27

1.1K 154 240
                                    

her zamanki gibi oturduğu yerde uyuklayan ganyu'yu ürkütmeden eğildi ve dişlerinin arasından "bu kız kim?" diye sordu yavaşça. sabahtan beri tartaglia'yı yakalamak için bir fırsat kolluyordu ama kızın biri onu asla yalnız bırakmıyordu.

ganyu iç çekerek "dönem başından beri sınıfımızda," diye cevapladı onu. "gerçekten insanları umursamıyorsun."

zhongli kendini tutmaya çalışsa da gözlerini dikip uzun uzun bakmadan edemiyordu. hırsını atmak için elindeki kalemi çevirmekten parmakları yorulmuştu artık. "neyse ne." memnuniyetsiz hırıltıları eşliğinde cevapladığında ganyu onu kendi hâline bıraktı ve uykusuna geri döndü.

kızın omzuna kadar inen düz, kahverengi saçları, açık bir teni vardı. yumuşak renklerde giymiş, ince takılar seçmişti ve bu onu daha da narin gösteriyordu. oldukça hoş görünüyordu aslında ama zhongli asla iyi bir his besleyememişti.

istemsizce dönüp kendine baktı. yeni kestiğinden alnına kadar anca düşen saçları öylesine taranmıştı. siyah bir pantalon, klasik bir kazak giymişti. teni solgundu ve gözleri çökmüştü. kızın tam şu an tartaglia'nın yüzüne bakarak gülen yüzüne karşılık onun kaşları çoğunlukla çatıktı.

belki de bu yüzden hiç tanımadığı o kızdan anında nefret etmeye başlamıştı: onda olmayan ama tartaglia'nın hak ettiği şeylere sahip olduğu için.

sonunda daha fazla dayanamadı ve yerinden kalkıp ikilinin yanına gitti. çok konuşkan ve sosyalliği seven biri olmadığından bunu yapması bu kadar zaman almıştı ama hâlâ ne diyeceğini bilmiyordu.

önüne bakmaya devam eden tartaglia'ya karşılık kız masum yüzünü kaldırıp sorarcasına ona bakmıştı. "tartaglia," dedi zorlanarak, boğazının kuruduğunu hissediyordu. "biraz konuşalım mı?"

"ne hakkında?" oğlan başlarda haz etmediği serseri tavrıyla sandalyesinde yayılırken hâlâ ona bakmadan cevaplamıştı. tavrından anlaşılıyordu ki geçerli bir gerekçe vermezse kovulacaktı. hem de bu kızın yanında.

"ödevi diyorsan başka bir grup buldum ben. bitirdik bile. sen de bir ikiliye dahil ol derim."

"ödev kimin umrunda?" zhongli onu anında bırakıp başkalarıyla eşleşmesine takılmak istemedi, zaten yeterince sebebi vardı acı çekmek için. kızı yoksaydı ve dürüstçe yaklaşmak istedi. "sakinleştiysen artık şu konuyu konuşabilir miyiz? eninde sonunda birbirimizle yüzleşmek zorundayız."

kız onun gizemli tavrı yüzünden merakla kaşlarını çatmış, tartaglia'nın ağzından çıkacak en ufak kelimeyi bekliyordu. zhongli'nin söylediklerinin altından ne anlam çıkarması gerektiğini anlayamamıştı ve fırsatı varken dahil olabilirdi.

"yani defter konusundan bahsediyorsun?" tartaglia nihayet ona dönüp baktığında yüzünde tehlikeli olduğunu sezdiği bir sırıtış hâkimdi. "konusu açılmışken tanıştırayım," dedi neşeli sesiyle. bu neşenin ne kadar sahte ve iğneleyici olduğunuysa sadece zhongli anlayabilirdi. "defterin ilk sahibi. bana o hediye etmişti."

kız beklemeden elini uzatırken bir şeyler söylemişti ama zhongli onun sesini anlamsız bir uğultu olarak algıladı ve dönüp bakmadı bile. "ne güzel tartaglia," dedi masaya koyduğu elleriyle oğlanın üstüne eğilerek. "ben de son sahibiyim, yüzüme fırlattığından beri. sanırım bunu hediye kabul edebilirim ha?"

tartaglia'yı bu umursamaz, duygusuz hâlinde görmek onu çok huzursuz hissettiriyordu. o ani cesaretle özlediği yüzü incelerken kız bozulup havada kalan elini sonunda indirmişti. tartaglia dilini yutmuş gibi ona bakarken "arada kahve içelim mi?" diye sordu.

"hayır."

"sıcak çikolata?"

"hayır."

"hmm, osmanthus wine?"

"ne? hayır."

her ne kadar karşıdaki soğuk yapmaya çalışsa da zhongli gerçekten aralarının düzelebileceğini hissettiğinden keyfi yerine gelmişti. susup yüzünde gittikçe büyüyen gülüşle baktığında tartaglia gözlerini kaçırdı. unutmamalıydı, unutmamalıydı.. güvenini nasıl boşa çıkardığını ve uğradığı hayâl kırıklığını.

kız ısrarlara sessiz kalamayıp "bana sözü var," dedi yavaşça. aniden gelip varlığını yok sayan zhongli'den nefret etmişti bu yüzden onu yok saymayacağını bildiği tartaglia'ya yöneltti cümlesini. "değil mi tartaglia?"

"evet." oğlanın kısa, kuru cevabı zhongli'yi bozmaktan çok tatmin etmişe benziyordu. "sorun yok," dedi karşısındakinin biraz önce ona savurduğu tehditkâr gülüşü sahiplenerek. "sevecen biriyim." yalandı. "madem sözünüz var, mecbur birlikte içeriz o zaman."

"ne?" kız inanamaz tavrıyla yapmacık bir gülüş savurdu. engel olması için gözlerini dikmiş tartaglia'ya bakıyordu ama o böyle konularda daha önce kimseye hayır dememişti ki.

zhongli onun bu acemiliği yüzünden reddetmekte duraksadığını çok iyi biliyordu ve durumdan faydalanmak işine geliyordu. tartaglia'nın cümlelerini yine kopyalayarak "ders başlıyor," dedi bir şey söylemesine fırsat tanımadan. böyle yapmak hoşuna gidiyordu. "sonra görüşürüz."

ellerini sıradan çekip doğruldu. rahatsız olduğu her hâlinden belli olan kız yerinde kıpırdanarak ona bakıyordu. göz kırparak karşılık verdi ve parmaklarını çıtlatarak dönüp sırasına oturdu. tartaglia'nın aniden ördüğü duvarını kıracağından emindi, onu gördüğünde içindeki tüm şüphe yerini kararlılığa bırakmıştı.

stammer | zhongchiWhere stories live. Discover now