iki

1.8K 211 73
                                    

sıraya eğilmiş uyuyan kızın saçlarını okşarken "ganyu," diye seslendi."ganyu.." biraz daha bekledi ve korkutmak istemediğinden aynı yumuşak tınısıyla yeniden şansını denedi. "uyan artık. ders bitti, eve gidiyorum."

ganyu sonunda mırıldanarak doğruldu. neredeyse her gün uykusuna yeniliyordu, zhongli'nin uyandırmalarına alışkındı artık. toparlanmaya başlarken yavaşça konuşuyordu. "teşekkür ederim.. notları bana atarsın."

"atarım, sonra görüşürüz." ayaklandı, kıza el sallayıp çantasının tek kolunu omzuna geçirdi. gözleri her çıkışta ona sataşan tartaglia'nın sırasına kaymıştı istemsizce. acaba dersi asmasını sağlayacak ne gibi bir haber almıştı? bir an sonra düşündüğü şeyin saçmalığına sinirlendi zhongli. gerçekten sebebi hiç umrunda değildi, sakin kafayla evine yürüyebilecekti en azından.

"görüşürüz.." ganyu da ona el sallayarak kalkıp derslikten çıktığında sonunda tek başına kalmıştı. iki yanından sarkan ellerini yumruk yaparak sıktı ve oğlanın sırasına ilerledi. bunu neden yapıyordu? son zamanlarda en çok da tartaglia'ya karşı duyduğu derin öfkenin sebebini sorguluyordu. genelde çok sakin ve umursamaz biriydi ama bu herifi görmek bile onu nedensizce geriyordu.

derince iç çekerken bir yandan da sessizliğin tadını çıkarıyordu. yavaşça oğlanın yerine oturdu ve tıpkı onun her zaman yaptığı gibi serseri bir tavır takındı. sırtını tamamen geriye verip tek elini öylesine bacağına, tekini de kalem tutuyormuşçasına sıraya koydu. oysa zhongli genelde dik oturur ve yazarken diğer koluyla sıradan destek alırdı.

sıraya karalanmış küçük cümlelere kaydı gözleri. en son, hatta muhtemelen bugün, yazıldığı belli olan, diğerlerinden parlak bir cümle dikkatini çekmişti: "this could be the day i die for you." gözlerini biraz daha gezdirdiğinde şaşkınlıkla kaşları yukarı kalktı. bunları tartaglia mı yazıyordu? sanki biraz.. duygusaldı?

"if you don't mind me, i won't mind you, the game is for two."

okumaya devam etse de hiçbiri tanıdık gelmiyordu. sonunda pes edip elini sıranın altına götürdü ve bir şey var mı diye kontrol etti. hayâl kırıklığına uğramamıştı, eline gelen defteri kendinden saklamaya çalıştığı bir merakla çıkardı ve sıraya bıraktı. bir süre kapağındaki mavi balinaya baktıktan sonra "ne olabilir ki yani?" diye düşündü. "bir ton not karalamıştır işte, ihtiyacım yok."

birinin eşyalarını kurcalamak hiç ona göre değildi. bu yüzden defterin kapağını açmayı kendine yediremedi ve koyduğu yerde öylece bırakıp ayaklandı. gitmek için döndüğü an yanaklarını sıkıntıyla şişirerek yeniden duraksamıştı. onu burada bırakırsa kaybolabilirdi, en azından yarın tartaglia'ya vermek için yanında eve götürmeliydi.

omuzlarını silkerek defteri aldı ve derslikten çıktı. bu sırada kafasında dönüp duran şey güzel bir anlaşmaydı. asla gerçekleşmeyecek bir anlaşma..

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now