20

1.3K 162 326
                                    

"zhongli tanrı aşkına sağa bak. sağ, sağda!" tartaglia artık ağlamak üzereyken yerinde zıplayıp durarak kendini belli etmeye çalışıyordu. "bak sağdayım. burada ateş yaktım gel."

zhongli donarken bir süre daha etrafına bakındı ve sonunda oğlanı görüp koşa koşa yanına gitti. "ahh, az daha ölüyordum," dedi nefes nefese. o kadar gerilmişti ki düzeni bozulmuştu. oyunlardan gerçekten anlamıyordu.

"belki de sana yedek hesabımı vermeden önce oyunun öğreticilerinden geçmeliydin."

zhongli ters ters baktı ve yastığını kafasına fırlattı. "öğreniyorum işte, sus."

"tamaamm." tartaglia kıkırdayarak yastığı kucağına aldı ve yerinde iyice yayıldı. "şimdi burada bir puzzle var. uçan turuncu şeylere sırayla dokunman gerek ama telaş yapma tamam mı? beni takip-" zhongli o konuşurlen koşa koşa bir turuncu şeyden diğerine atlamaya başlamıştı bile. "beni takip et dedim! dur lütfen."

mekanizmalar ard arda kapandığında zhongli "hmm," diye mırıldanıp ekrana iyice yaklaştı. "nasıl çalıştıklarını çözdüm galiba." ve tartaglia'yı yok sayarak yeniden koşmaya başladı.

"öyle değil," diye bağırdı ve klavyesine hırsla basarak yerinde ard arda zıpladı. "bi buraya gelir misin bak? sadece buradan yavaşça ters yöne yürümen gerek."

"ha, tamam." zhongli ilk turuncu şeye değdikten sonra duraksadı ve diğerlerine koştu. "ee olmadılar?"

"çünkü yürü dedim." tartaglia saçlarını karıştırarak ağlamaklı sesler çıkardı. aslında şu an çok eğleniyordu ve karşısındakinin bu acemi hâlleri çok komikti.

birkaç denemenin sonunda tartaglia donmaya başlayarak onun turuncu şeylerin peşinden koşup duruşunu izlemeye devam ediyordu ki nihayet puzzle çözüldü. üstünde durdukları buzdan platform çatladığında zhongli küfrederek koşa koşa üstünden kaçmaya çalışıyordu.

tartaglia kahkahalarının arasından güçlükle "kaçma gel," diyebildi. oğlan onu dinleyip oluşan çukura atladı. "siktir, burada öleceğiz." üç tane devasa uzun kollara sahip iri yaratık belirmişti. birinin vurmasıyla uzaklara doğru uçtu. "vur şunlara vur! beni savurdu piç."

tartaglia gülmekten sarsılıyordu ve oyunu oynayamıyordu. aynı yaratık onu da uzaklara savurduğunda bilgisayarını bıraktı ve iki büklüm oldu. gülmekten gözünden yaş gelmişti artık. "AAA," diye bağırdı zar zor. "beni.. beni de savurdu piç."

zhongli zorlanan sesler çıkararak yaratığı döverken tartaglia hâlâ alttan alttan onu izliyordu. sonunda bir ultisini attı ve tüm yaratıkları yok etti. aralarında dünya kadar seviye farkı vardı. zhongli kafasını yavaşça kaldırıp yüzüne baktığında surat ifadesi o kadar tatlıydı ki tartaglia derin bir iç çekti. gülmekten yorulmuştu resmen. gözündeki yaşları kazağının koluna silerek biraz daha derin derin nefes aldı.

çok iyi gidiyordu her şey. inanamıyordu.

içeceğini yudumlayıp ağzına biraz kek attı ve "daha huzurlu bir yere götürüyorum seni," dedi. "gel benimle."

"bu muydu huzurlu?" ellinci kez ölüp en yakındaki teleportta yeniden dirilmişti. kaşlarını çatarak yeniden oğlanın yanına uçmaya başladı. "her yerde bi ton şişko adam var, kürekle üstüme koşuyorlar."

"phahaha," tartaglia artık adeta kıvranıyordu. saçları darmadağın olmuştu, yüzündeki tatlı kızarıklıksa geçmek bilmiyordu. "healer.. healer alacağım sana."

"support ben değil miydim?" ultisini savurup üç beş can yenilediğinde tartaglia artık yanaklarının içini ısırıyordu. "evet aşkım," dedi onu tatlı tatlı onaylayarak. "sensin support." bunun üzerine zhongli kafasını bilgisayardan kaldırmadan duraksamış, elleri klavyede donakalmıştı.

"bu kadar oyun yeter," dedi biraz sonra. "sana," kafasını hâlâ bilgisayardan kaldırmamışken tırnaklarını avuç içlerine batırdı. "sana vermek istediğim bir şey var."

"hm, nedir?" tartaglia nazik tavrıyla bilgisayarını köşeye bıraktı ve tüm ilgisini ona odakladı. zhongli arkasını dönüp çantasına eğildi ve titreyen elleriyle aldı. bunu yapacak mıydı?

yapmalıydı.

derin derin nefesler alarak kendini olacaklara hazırladı ve titreyen ellerini dizginlemeye çalıştı. defteri şimdi verecekti. dönüp çantasını kucağına koydu ve yavaş yavaş fermuarını açtı.

"ben.. ben bir şey getirdim sana," dedi duraksayarak. karşısındaki meraklı gözlerle onu incelerken içten içe nedense heyecan yapmıştı. zhongli kafasını eğmiş, çantasının derinliklerindeki defterle bakışıyordu.

sonunsa tartaglia dayanamayarak "hm," dedi sorarcasına. heyecandan yerinde kıpırdanmaya başlamıştı. "ne getirdin?" zhongli kafasını kaldırmadan oğlana suçlu bakışlar attığında gözlerindeki parıltı yüzünden deftere uzanan elleri donup kalmıştı.

yapamayacaktı.

pes ederek çantasından onu düşünerek aldığı küpeyi çıkardı yavaşça. ganyu onu bir takıcıya sürüklediğinde gözüne çarpmıştı ve ne kadar yakışacağını düşünmüştü.

tartaglia ellerini tereddütle uzatarak paketi aldı. altın sarısı bir poşetin içinde olduğundan ne olduğunu henüz görmemişti. emin olmak ister gibi "bana mı?" dedi çekinerek.

zhongli ona sarılıp saçlarını okşayarak ağlamak istiyordu. kalbi sıkışırken gözlerini defterden çekip fermuarı kapattı ve "sana," diye onayladı. içten içe özürler diliyordu.

oğlan paketi heyecandan titreyen elleriyle açtı. narin bir altın sarısı zincirin ucunda gözlerinin rengine yakın bir su damlası sallanıyordu. çok hafifti, çok kırılgan görünüyordu. incelerken gözleri dolmuştu.

"teşekkür ederim," dedi güçsüz ama mutlu çıkan sesiyle. başka bir şey gelmiyordu aklına.

zhongli bir cevap vermeden koltukta ona yaklaştı ve küpeyi ellerinden alıp kulağına taktı. tartaglia elinde olmadan ağlamaya başlamıştı.

"gözlerinin renginde yoktu," dedi zhongli kulağına eğilerek. ağlamasını istemiyordu. "başka bir yerde o rengi görebileceğimi sanmıyorum zaten." alnını oğlanın ona çevirmediği kafasına yasladı ve hissettiği acıyla gözyaşlarını sildi. "ağlama artık."

tartaglia kafasını yavaşça sallayarak onu onayladı ve yeniden teşekkür etti. hayatında birinin ona yaptığı en güzel şeydi bu. burnunu çekti ve garipçe güldü. her seferinde onu içi bomboş gören zhongli'yi daha da şaşırtıyordu.

tartaglia birinden bir şey almaya alışkın olmadığından mahçup hissediyordu. yüzüne düşen uzamış saçlarının arkasına saklanarak "sanırım çişim geldi," dedi.

zhongli gülerek geriye çekildi. anlaşılan ikisi de zamanla alışacaktı. ayrıca oğlanın sıkışınca bu şekilde kaçması çok tatlı geliyordu. "bekliyorum."

oğlan yerinden fırlayarak pıtı pıtı giderken arkasından onu izledi. ahh, sanırım defteri yakma vakti gelmişti.

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now