14

25.1K 2.4K 2.4K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Ehehe nasılsınız bakalım? Ben de iyiyim teşekkürler jsjjs Rekor bölümle geldim, bu bölüm 3300 kelime uzunluğunda oldu, en uzun bölümümüz oldu bu ficte :D Bu arada fantastik severleri LORD OF DARKNESS adlı ficime beklerim :)

Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar diliyorum lokumlarııım! Xx

**

Hoseok beni eve bırakmıştı. Ama yolculuk boyunca sessizliğini pek korumamış, aksine bu süreçte Taehyung'un üzerine fazla düştüğüm düşüncesiyle benden işkillenmiş gibi köşeye sıkıştırmaya, sorgulamaya kalkışmıştı.

Bense onu geçiştirebildiğim kadar geçiştirmenin peşinde olmuştum. Taehyung'a karşı hislerimin oluşmaya başlaması yalanlanamaz bir gerçekti, lakin bunu en azından şu anlık onunla paylaşmaya pekte niyetli sayılmazdım.

Çünkü Taehyung'a bir söz vermiştim. Onu yarın ve sonraki günlerde de görmeye devam edebilmem için bu gerçeği Hoseok'tan saklamam gerektiğini düşünüyordum. Sürekli görüşmek isteyeceğim için çokta bu gerçeği gizli tutamayacağımı biliyordum gerçi, ama olduğu yere kadar işte...

Eve geçince ilk işim Güneşli Günler Yetiştirme Yurdu'nun iletişim bilgilerini araştırıp aramak olmuştu. Saat biraz geç olduğu için görüşebileceğim herhangi bir yetkili olmadığını söylemişti görüştüğüm sekreter olduğunu düşündüğüm çalışan.

Her ne kadar bu konuda içim içimi yediğinden dolayı bir an önce bilgi toplamak istesem dahi, yola çıkmadan vazgeçmek zorunda kalmıştım bu görüşmenin üzerine. Oraya kadar gitmem bir şeyi değiştirmeyecekti haliyle, yetkili kimse yoktu.

Bir duş aldıktan sonra telefonu bıraktığım odamın komodininden alıp banyoya geri döndüm.

Rehberden Jimin'in numarasını bularak onu ararken, telefonu yavaşça kulağıma götürdüm. Yarın açılışı tek başına yapıp idare edebilir mi diye sormam gerekiyordu. Çünkü sabah işe geçmeden önce yetiştirme yurduna gitmeliydim, öbür türlü yoğunluktan erken çıkamama ihtimalim yükselecekti. Görüş saatine gecikemezdim yarın. Yoongi'nin gönlünü almam gereken konular vardı malum.

Neredeyse çağrım sesli mesaja yönlendirileceği sırada aramama yanıt verdi. "Patrooon." Jimin'in enerji dolu ve cilveli sesi kulaklarımı doldurdu.

"Nasılsın Jimin?" Bir yandan telefonu kulağımda tutarken, bir yandan da lavabo taşına yaslanmış bir şekilde aynadan aksime bakarak havluyla  ıslak saçlarımı kurulamaya çalışıyordum.

"İyiyim iyi olmasına da patron sorun mu var? Sen beni bu saatte aramazdın." Havluyu kirli sepetine basket atıp, banyo terliklerimi zeminde sürükleye sürükleye banyodan çıkarak bir kez daha odaya giriş yaptığım anda gözlerim duvardaki saate kaydı. Saat sandığımdan da epeyce geç olmuştu. Woah.

Neredeyse telefonu kapattığımı düşüneceği evrede sessizliğimi bozdum. "Ah kusura bakma, rahatsız ettim bu saatte. Yarın açılışa ben gelecektim, ama çok önemli bir işim çıktı. Aracılar gelene kadar tek idare edebilir misin, yoksa sabaha birini çekeyim mi yanına?"

Düşündüğünü belli eden homurtular çıkarttı. Çok geçmeden sesini işittim.

"Sabah çok yoğun olmuyor zaten, idare ederim. Sorun yok sen hallet işini patron, gelince beni ekstra bir molaya çıkartırsın ama değil mi?"

Gülümseyerek aralık olan perdelerimi çektim ve yalnızca iç çamaşırıyla olmayı önemsemeden yatağıma uzandım.

"İstediğin mola olsun, hallederiz. Kafenin anahtarı vardı, değil mi?" diye sordum  bedenimi yatakla buluşturduğum anda vücuduma hücum eden yorgunluk hissiyle mırıldanırcasına inlerken.Nemli saçlarım yastığa dökülmüştü beceriksizce. Ah, onları şu anda kurutmaya çok üşenmiştim sahiden.

MADNESS • TAEKOOK ✓Where stories live. Discover now