hang on

1.4K 192 189
                                    

insanlar gelmeye başladıkça tartaglia'nın yüzündeki içten gülümsemenin eskisi gibi parlamadığını fark etti zhongli. okulda, ya da kısaca toplum içinde hep takındığı o kibar, mükemmel gülüşüydü bu,

ama mutlu değildi aslında. her şeyi şimdi daha iyi anlıyordu zhongli. kapı çaldığında hayâl kırıklığıyla oyunu kapatıp kalkışı ve hazırlanmak için ortadan kısa bir süre yok olması, geri döndüğündeki neşeli tavırları.. aslında hep kendini sahneye hazırlayan bir aktör gibiydi tartaglia.

işin garip yanı hâlinden gerçekten memnun olmasıydı. kendini başkalarına açabilecek özgüvene sahipken neden yapmıyordu? bu çocuğu çözmeye çalıştıkça sürekli daha da zorlaşıyordu.

"zhongli, iyi misin?" her zamanki gibi yanında oturan ganyu her zamanki sorusunu sorduğunda nefesini vererek güldü ve "iyiyim," diyerek kızın yanağından bir makas aldı. onu sürekli merak ediyordu, bazen ters cevaplar alsa bile nasıl olduğunu sormaya devam ediyordu. tartaglia'nın defterine yazdığı türden, içten biriydi ganyu.

"birkaç kere iç çektin de.."

tartaglia'yı izlerken mi? hadi canım. dudaklarını kemirerek oturduğu yerde doğrulup daha dik bir pozisyon aldı. "farkında değildim," diye geçiştirdi. "sen nasılsın? ortamı sevdin mi?"

kız ellerini yanaklarına koyarak utangaç tavrıyla kulağına eğildi ve "evet çok sevdim," dedi sessizce. "tartaglia çok kibar davranıyor bize, sohbeti de çok eğlenceli."

kızın sürekli çok diyerek anlatmasına gülerken bal gibi anlattığı tartaglia'ya doğru çevirdi kafasını. beklemediği bir şekilde göz göze gelmişlerdi, oysa yarım saattir çocuğu izlerken bir kere dönüp bakmamıştı.

tartaglia'nın onu gülerken gördüğü çok sık olmuyordu. kalbi arada tekleyerek atarken gülüşü yüzünde hafifçe solmuş, şapşal bir hâl almıştı. zhongli bunu fırsat bilerek ayaklandı ve ganyu'nun kafasını hafifçe okşayıp "ben lavaboya gidip geliyorum," dedi.

"üst kattakine gir istersen, burdaki dolu sanırım."

herkes anlık olarak zhongli'ye döndüğünde hepsinin oğlanın ağzına bakan koyunlardan farksız olduğunu düşünerek yine sinirlenmişti. kuru tavrıyla "tamam teşekkürler," dedi ve ilgiyi kaybettiğinden emin olunca çantasını alıp yukarı çıktı. ekmeğine yağ sürülmüştü adeta.

kapıları sessizce açıp kapayarak oğlanın kaldığı odayı bulmuştu. teucer'ın evden gitmiş olması onu daha da rahatlatıyordu, yoksa her an arkasında bir çocuk belireceğinden endişelenebilirdi. çocuklar onu ürpertiyordu.

daha fazla kendi kendini germeden çantasından defteri çıkardı ve oğlanın yastığının altına koydu. hayır hayır, burada olmadığı çok açık olurdu. biraz odada kafası karışmış şekilde döndükten sonra aklına gelen son kaçış yolu olarak defteri yatağın altına attı. en mantıklısıydı galiba. düşmüş ve gözünden kaçmış olamaz mıydı?

bir daha asla böyle işlere bulaşmayacağına dair içinden küfürler savururken dikkatlice odadan çıktı ve yeniden aşağı indi. ohhh, diye bağırmak istemişti. OOOHHH!!

yerine yeniden otururken ganyu'ya göz kırptı. resmen kendine gelmişti. kız nazik gülümsemesiyle karşılık verdikten sonra dönüp beklenmedik bir şekilde "tartaglia," dedi söz hakkı almak istercesine.

"efendim ganyu?" kız genelde toplumda çok konuşkan biri olmadığından içten bir merakla cevaplamıştı onu.

"aklıma geldi de, grupta defterinden bahsetmiştin ya hani.. bulabildin mi? hepimiz buradayken konuşsak iyi olur. mesajında çok önemli olduğunu belirtmiştin."

"gerçekten teşekkür ederim, çok iyi akıl ettin. ee arkadaşlar, gören var mı?" oturduğu yerden elini kaldırıp sırayla insanların üstünde dolaşırtırıyordu ve herkes benzer olumsuz işaretlerle yanıt veriyordu. anlaşılan moral bozmaktan başka işe yaramayacaktı bu sorgulama.

"buhar olup uçmadı ya," diye atıldı bir kız. "kim gördüyse söylesin işte."

"belki evinde bir yerlerde ama bulamıyorsun. iyice baktın mı?" diye sordu başka biri.

"baktım ya," dedi tartaglia huzursuzca. konuyu kapatmak istediği her hâlinden belliydi çünkü ona kalırsa içlerinden biri defteri kesinlikle görmüştü. inkâr etmeleri öfkelenmesine yol açıyordu. "yatağımı bile yerinden kaldırdım. en şüpheli yerdi bence."

zhongli dikkat çekmemeye çalışarak boğazını temizledi. yine nefesleri istemsizce hızlanmıştı. kalbi küt küt atıyordu. tartaglia odasında defterin olmadığına emindi. ya şimdi ne yapacaktı? bu konuşmadan sonra suçlunun defteri bıraktığı çok belli olacaktı ve adeta bir merasimle yukarı kata uğurlanan tek kişiyse zhongli'ydi. sinirden tırnaklarını avuç içlerine batırırken kimse fark etmesin diye kollarını önde bağlamıştı.

ahh, ganyu. farkında olmadan onu kurtarmıştı aslında. nasıl geçirdiğini bilemediği yaklaşık yarım saat sonucunda yeniden lavaboya gideceğini söyleyip alel acele yukarı kata çıktı. tartaglia gözleriyle onu takip etmeyi bir türlü bırakmamıştı, bu yüzden çantasını da alamamıştı.

defteri koyduğu yerden sessizce geri alıp kazağını kaldırdı ve pantolonunun beline sıkıştırdı. tartaglia değerli eşyasına yapılan bu muameleyi bilse kriz geçirebilirdi. sıkmaktan uyuşan ellerini sallayarak yeniden aşağı indi.

içeri bile yürümeden "benim acilen gitmem gerek," dedi sıkıntılı ifadesiyle. "teşekkür ederim tartaglia." büyük ihtimal şu an yüzüne bakan herkes tuvalete çıkmakla ilgili tatsız problemler yaşadığını düşünüyordu ama umrunda değildi. burada kalırsa her şeyi açık edeceğinden emindi.

"asıl ben teşekkür ederim," derken onu geçirmek için ayaklandı oğlan. zhongli'yse onun kalabalığı yarıp gelişini beklemeden aceleyle montunu ve ayakkabılarını giydi. "sonra görüşürüz."

kapıyı çarpıp çıktıktan sonra koşa koşa merdivenleri inmeye başladı. defter karnına batıyor ve canını acıtıyordu ama hak etmişti. dışarı çıktığında atkısını unuttuğunun farkında değildi, hatta soğuğu bile unutmuştu. hızla yürümeye devam ederken sinirden kendi kendine gülerek söylendi.

"madem senden kurtulamıyorum, ilk işim seni sonuna kadar okumak olacak."

bir baktim ki o da ne

1k olmusuz xğwmwwğwl vay be cok cabuk

tesekkur ederim 🥺

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now