69. Bölüm

1.4K 164 121
                                    



Merhaba canlarım;

Çok uzun zaman oldu farkındayım fakat ben de kolay zamanlar yaşamadım. Anneannem çok rahatsızlandı ve ardından tedavi gördüğü hastanede maalesef covid oldu. Üç şubatta aramızdan ayrıldı ve gerçekten yıpratıcı bir süreç yaşadık. Artık döndüm ve buradayım. Sizleri çok seviyorum iyi ki varsınız. Miraç kandilinizi de en içten dileklerimle kutlarım. Lafı daha fazla uzatmadan...

İyi okumalar dilerim...

İki ay sonra...

Yazardan anlatım...

Ateş;

Günler birbiri ardını kovalarken çaresizliğin yürek yakan hali sarmıştı genç adamı. Açtığı her kapının ardında sadece ölümünü görüyor, her gün son yolculuğuna bir adım daha yaklaşıyordu.

Oysaki özlemden yanıyordu içi. Bir de kaybetme korkusu daha çok kazınmıştı yüreğine. Yasaktı kadınının dokunduğu eşyalara dokunmak. Hatta yaşadıkları eve girmek bile yasaktı. Yaman Sezer bu sefer haddini fazlasıyla aşmıştı.

Geçmişine saplantılı halde yaşamaya devam eden diğer genç adam karşısında günden güne eriyen kadına bakıp kahır oluyordu. Zar zor kanından beslenen canlar için birkaç lokma yemek yiyor ve ardından yine onu esir alan derin uykulara bırakıyordu kendini.

Gözleri her kapandığında geçen zamana karşı biliyordu ki, iliklerine kadar aşk duyduğu o adam ne pahasına olursa olsun eşini almaya gelecek ve bu cehennem azabı günlerden söküp alacaktı.

Peki, gerçekten bu kadar kolay olacak mıydı?

Cihangir Rutkay;

Son kozunu Yaman'ı ve saplantılı duygularını kullanarak oynamıştı. Yanında melekler gibi uyuyan kadının hain olduğunu bildiği halde dokunamıyordu ona. Yine sıcaklığına sokulup kolları arasına alıyor, nefesi ile hayat buluyor, sesi ile gününü güzelleştiriyordu.

İyi de bunların hepsini yine yapabilirdi. Neden bunca kötülüğü tercih etmişti?

Aşk;

Bu kadar güzel olan duygu onca insanın günahına değdi mi?

Kimler kimin için can verdiklerini anca gittikleri gün öğrenmişlerdi. Fakat keşkeler hep birilerinin boğazına düğüm olarak kaldı ve o düğümler belki de en güzel ölüme yağlı urgan olmak üzere kenarda bekliyorlardı.

Yaman oturduğu koltuktan kalkıp karşısında uyuyan kadının yanına ilerledi. Tuğçe'yi bu zindana getirdiği ilk gece geldi aklına. Nefretle yüzüne tükürüşü, Cihat'ın adını haykırışı ve çocukları için yaşayacağını söyleyişi. Her bir kare film şeridi gibi geçti genç adamın gözleri önünden.

"Neden seni kaybettim Tuğçe? Ne vardı benden vazgeçecek güzel kadınım? Öyle çok özledim ki seni, zor tutuyorum tenine karışmamak için".

Tuğçe yine hayalini kurduğu rüyaları ile sevişirken yanı başındaki adam yere eğildi. Genç kadının yüzünü esir alan saçlardan kurtardı ve her bir teline yine öpücükler bıraktı. 

Dayanamadı Yaman. Eğilip burnunun ucunu genç kadının yüzüne değdirdi ilk önce.

 Ardından kokusunu içine çekip dudakları yanağına bastırdı. O an duyduğu mırıltı ile gözlerini sıkıca yumarken bir kez daha yenildiğini anladı.

Genç kadının dilinin tespihi, ömrünün yemini gibiydi sevdiği adamın isimi. "Cihat".

Yaman öfkelenmedi, kızmadı hatta yavaşça eğildiği yerden kalkıp yüzünde oluşan acıda olsa tebessüme engel olamadı. Çünkü biliyordu, bu kadın severse ölümüne severdi.

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Where stories live. Discover now