fill the void

1.4K 184 111
                                    

kızıl saçları alnına düşmüş, kulağından sarkan uzun küpesi sırasına değerken yine öylesine bir şeyler karalıyordu tartaglia.

onu veren kızın yüzünü hatırlamaya çalıştı. olmuyordu. o gün hava soğuktu, kız atkısını sarmalamıştı ve eldivenli şirin elleriyle defteri ona uzatıyordu. o an şaşkınlıktan donup kalmasaydı keşke, o kız gibi birini istiyordu hayatında.

"özür dilerim," diye mırıldandı ortamdan tamamen soyutlanmışken. ne sınıftaki sessizlikten haberi vardı ne de ensesine gözlerini dikmiş zhongli'den. gerçi görmese daha iyiydi onun için, oğlan her zamanki sert bakışlarını esirgemiyordu.

"tartaglia'ya ne olmuş?" diye sordu ganyu'ya. kız ortamdan çok uzak görünse de her bilgiye sahip oluyordu. omuz silkip "hiç bilmiyorum," dedi. "ben de sana sormayı düşünüyordum. dün ödev için birlikteymişsiniz galiba. tartaglia gruba fotoğraf atmış."

"ne grubu?" zhongli kaşlarını çatarak döndüğünde ganyu pot kırdığını fark ederek gözlerini kocaman açtı. "eski projeden kalma. tartaglia, ben ve vlad. arada konuşuyoruz."

"iyi." iç çekerek önüne döndü ve kalemini çevirmeye başladı. tartaglia'nın fotoğraf çektiğinden haberi bile yoktu. anlaşılan oğlan son zamanlarda gözüne masum görünse de sandığından daha tehlikeliydi. "sorarım neyi olduğunu."

neden merak etmişti ki? dün olanlardan sonra hiçbir şey yokmuş gibi saatlerce projeye çalışıp normalce ayrılmışlardı. tartaglia osial'ın ısrarlarına rağmen yemeğe bile kalmamıştı. neden rahatsız hissediyordu öyleyse, sabah taciz edilmediği için mi? kalemi çevirmeyi bırakıp sıkıntıyla oflayarak defterinin üstüne attı. bir gram odaklanamamıştı derse. tıpkı dün bir türlü uyuyamadığı gibi.

defteri de ellerken suçlu hissettiği için öylece bırakmıştı. hem okuması açıkça kafasını karıştırıyordu, ona iyi gelmiyordu, hem de başkasının düşüncelerine saygısızlık etmiş oluyordu.

başlarda önemsemeyerek elinde gezdirmekten, sonrasında da aniden düşüşünden sonra epey yıpranmıştı. üstüne çıksa kırışan yerleri düzeltebilir miydi ki? görevlinin mola verdiğini söylemesiyle derin bir nefes alıp yerinden kalktı. düşünmeyi bırakmak istiyordu artık.

"iyi misin?" dedi oğlanın yanına gidip. tartaglia etrafından tamamen soyutlanmış hâlde sırasında yatmaya devam ediyordu. çok cansız duruyordu ve buna alışık olmayan herkesin gözü onun üzerindeydi. yanlarına gelen kalabalığı fark ettiğinde ters ters baktı ve eliyle gitmelerini söyleyerek yolladı. böyle durumlarda en nefret ettiği şey birilerinin başına üşüşmesi olurdu.

"tartaglia," diye tekrarladı kafasını yeniden oğlana eğerek. "iyi misin?" elini onu fark etmesi için omzuna koymuştu ve işe de yaramıştı. oğlan yavaşça doğruldu ve şaşkınlığına rağmen çok sakin bir tonda "iyiyim," diye cevapladı. "bir şey mi oldu? sen bana gelmezdin."

zhongli omzundaki elini çekip "ganyu merak etti." dedi. "geleceğimden değil."

"anladım.. iyiyim. teşekkür ettiğimi söylersin."

"neden yüzüme bakmıyorsun?"

"özellikle yaptığım bir şey değildi." tartaglia ruhsuz bakışlarını yavaşça yüzüne çıkardı ve bir an için gülümsedi. tamamen alışkanlıktandı. "ne olduğunu lütfen söyler misin?" zhongli anlamsızca kalbinin sıkıştığını hissettiğinde güçlükle sormuştu. diğeriyse sessiz kalarak kafasını yeniden sıraya eğdi.

"teucer hastalanmış da."

"teucer?" oğlanın hakkında gerçekten hiçbir şey bilmediği her seferinde yüzüne tokat gibi çarpıyordu. hem demek bu yüzden dün telefonuyla uğraştıktan sonra kalkıp gitmişti ve yemeğe kalmayı da reddetmişti.

"kardeşim. ateşlenmiş dün, hastaneye zor yetiştirdim."

"neden? nesi varmış?" zhongli durumun ciddiyeti ve karşısındakinin üzüntüsü karşısında gerçekten endişelenerek sormuştu. tartaglia'ysa aslında önemsemediğini düşünüyordu, hatta bundan emindi. "öyle işte zhongli, boşver. kahve içer misin?"

"xiao'ya sözüm var. bizimle gel istiyorsan."

her ne kadar oğlanın teklif ettiği nadir bir an olsa da xiao'yla uğraşacak enerjisi olmadığından "başka zaman," diyerek geçiştirdi.

"canını sıkan başka bir şey mi var senin?"

"inan bana bana canımı sıkan çok şey var." iç çekerek başını sıraya koydu ve diğerinin hâlâ konuşmasını beklediğini fark ettiğinde "kaybettiğim defterimi hâlâ bulamıyorum," dedi.

zhongli aniden omuzlarına dünyanın yükünün bindiğini hissederek "çok mu önemli? yenisini alırsın," dedi.

"çok," oğlan durup iç çektikten sonra "çok önemli," diye cevap verdi sorusuna. bu daha da kötü hissetmesine sebep olmuştu.

"belki evinde bir yerlerdedir. iyi baktın mı?"

"her yere baktım, odanın altını üstüne getirdim. yok.. en son sınıfta bıraktığımı hatırlıyorum. kesin biri aldı ya da çöpte şu an. ikisinden biri." zhongli gerginliğini örtmek için çaktırmadan derin bir nefes aldı. oğlan ondan şüphelenmiyordu en azından şu anlık. ya bu konuşmadan sonra defteri nasıl verebilirdi? sırasının altına bıraksa çok mu belli etmiş olurdu?

o düşüncelerine dalmışken "neyse," dedi tartaglia. yüzünde yapay olmayan çok silik bir sırıtış belirmişti. "ganyu'ya teşekkürler ilgisi için. bayağı merak etmiş beni."

açık açık alay ediyordu. zhongli dişlerini göstererek sinir olduğunı belli eden bir gülüş savurdu ve dönüp sırasına oturdu. o kadar suçlu hissediyordu ki içten içe kendiyle yaptığı anlaşmada bugün tartaglia'yı neşelendirecek bir şey yapması gerektiğine karar vermişti.

MEDYADAKİ SARKİYİ ASLİNDA İLERİDEKİ BOLUMKERDE KULLANİCAM AMA

SİZ SİMDİDEN DİNLEYİN O ZAMAN GELDİGİNDE SOK OLURSUNUZ

SEVİYORUM SİZİ 🥺

GORUSURUZ..

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now