim abicim." Dedi herzamanki tavrıyla. Rahat bir nefes aldım. Soba kokusu geliyordu. Soba yakmışlardı.

"Aybike niye yattı. Hasta mı?" Dedi kadir abim. Oğulcan "Bilmiyorum. Anlatmıyor bize bir şey." Dedi üzgün bir sesle. Kadir abim yanıma geldi. "Abicim böyle olmaz. Üstünü bile değiştirmemişsin. Hadi kalk üstünü giyinip yemek ye." Dedi. "Uykum var uyucam." Dedim. "İnat ettin kalkmıcan di mi?" Dedi kadir abim. Bir şey demedim. "Tamam uyu bakalım." Dedi kadir abim. Gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım.

Ataman KolejiМесто, где живут истории. Откройте их для себя