19

1.3K 165 149
                                    

zhongli o sabah okula hiç gelmediği kadar erken gelmişti. derslikte bunalıp hava almak için soğuğa çıkmış, düşüncelerine dalmış hâldeyken karşıdan gelen ganyu'yu görmesiyle sigarasını demire bastırarak söndürdü ve nefesini bıkkınlıkla dışarı verdi.

"günaydın," dedi ganyu yanına ulaştığında karşısında dikilip. "gerginsin ha?"

"öyleyim," zhongli iç çekti ve çantasını işaret etti, "seni gördüğüme göre bırakmaya gidiyorum artık. zaten lumine'le anca konuşursun."

"hm, neyi?" duvarın arkasından usulca süzülüp yanlarında belirmişti kız. yüzünde tehditkâr bir gülümseyiş hakimdi. buna rağmen şirin kalmaya çalışan tavrıyla saçlarını parmağına doladı. bu onu daha da tehlikeli göstermişti.

zhongli ne kadar kötü yakalandığını belli etmemeye çalışarak "ganyu seninle kütüphaneye gitmek istiyormuş," dedi. "onu." bakışlar ganyu'ya çevrildiğinde de onu bozuntuya vermeyerek kafasını salladı ve onu onayladı.

"iyi," diye geçiştirdi lumine. "gideriz bi ara. peki sen neyi bırakacaktın?"

"sana ne?"

bu tarz sorgulamalara oldum olası gelemiyordu. kıza ters ters baktıktan sonra "ben dersliğe gidiyorum ganyu," dedi. bu planın iptal olduğunu gösteriyordu. kızın anlayacağını umarak gözlerinin içine içine baktı.

"pekâlâ, birazdan geliyorum." ganyu gözlerini kırpıştırarak kafasını salladığında bu mesajı almış demekti. çantasının kulpunu sıkarak dönüp içeri yürüdü. ne diye diplerinde bitmişti ki şimdi lumine?

"gözüm üzerinde zhongli, beni tartaglia kadar kolay kandıramazsın."

duyduğu son cümleyle nefesini vererek sinirle güldü. yürümeye devam edecekti ve arkasını dönmeyecekti. dönmeyecekti yoksa işler kötüye giderdi. sınıfa girdiğinde içeride kimse olmadığından rahatça çantasını fırlattı ve "aahh," diye bağırdı öfkeyle. kız gelip burnunu sokmasa her şey bitecekti.

"aahh, ahh, ahhh!" ard arda inlerken her seferinde sinirli sesi yerini daha çok mahvolmuş bir tona bırakıyordu. kendini cezalandırmak istercesine bilekleriyle iki yandan kafasına vurdu.

"hey, hey, hey," bu endişeli ses tartaglia'ya aitti. ne ara geldiğini görmediği oğlan koşarak yanında bitti ve bileklerini tutup "sen iyi misin?" diye sordu. "ne oluyor?"

zhongli şaşkınlıkla karşısındaki yüze bakarken daha sabahtan iki kere patlak verdiğini düşünüyordu. "notlarımı.. unutmuşum," derken ne kadar inandırıcı olabilirse o kadar inandırıcıydı. tartaglia'ysa bileklerini hâlâ bırakmamış, şüpheli gözleriyle onu incelemeye devam ediyordu.

"bir şey yok, gerçekten." zhongli onu inandırmak istercesine gülümsedi ama karşısındaki bunun içten olmadığını gayet de anlayabiliyordu. "söyle," dedi ısrarla.

zhongli pes etmiş tavrıyla iç çekti ve gözlerini kaçırarak "cüzdanımı çaldırdım sanırım," dedi. işte bu inandırıcıydı.

işin kötü yanıysa oğlana ona güvenmesini söyledikten sonra yalan üstüne yalan söylemişti. tartaglia da bu sefer gerçekten inanmıştı. bileklerini bırakarak, "otobüsler cidden çok tehlikeli," dedi. "istersen seni ben bırakabilirim."

"şey.. ah," bunu elbette isterdi ama şu an söylediği bir yalan üstünden ona yardım etmeye çalışmasını izlemek berbat hissettiriyordu. "geri dönecek kadar param var."

"kimliğin, öğrenci kartın, banka kartların?"

tartaglia gerçekten sorunuyla o kadar ilgileniyordu ki suçluluğu her geçen an daha da katlanıyordu. "onları her zaman ceketimin iç cebinde taşıyorum," derken elini atıp çıkardı. "bak, ulaşması daha kolay." ardından endişelenecek bir şey olmadığını göstermek isteyerek yeniden gülümsedi. "zaten çok para da yoktu içinde, boşver."

tartaglia yanağını iki parmağının arasında kıstırıp "bugün sana bir yemek ısmarlarım o zaman," dedi. "cüzdanını kaptırmanın şerefine, ha? ne dersin? hem zararını kapatmış oluruz." oğlan onu neşelendirmeyi deniyordu ama bu şu an gittikçe ters tepiyordu.

"dışarıdan yemesek," dedi yeniden gözlerini kaçırarak. içten içe kıvranıyordu. "okul çıkışı sana gidip şu gösterdiğin oyunu oynamayı denesek?"

bakmadığı için oğlanın parıldayan gözlerini göremiyordu. tartaglia yüzüne anında yayılan geniş sırıtışla onu onayladı. bu tabii ki daha iyi bir plandı. hem haftada sadece üç gün okula geliyorlardı ve özlüyordu, bu yolla belki onda kalması için bile iknâ edebilirdi.

yapmak istediği çok fazla şey vardı,
çoğuysa çok basitti.

film izlemek, yatıya kalmak, birlikte şarkı dinlemek gibi basit şeyler daha önce kimseyle yapmadığı için ona o kadar büyük geliyordu ki..

zhongli sorarcasına yüzüne baktığında cevabı geciktirdiğini fark ederek "ahh, ta-tabi," diye cevapladı. "ders bittiğinde beni bekle o zaman. ganyu uyuyakalmadığı sürece ışık hızında çıkıyorsun. tüm sınıftan nefret ediyormuş gibisin." bunun üzerine içten içe kızmayacağını umarken elini ensesine götürerek gergin tavrıyla gülmüştü.

zhongli onu şaşırtarak "hepsinden değil," dedi yavaşça ve eğilip yanağına neredeyse hissedemeyeceği kadar hafif bir öpücük bıraktı. istemsizce bir anlığına nefesini tutan tartaglia, zhongli geri çekildiğinde garip gülüşüyle birlikte tuttuğu nefesini dışarı vermişti. anlaşılan oğlan gerçekten de değişiyordu.

sonlara yaklasiyoruz
bunu bitirip yeni bir kurgu yazmak istiyorum

stammer | zhongchiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin