12

25K 2.4K 1.1K
                                    

Haiii ben geldiiim ehehehe :D Ayyy bölüm 2400 kelimeyi geçti, şu zamana dek bu ficte yazdığım en uzun bölüm oldu cidden. Bölümü epeyce kendimi kaptırıp yazdığım için düzenleyemedim. Yazım yanlışlarım varsa affoluna.

Bol bol oy ve yorum isterimm. Keyifli okumalar diliyorum lokumlarım! Xx

**

"Lütfen problem çıkartma, sessiz kal ve sakin ol. Beni düşün, Taehyung. Benim için, sakinliğini koru ki sana zarar vermesinler." diye fısıldadığımda gözlerine derin bir gölge çöktü perde misali. Çaresizlik bulutları geçti göz bebeklerinden. Gitmek istemiyordu, gitmesini istemiyordum. Ama burada çalışmadığım için onlara karışma yetkim yoktu ve bu etik bir davranış olmazdı da. Elim kolum bağlı bir şekilde, sessizce götürülmesine izin vermek zorundaydım, acı gerçek buydu.

"Hemen şurada saklanıyor olacağım. Benim burada olduğumu bilmiyor gibi davranıyorsun, gizli tutuyoruz. Tıpkı anlaştığımız gibi." diye soludum, bu kez sakince konuşmaya ve tane tane vurgulamaya vaktim olmamıştı. Çünkü kapıya varmışlardı.

Adım sesleri durmuş, kapının önünden gelen konuşma sesleri eşliğinde anahtarın şıngırdayışını duymuştum. "Öff hangi anahtardı, hep karıştırıyorum."

Etrafıma göz atıp unuttuğum bir şey olup olmadığını kontrol ettim hışımla. Onların anahtarı karıştırıp bulma evreleri bana biraz daha zaman kazandırmıştı. "Senin için geleceğim, söz veriyorum." diye fısıldadım unuttuğum bir şey olmadığı kanısına vardığım saniyede gözlerine bakışlarımı dikerek.

Kirpik diplerinde biriken ıslaklık nedeniyle kirpikleri birbirine yapışmıştı. Gözleri yangın yeriydi. Dipsiz bir kuyu gibi koyulaşan gözlerine can yakan acı tohumları bulanmıştı.

Ona bakıp gidersem yakalanacaktım, çünkü içinde kopan fırtınalar beni de beraberinde sürüklemeye hazırdı. Tam ayağa kalkacağım sırada bileklerimden yakalayıp beni durdurduğunda gözlerim şokla irileşti. "Taehyung-"

Hızla dudaklarını dudaklarıma sıkıca bastırıp sert bir öpücük kondurduktan sonra bileklerimi serbest bıraktı.

O sırada kapının açıldığına dair ses duyunca panik içerisinde onun hemen çaprazında kalan köşedeki masanın arkasına fırlayıp saklandım can havliyle. Öyle seri bir hamle yapmıştım ki, yapmasam yakalanmam an meselesi olacaktı.

Tanrım, bir an gerçekten bileklerimi tuttuğunda, bırakmayacağını düşünmüştüm. Şükür ki öpmek için tutmuş ve kapı açıldığı anda bırakmıştı beni. Odanın iki bölmeye ayrılması sebebiyle kapı açıldığı evrede bizim bulunduğumuz bölüm görülmediği için şükrettim. Odanın yapısı gereğince ben de içeriye ilk girdiğimde Taehyung'u ve hasta bakıcıları görememiştim çünkü.

Yaklaşan adım seslerinin, zeminde yarattığı sarsıntı kulaklarımda uğuldadı. "Oh, bizimki paşa paşa yatıyor hâlâ." dedi içlerinden biri. Sanki mükemmel bir durumda bırakmışlar ve hiç zarar vermemişler gibi böyle konuşması inanılmaz sinirlerimi bozmuştu.

"Acı var mı acı?" Diğerinin tok sesi kulaklarımda uğuldadığında öfkemden çantamın kayışını ısırdım. Şeytan diyor çık saklandığın yerden atla üstüne parçala, dağıt ağzını yüzünü!

Sessiz olmaya çalışırken kendimi aynı zamanda sakin tutabilmek için insan üstü çaba harcamak zorunda kaldım. Ellerimi yumruk haline getirmiş tırnaklarımı avuçlarıma saplamaya başlamıştım.

Taehyung bu süreçte, sesini bile çıkarmazken, adamlar onu götürmek için hamle yaptılar. Ağırlığını çekiştirip kaldırmakta güçlük çektiklerine dair sızlandılar.

MADNESS • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin