bir

4K 250 351
                                    

"ne değişti? elimden gelen her şeyi yaptığıma eminim artık. işin kötü yanı bu gurursuzluğuma o kadar alıştım ki.."

bu dersten kesinlikle nefret ediyordu. herkes hocanın tahtaya durduraksız yazdığı notları can havliyle defterine geçirmeye çalışıyorken, tartaglia oturmuş kendi kafasında dönen cümlelerle boğuşuyordu. her zaman en arkada olmayı bu yüzden seviyordu işte: kimse defterini fark etmiyordu.

"o kadar alıştım ki artık sorun etmiyorum. onun için kendimi hiçe saymayı.. sorun etmiyorum."

canı sıkıldığında oflayarak cümlelerinin altına öylesine bir yüz karalamaya başladı. arada yapıyordu bunu, her ne kadar çizimi çok da iyi olmasa da.. çizdiği yüzün alnına düşen saçları boyarken hırsla hareket eden eli daha yumuşak çizgiler atmaya başlamıştı. bu çizimin öfke dolu, çirkin bir ifadeye bürünmesi gerekiyordu ama öyle olmuyordu.

dudaklara geldiğindeyse oraya ne bir gülüş, ne de bir somurtma koymak istemediğini fark etti ve öylesine karalayıp geçti. sırtını tamamen sandalyeye yaslayarak yayılmış, sıradaki boynuzları çizerken birinin ona fısıldadığını duydu.

"hey! dersten sonra kahve içmeye iniyoruz tartaglia. sana haber vermemi istediler."

tartaglia kaçık keyfine aldırmadan yüzüne anında sevecen bir gülüş yerleştirmişti. rol yapmada üstüne yoktu. "elbette gelirim, teşekkürler." ona fısıldayan zhongli'nin yanında, kafasını eğmiş merakla cevabını bekleyen ganyu'ya da sandalyesinde doğrularak gülümsedi.

bu sırada zhongli çoktan önüne dönmüştü. "oldu mu?" dedi her zamanki ruhsuz tınısıyla. bir yandan tahtadakileri defterine geçirmeye devam ediyordu. ganyu "evet," diye cevapladı sakince. bu kız nedense çok sakin ve hüzünlü bir havaya sahipti hep. "dışlanmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum ve sen tartaglia'yı dışlamaya çalışıyorsun."

"öyle bir çabaya girdiğim yok," derken dişlerini sıktı oğlan. aynı zamanda sinirden kağıda bastırdığı kaleminin ucu kırılmıştı. bu konuşmadan gerçekten sıkılmıştı artık. "kaç kere söylemeliyim ganyu? sadece herkesi sevmek zorunda değilim."

kızdan ufak bir nefes veriş dışında hiçbir ses çıkmadığında iç çekerek kaleminin arkasına bastı ve yeni ucuyla yazmaya devam etti. bu sırada ganyu üstüne iyice yapışmış hüzünüyle sessizce oturuyordu. nasıl olsa notları zhongli'den alırdı, sonuçta bir anlaşmaları vardı.

göz ucuyla onların konuşmalarını izlerken neyin ne olduğunu çoktan anlayan tartaglia, çizdiği yüzü yarım yamalak karalarken buruk bir gülümseme takınmıştı. dersin son saniyeleriydi, defterini kapatıp sırasının altına koydu ve cüzdanını alarak ayaklandı.

cüzdanını kotunun arka cebine yerleştirirken, gözlerini ısrarla yerinden kıpırdamayan zhongli'ye dikmişti. ganyu'nun çıkabilmesi için önce zhongli'nin kalkması gerekiyordu. kız bunun rahatsızlığıyla boğazını temizlediğinde sırıtarak "yarım saatimiz var," diye araya girdi. "bence tatlı da yiyebiliriz."

"ben varım." ganyu ellerini mahçup tavrıyla çenesinin altında birleştirdi. çikolatalı bir şeyler yerse belki biraz enerji depolardı, uykusu açılırdı.

"harika fikir." neredeyse hırlayarak konuşan kişi xiao'dan başkası değildi. tartaglia onun ne ara arkasında belirdiğini hiçbir zaman fark edemiyordu. zaten zar zor toparladığı mutluluğunun kırbaçlanarak tamamen parçalara ayrılıp, yok olduğunu düşündü. bu herifle, yüzündeki o devamlı gülüşü koruyarak yarım saat geçirmek imkânsızdı.

zhongli nihayet ayaklanıp tartaglia'yı esgeçti ve arkasından xiao'yu çekerek kolunun altına aldı. oğlan belirgin bir şekilde kısa olduğundan bunu yapmak hoşuna gidiyordu. "aether bizimle gelmeyecek mi?"

"hayır.. o bugün yok. venti dün gece çok içtiği için hâlâ midesi çok kötüymüş. onunla kalacaktı."

ganyu yüzünü buruştururak "venti diluc'la tanıştığından beri abartıyor," dedi."benim oda arkadaşım bu kadar içse sabretmem." zhongli nefesini vererek hafifçe güldü, venti'yi uzun zamandır tanıyordu ve kontrolden çıkmaya her an hazır biri olduğunu da biliyordu.

üçlü konuşarak yürürken yanlarında olaya çok yabancı kalmış tartaglia sadece yoldan geçenlerle selamlaşıyordu. aslında bir de zhongli'nin gülüp gülmediğine bakıyordu. ne sıkıcı ama.. hafifçe dudağını dişledi ve kendine acımamayı denedi.

kafeye girdiklerinde üçü de ona fikrini sormadan seçtikleri bir masaya yerleşmişti. tartaglia herkesin yanında böyleydi zaten, masaya en son oturan kişiydi, o yüzden aldırmadı ve gidip kahveleri aldı. sırada beklerken deli gibi gözlerini dikip onlara bakmak yerine birkaç arkadaşıyla konuşarak kendine gelmeye çalışmıştı. işe yaradığını umarak kahveleri topladı ve sessizce masaya yaklaştı.

"yani sırf zhongli cüzdanını unuttu diye mi tartaglia yanımızda?" gülüşmelerin arasında o an duyduğu agresif sesin kime ait olduğunu çok iyi biliyordu. "zhongli her zaman cüzdanını unutuyor," gözleri kapalı hafif hafif gülen ganyu ellerinin titremesine sebep olurken yutkundu. bunu hazmetmesi zor olacaktı.

"tatlı almayı unutmuşum," derken yeni geliyormuşçasına birkaç adım atarak gülümsedi. "gelirim şimdi." elindekileri hızla bırakıp uzaklaşırken onu süzen zhongli'nin farkında olmadan yanlarından ayrıldı. yeniden sıraya girdiğinde dudağını kemirerek telefonunu açtı ve hızla lumine'e yazmaya başladı.

beni neden yanında dolaştırıyorsun çabuk söyle.
ilk öncelik.

bir an sonra kızın profilinde çevrimiçi göründü. cevap beklediği gibi saniyeler içinde geldiğinde hafifçe tatlıların sergilendiği cama yaslandı.

ne oluyor nokta falan?
tabii ki paran için

ahhhhhh
ama ben seni neden yanımda dolaştırıyorum bilmiyorum
parazit

ilişkimiz mi bitiyor yoksa
olamaz
ha bir de..
dersin biter bitmez eve gel

sebep?

bok böceği
sabahtan beri odanda
arabanın anahtarını arıyor
şimdilik bende ama fark etmesi an meselesi

ahh.. geliyorum

gerçekten şu anda tüm hevesi kaçtığından burada olmak istemiyordu. dersi de dinlediği falan yoktu zaten. tek amacı iyi çocuk imajını bozmamak için devamsızlık yapmamaktı ama anlaşılan bir kereliğine asabilirdi. herkesin arada koptuğu bir yer olurdu sonuçta. istediği bahaneye de sahip olduğundan rahatlamış hâlde iki tatlı aldı ve yeniden masaya yöneldi.

bu sefer fark edilir şekilde girdiğinden bir anlığına konuşmayı kesip ona dönmüşlerdi. bozuntuya vermedi. "bunları aldım ama benim gitmem lazım ganyu. az önce önemli bir haber aldım da.." ilk tatlıyı kızın önüne, ikincisini zhongli'ye bıraktı. "benimkini de sen ye tamam mı? yarın görüşürüz."

arkasını döndüğü an xiao'nun zhongli'nin önündekini alacağını ve sırf inat olsun diye yiyeceğini biliyordu ama her zamanki enayiliğini koruyordu işte. hızla dönüp dersliğe çıktı ve eşyalarını apar topar çantasına tepti. evde lumine'le oyun oynayarak sinirini atmak için yanıp tutuşuyordu.

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now