29

1.2K 160 280
                                    

karşısında bulunduğu dinamik yüzünden pembeleşmiş yanakları ve dağılmış saçlarıyla duran tartaglia'nın kanını kaynattığını hissediyordu. oysa tüm o dağınık görüntüye karşın sadece birkaç dakikadır koşuyordu. oğlanın teni nasıl bu kadar hassas olmasına rağmen kusursuz görünebiliyordu?

üniversitelerinin kendi spor salonu olmasına aldırmadan evinin yakınlarındaki bir yeri seçmişti tartaglia. aslında dışarıda çok mutlu hissediyormuş gibi dursa da evine ne kadar yakınsa içi o kadar rahatlıyordu.

zhongli ondan biraz erken gelmiş, boş boş oturduğu köşedeki bisiklette etrafa bakınıp durmuştu. birazdan yapacakları için enerjisini tutması gerekiyordu.

oğlanın yanındaki koşu bandı boşaldığı an yerinden kalktı ve alete yerleşti. tartaglia muhtemelen onun geldiğini fark etmiyordu, dönüp bakmamıştı bile. kafasını kaldırmadan "aa tartaglia," dedi düğmelerle oynarken. "ne hoş bir sürpriz."

oğlan hayâl görüyor olabileceği ihtimaliyle, yüzündeki belirgin şok ifadesini engelleyemeden dönüp baktı. şaşkınlıktan tökezlemişti. hemen önüne döndü ve dişlerinin arasından "senin burada ne işin var?" dedi. bu bir şaka olmalıydı. burayı lumine'den başka kimse bilmiyordu ve o da zhongli'ye söylemiş olamazdı.

"binanızda da işe başlamayı düşünüyorum. ne dersin?" zhongli yan yan gülerken oğlanın gardını düşürmesinden belirgin bir şekilde memnundu. işe falan başlamayacağını ikisi de biliyordu, tartaglia sadece onu köşeye kıstırmak istediğini anladığından laflarına karşılık vermemeyi seçiyordu.

"git yanımdan," diye tısladı tartaglia. nefes düzenleri bozuluyorken koşmak zorlaşıyordu.

"ama olmaz kontrat imzaladım, her aleti kullanabilirim."

"koşmuyorsun bile. yürü git." tartaglia öfkeden makinenin kollarını sıkmaya başlamıştı. lumine'e bunun hesabını soracaktı.

"hmm, ona mı takıldın?" düğmelerden hızı artırdı ve yavaşça tempoya girdi. "koşarım istiyorsan. beraber çalışmaya ne dersin?"

"ben kimseyle çalışmam." tavırları öyle demiyordu ama, yüzünü buruşturdu ve hızını zhongli'ye oranlayarak arttırdı.

"biraz bacak çalışman lazım. ben antrenörün olurum."

"hah," diye güldü tartaglia. sınırlarını zorlamak için mi uğraşıyordu? bugün onun inadına sırt çalışacaktı. birkaç dakika koştuktan sonra sıkılıp banttan indi zhongli. buraya bunun için gelmemişti. ona bakmamak için kendini zorlayan tartaglia'nın arkasına geçti ve tek eliyle belinin iki yanına dokundu. "nefes nefese kaldın in hadi. bana inadından son hız koşuyorsun şu an."

tartaglia ayarı yavaşça azalttı, biraz yürüdü ve sonra indi. havlusunu ensesine atarken nefes nefese kalmış hâliyle bir süre zhongli'nin yüzünü inceledi garipçe. o kadar karmaşık bakıyordu ki ne anlatmak istediği anlaşılmıyordu. "sana inadımdan değil, hırsımı atmak için koşuyordum."

oğlanın biraz önce ona dokunan kolunu sertçe itekleyerek yolundan çekti ve ağırlıklara yöneldi. "sen git bacak çalış." onlara bakan insanları önemsemiyordu zhongli. kötü hissetmişti ama bunu gördükleri için değil, oğlan onu gerçekten tamamen reddediyordu.

düşününce kendisi günlerce eve kapanıp perişan hâlini toparlamaya çalışırken tartaglia yoluna devam etmişti. hem anında bir daha asla karşısına çıkmamasını da isteyebilmişti. biraz boş boş dikilip ona bakmadan işine devam eden tartaglia'yı izledi. işlerin bu raddeye gelebileceğini kim tahmin ederdi?

yumruklarını güç almak için sıktı ve yutkundu. tartaglia'nın damarları belirginleşiyordu. onu izlerken büyüyen endişesine engel olamayarak yeniden yanına gitti. arkasına geçti ve "zorluyorsun," derken iki tarafında ağırlık olan çubuğu tutup kaldırdı. "yavaşla. sakatlanacaksın."

stammer | zhongchiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin