this could be-

1.7K 234 274
                                    

başlamadan önce sizlere söylemek istediğim birkaç şey var

ben yaklaşık iki yıldır düzensiz aralıklarla bu platformda kurgu paylaşıyorum ve çok nadiren finallerini veriyorum

çoğunlukla etiket bile eklemiyorum sonra yalnız hissediyorum ve hevesim kalmadığından paylaştıklarımı tamamen siliyorum

bu sefer nasıl olduysa birilerine ulaşmışım :' hem de bu kurguyu da olduğu gibi bırakmayı düşünürken :) birileri var diyorum

oylarınız ve attığınız o birkaç yorum beni o kadar mutlu ediyor ki,

hepinize gerçekten teşekkür ederim <3

şimdi lütfen buraya olmasını istediğiniz ufak bir olayı ya da kullanmamı istediğiniz bir cümleyi bırakın 🥺 en az birini kullanacağımdan emin olabilirsiniz

°°°

"..benden ne istediğini anlamıyorum. tek vuruşumda canını alabilirim, laflarına karşılık da verebilirim ama yapmıyorum. ne kadar acı çektiğini belli ediyor çünkü, bana olan tüm nefretine karşılık ben yine de ondan nefret edemiyorum. şimdiki hâline nasıl dönüştüğünü düşünüyorum bazen. neler yaşadığını.."

burada aşık olduğu kişiden bahsetmediğini düşündü zhongli. ahh, tartaglia işleri gerçekten zorlaştırıyordu. ne hissediyorsa hissetsin kişiyi belirtmeden yazıyordu. sanki bir gün defteri kaybedeceğini biliyormuş gibi içini açarken bile aslında saklıyordu her şeyi.

bu zhongli'nin onu gereğinden çok daha fazla merak etmesine yol açıyordu. ne ara o züppe çocuğu bu kadar düşünür olmuştu?

"aaaahhh!" diye sızlanarak kendini sandalyesinde geriye attı ve defteri yüzüne kapatarak bir süre bekledi. ne oluyordu, ne oluyordu, ne oluyordu ona böyle? kafayı yiyecekti sanki onu düşünmekten. iki kolu da yanlardan sarkarken defter yüzünde öylece duruyordu."aaaaahhh!" diye sızlandı yeniden,, "aaahh!!"

"zhongli?" duyduğu tanıdık sesle bir an için delirdiğini düşünerek irkildi. "iyi misin?" hızla doğrulduğunda defter sayfalarının üstüne yamuk bir şekilde düşerek masanın altında kalmıştı. "içeri geliyorum."

eğilip defteri almak, alsa bile saklamak için yeterince vakti yoktu. telaşla yerinden kalktı ve masanın önünde dikildi. aklına diyecek hiçbir şey gelmemişti. kapı açılırken en azından "gelme!" diye bağırabileceğini düşündü.

ama artık çok geçti. tartaglia şüpheli gözleriyle onu süzerken karşısında dikiliyordu. "seni kim içeri aldı?" derken yüzünü garipçe buruşturdu zhongli. cevap gecikmemişti. "mantıken ev arkadaşın osial?"

"o heriften gerçekten nefret ediyorum."

tartaglia yüzünde büyüyen sırıtışla yaklaşarak "bunu duymak güzel," dedi alçak tınısıyla. karşısındakinin daha önce tanık olmadığı bu şaşkın, tedirgin hâli oldukça hoşuna gitmişe benziyordu.

zhongli o yaklaştıkça defteri görebileceği korkusuyla kalbinin sıkıştığını hissetti. bu rezilliği nasıl açıklardı? kesinlikle en azından defter eline geçtiği an, en başından bir anlaşma yapması gerekiyordu. ne halt yemişti böyle?

"nefretimi oldukça seviyor gibisin," derken her zamanki soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu. buna rağmen kısa kısa verdiği nefesler karşıdakinin gözünden kaçmamıştı. parmaklarını arkasında kalan masaya bastırıyorken rahatsızca kıpırdandı.

"asıl sen benden nefret etmeye bayılıyor gibisin." tartaglia gülüşünü biraz olsun bozmayarak yaklaşmış ve onu iyice köşeye sıkıştırmıştı. "ama sanki son zamanlarda bunu biraz aştık ha?"

zhongli ayağıyla defteri çaktırmadan geriye doğru iterken nefesini tutmuştu ki çıkan ufak sesi bastırmak için bir şeyler yapması gerektiğini fark etti. "hayır," dedi çattığı kaşlarıyla ve boğazını temizleyerek tekrarladı "hayır aşmadık. buraya neden geldin?"

"ııh, doğru ya." tartaglia çıkardığı sıkıntı dolu seslerin ardından gözlerini karşıdakinin yüzünde gezdirip durmaktan vazgeçti ve gerginliğin etkisiyle garipleşen gülümsemesiyle duvarları incelemeye koyuldu. "buraya geldim çünkü projede eşleşmişiz. bir hata olmuş olmalı."

"neden bahsediyorsun sen?" zhongli iyice dibine girdiğini yeni fark ederek oğlanı göğsünden ittirdi. "ne demek eşleşmişiz? listeyi sen yapmamış mıydın?"

"evet ben yapmıştım.. ama nasıl olduysa gangu üçlü gruba dahil olmuş. itiraz etmeye de gittik. görevli 'bir şey olmaz, gangu uyumayı kesip sosyalleşsin biraz,' dedi. gerçekten benim bir suçum yok!"

zhongli elleriyle masadan tutunmaya devam ederken kafasını yere doğru eğmiş, buna rağmen gözleriyle tartaglia'ya bakmaya devam ediyordu. "beni öldürecek gibisin, tanrım.." oğlan itilmesinin ardından zaten birkaç adım gerilemişti. yine de bir adım daha attı.

"gelmeden önce mesaj atmalıydın. bu işler böyle yürür."

kaşlarının şaşkınlıkla kalkmasına engel olamadı tartaglia. tek tepkisi bu mu olacaktı? sanmıyordu, sessizce biraz daha bekledikten sonra zhongli sadece iç çektiğinde kaşları biraz daha yukarı kalktı."bir dahakine öyle yaparım," diye mırıldandı.

"güzel, şimdi lütfen dışarıda üstümü değiştirmemi bekler misin?"

oysa altındaki gri eşofman ve üstündeki bol beyaz tişörtle tartaglia'nın içini ısıtıyordu görüntüsü. onu her zaman gergin ve tamamen hazır görmek çok soğuk kılıyordu. gerçekten kendini dağıttığı bir ev hâli de vardı demek. hem de beklediğinden daha hoştu.

"beklerim ama saçlarını bağlama,"

çünkü çok güzeller diyemezdi elbette. ya da onu böyle görmenin içten içe kalbinin teklemesine sebep olduğunu.. söyleyemezdi.

"o kadar süslenmeni bekleyemem, işim gücüm var."

zhongli ona gerçekten vurmak isteyerek bir tekme savurduğunda kapıya doğru atılıp sıyrıldı. "yürü git," derken sesi hırıltılı çıkmıştı oğlanın. parmaklarını alnına götürerek selam verip "görüşürüz canım," dedi keyifle. zhongli'nin her hâlini seviyordu işte. kapıyı açıp çıkarken bunlara artık alıştığını düşünüyordu, arkasında tamamen afallamış bir zhongli bıraktığından habersiz..

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now