home, a place where i can go

1.4K 180 145
                                    

rüzgârdan iyice dağıldığını fark ettiği saçlarını açıp sıkıntıyla yeniden bağladı. soğuktan parmaklarına iğnelerin battığını hissediyordu, soğuktan nefret ediyordu. kuru hava bedenini delerek geçip ruhuna işliyordu insanın. atkısını biraz daha yukarı kaldırarak nefesini dışarı verdi.

normal zhongli olsa bu havada evden asla çıkmazdı, hem de nadir boş günlerinden birindeydi, ama işin ucunda kendi kurduğu bir plan yatıyordu. buna mecburdu.

defteri nasıl vereceğini uzun uzun düşündükten sonra ancak odasına bırakabileceğinde karar kılmıştı. grupta tartaglia'yı neşelendirme ayağına biraz ona takılıp sonra herkesi evinde toplayan bir buluşmayı kabul ettirmişti. hem teucer da biraz eğlenmez miydi?

telefonunu son kez kontrol ederek doğru adreste olup olmadığına baktı. tabii ki doğru yerdeydi, tartaglia yine şaşırtmıyordu. normal bir öğrencinin, hatta birkaçının karşılayabileceğinden çok daha üstün bir yerdi burası, güvenliği bile vardı.

her adımda daha gerildiğini hissederek söylediği numaraya yürüdü. ya yakalanırsa? ya bahane bulup herkesin yanından ayrılamazsa? ya çok şüpheli davranırsa?

"kendine gel," diye hırladı atkısının ardından. merdivenleri çıkarken nefes nefese kalmıştı. neden asansöre binmediğini kendi de bilmiyordu. sonunda mesajdaki kapı numarasına ulaştığında gözlerini kapatarak yumrukladı.

tartaglia çok geçmeden kapıyı açtığında yüzünde gerçek bir şok hâkimdi. "zhongli," dedi sorarcasına. "daha sözleştiğimiz saate- aman neyse," oğlan gerçekten de elinde olmadan erken gelmişti. "otobüs saatleri," diye mırıldandı botlarını çıkarırken. daha önce kimsenin evine gitmediğinden biraz mahçup hissediyordu.

"ben de daha var diye.." utançla darmadağın saçlarını düzeltmeye çalıştı ve cümlesinin devamını bir süre getiremedi. "yatıyordum."

oğlanın evi o kadar sıcaktı ki içeride ince bir tişört ve şortla dolaşıyordu, ayaklarıysa çıplaktı. teucer belki de her gün dışarıya çıktığında iklim değişikliğine maruz kaldığından hasta olmuştu. aman, ona neydi ki?

"montunu alayım," dedi sesinin heyecandan titremesine zar zor engel olarak. ne yapacağını şaşırmış hâldeydi. onu herkesle birlikte kabul edebilirdi, buna hazırlıklıydı ama ya çıkıp erken gelmesine ne demeliydi? hayır hayır hayır, ümitlenmemeliydi.

zhongli'nin geniş omuzlarını silkeleyerek montundan kurtulmasını ve çekinerek ona uzatmasını izledi. içindeki koyu kahverengi kazağı ona gerçekten çok yakışmıştı. sırada atkısını çıkarırken nefesleri hâlâ düzelmemişti. tartaglia onu izlerken iç çekmemek için kendini yutkunmaya zorladı. bir insan birinin nasıl bu kadar hoşuna gidebilirdi? 

oğlanın beraberinde içeri taşıdığı soğuk yüzünden irkilmiş olsa da çaktırmadan montunu astı ve ona uzattığı poşeti de yanına bıraktı. bir şey getirmiş olabileceğini düşünmemişti ki. tam dönüp içeri yürüyecekken "yoksa tatlı sevmez misin?" dedi zhongli.

gözlerini kırpıştırarak "se-severim," diye cevapladı bu ani soruyu. anlaşılan zhongli onu şaşkınlıktan öldürmek istiyordu. demek şimdi de hakkında bir şeyi soruyordu ha.. kesinlikle bir şeyler değişiyordu ama sebebini anlayamıyordu bir türlü. "seni zorlamamak için almıştım. sonuçta herkesin aklına ganyu ve ben soktuk bu fikri."

"beni düşünüp mü?" tartaglia işaret parmağını kendi göğsüne bastırırken gözleri kocaman açılmıştı. garipçe güldükten sonra "tatlı mı aldın?" dedi.

zhongli gözünün seğirdiğini hissederek ovuştururken "evet," dedi bıkkın tonuyla. "aptala anlatır gibi anlatıyorum yine anlamıyorsun. poşet var işte," göstermekle yetinemeyecekti. eğilip yerden aldı ve içinden kutuyu çıkardı. "bak bunlar da tatlı hani."

"off, tamam tamam!" tartaglia kutuyu elinden kaptığı gibi hızlı hızlı mutfağa götürdü. zhongli de arkasından içeri yürümüştü. herkes gelene kadar ne yapacağını düşünüyordu ki zaten hazırda olan bir ortama konduğunu gördü. düşündüğünden çok farklıydı burası. soğuk, abartı gösterişli ve pahalı durmuyordu. aksine çok sakin ve huzurluydu.

rahat koltuklar, kocaman yastıklar, etrafta treucer'ın birkaç oyuncağı, dev bir televizyon, kocaman pencereler.. etrafı incelerken gözüne tartaglia'nın açık bıraktığı bilgisayar takılınca istemsizce sırıttı. kapıyı açmak için kalkarken masaya bırakmıştı. battaniyesini de öylece koltukta bırakmıştı. ahh, bu gerçekten çok tatlıydı.

oğlanın o gelmeden önce oturduğu belli olan yere oturdu ve karşısındaki bilgidayara baktı. oyun oynuyordu anlaşılan ama zhongli bugüne dek öyle şeylere hiç meraklı olmamıştı.

o hafifçe eğilip bir iki tuşa basarak oyunu anlamaya çalışırken tartaglia elinde bir bardakla geri dönmüştü. karşısında dikilip bardağı uzattığında zhongli bir an için kendi evinde yaşananları hatırladı. oğlanın yüzündeyse ne imâlı bir sırıtış vardı ne iğneli bir bakış. eli havada kaldığı için "dudakların solmuş," dedi. "biraz su iç."

zhongli gerçekten de susamıştı. teşekkür ederek bardağı aldı ve oğlanın yanına oturması için biraz kaydı. suyunu içmeye başlamadan "oyun mu oynuyorsun?" diye sordu merakla.

"evet, en çok rpg tarzı seviyorum çünkü sakinleştiriyorlar. pvp nadiren, daha agresif olduğum zamanlarda.."

"anlamıyorum," diye söylendi zhongli bardağı bırakırken. "pek oyun oynamam."

tartaglia ne hâlde olduğunu unutmuş, her geçen an daha da mutlu hissediyordu. gülüşünün arasında "aaa," dedi ayıplarcasına. "çok şey kaçırıyordun ama artık değil, korkma ben varım. sana oyun dünyasının kapılarını aralıyorum geo."

karşıdakinin coşkulu hâllerine karşılık sabit tuttuğu yüzüyle boğazını temizledi. aslında içten içe gerçekten meraklanmıştı çünkü ekrandaki şey çok ilginç duruyordu. "iyi öyleyse," diyerek kabul etti. "diğerleri gelene kadar."

"iyi öyleyse." tartaglia hafifçe iki yana sallanarak ona ters ters bakan zhongli'yi taklit etti ve kıs kıs güldü. battaniyesini üstüne, bilgisayarını kucağına aldıktan sonra ona doğru eğilen bedene iyice yaklaştı. zhongli kolunu koltuğun arkasına atmıştı yani bir nevi kolunun altına girmiş gibiydi şu an. işte başlıyordu,

hayatının en güzel günü.

gözleri parıldarken oynadığı oyundan bahsetmeye ve birkaç şey göstermeye başladı. tıpkı onun gibi, zhongli de buraya ne için geldiği de dahil her şeyi unutmuş, tamamen odaklanmıştı. tıpkı onun gibi zhongli de iyi hissediyordu.

(zhongli'nin vestiyerde bıraktığı çantasına kamera zoomu ve bölüm sonu)

ÜZGÜNÜM ARKADASLAR NASİ BİTİRİRİM BİLEMEDİM XPSMWPAMSĞSLSALWL

EVET BOYLE Bİ PROBLEMİM VAR

ee bni ozlediniz mi dun yoktum he ozledniz mi he 🥺

stammer | zhongchiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin