the day i-

1.7K 199 379
                                    

kızıl saçlı olan havaya savurduğu öpücükten sonra kapıyı çarptığında zhongli kollarından güç almayı bıraktı ve gevşeyerek masaya yaslandı.

"gevşek herif," diye tısladı dişleri arasından. "keşke kıçını tekmeleyebilseydim." yere eğilirken elinin titrediğini fark ettiğinde neden bu kadar gerildiğini sorguladı. en kötü ihtimalle tartaglia'ya rezil olacaktı, o kadar önemli miydi gerçekten?

defteri alıp yeniden doğruldu ve aynaya döndü. acaba çok mu belli etmişti? hafif pembeleşmiş yanakları onu onaylarcasına gözüne çarparken neyse ki uzun saçları o suçlu görüntüyü biraz olsun örtüyordu.

kendine duyduğu öfke yüzünden karşısındaki sersemlemiş görüntüsüyle bakışmayı kesti. defteri çekmecesine kaldırdı, altına eline gelen bir pantolonu geçirip üstüne gri hırkasını aldı ve odasının camını açtı. nefes alırken o kadar zorlanmıştı ki sorun havadaymış gibi hissetmişti.

tam bileğindeki lastikle saçlarını bağlayacağı sırada tartaglia'nın onun için "süslenmiş" olduğunu düşünüp geçeceği dalgaları düşündü. onun yerine saçlarını hafifçe tarayıp önlerdeki dağınık görüntüyü yok etmeye çalıştıktan sonra kapıyı açtı ve "tartaglia!!" diye bağırdı tüm gücüyle. gelseydi de bir an önce bitirselerdi.

tartaglia saniyeler içinde karşısında dikilmişti. elindeki bardakla koşa koşa gelmiş, masumken suçlu muamelesi gören birine ait gözlerle zhongli'ye bakıyordu. "efendim," dedi bir çırpıda.

zhongli oğlanın elindeki bardağı sertçe kapıp "gelebilirsin," diye karşılık verdi. "ahh, te-teşekkürler.." tartaglia havada boş kalan elini yavaşça indirdi. kötü hissetmişti, keşke hiç karışmasaydı grup olayına. istenmiyordu işte.

kızıl saçlının arada kekelemesini her seferinde görmezden geliyor ya da fark etmiyor gibi yapsa da garipsiyordu zhongli. boştaki eliyle osial'la arada oturup oyun oynadıkları için odasında hazır duran ikinci sandalyeyi masaya çekti. "oturabilirsin," derken eliyle işaret etti. "eşyalarımı da kenara itebilirsin." tartaglia onu kafasıyla onayladı ve oturdu, eşyaları nazikçe toparlayıp kenara almaya koyuldu.

ev sahibi beklenildiği üzere düzenli biriydi zaten. odası genel olarak oldukça sakin ve toplu görünüyordu. tek yapması gereken o gelmeden önce oğlanın çalıştığı kitapları kaldırıp biraz önünü açmak olmuştu. zhongli biraz ayakta dikilerek oğlanın sessiz uğraşını izledi ve bardaktaki sudan içti, ardından yavaşça sandalyesini çekerek yanına oturdu.

"diyorum ki projeyi kaydederken aktif diyalog şeklini kullanalım." tartaglia alışılmadık sessizliğini koruyorken konuya girmek mecburen ona düşmüştü. elindeki bardağı yeniden oğlana uzattı ve devam etti "doldurmamız gereken çok dakika var ve bu süreyi direkt ikiye bölersek dinleyici sıkılır."

tartaglia uzanıp bardağı alırken odanın soğuk havası yüzünden anında buz kesmiş parmakları zhongli'nin sıcacık eline değmişti. "bence de," dedi gülümsemesi hafifçe yeniden yüzünde belirirken. "program sunuyormuş gibi davranabiliriz ama belirli bir konuk olmaz, soruları sırayla sorarız."

zhongli temas yüzünden irkilse de ortamı garipleştirmemek için yanında oturan çocuğun üşüyüşünü yoksaydı. birazdan kalkar ve camı kapatırdı. "pekâlâ, konulara bakalım ve birini seçelim öyleyse." defterini açtı ve eğilip yazdığı konuları bulmak için sayfaları gözden geçirdi. bağlamadığı için önüne düşüp duran saçları onu sinir ettiğinde onları sertçe geriye savurmuştu.

saçlarının savrulup tartaglia'nın omzunda duracağını nereden bilebilirdi? çok uzun oldukları için fark etmemişti de. eli beklenenden nazik bir şekilde kulağında dururken saçlarının önüne düşmesini kendi engellediğini sanıyordu.

stammer | zhongchiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon