34.Bölüm

37.9K 1.6K 181
                                    

İyi okumalar dilerim...

Tuğçe'den anlatım...

Yılgınlık;

Nerede olduğumu anımsayamadan sadece kolları arasına bedenimi sıkıştırmış olan adama daha çok sığındım. Öyle bir acıydı ki içimdeki, tarifi zor katlanılması ise imkansız. Babamın sözleri yankılanıyordu zihnimde.

'Yaman ile bir anlaşma yaptık'

'Eğer ona geri dönmezsen Seray her şeyi öğrenecek'

Zihnimdeki sesler susmazken çığlık çığlığa ağlamaya devam ettim. Kanım canımdan çekilmiş gibiydim. Ellerim uyuşuyor, bedenim buz gibi üşüyordu ve zihnimdeki sesler beni delirtmek üzereydi.

Cihat "Tuğçe kendine gel artık. Lütfen sakin olmaya çalış" dese de yapamıyordum. Öğrendiğim her pislik beni ölüme bir adım daha yaklaştırıyordu ve ben ölümü hiçbir şeyi arzulamadığım kadar arzuluyordum.

Gözlerimi sıkıca kapatıp "beni eve götür" dedim. Babam "kızım" dediği an "sus" diyerek haykırdım. Gözlerimi açıp "lanet olsun senin gibi adama. Lanet olsun bana dokunan o ellerine anladın mı? Lanet olsun varlığına".

Ellerimle öldürmek istiyordum onu. Sonumuz olan geçmişinden nefret ediyordum. Cihat beni kucağına alıp kapıya doğru yürürken "siz bir süre daha misafirimizsiniz Türkay Bey" dedi. Birilerinin ölecek olması ya da yaşayacak olması umurumda değildi.

Üzerimden dönen iğrenç anlaşma beni bitiriyorken herkes yansın istedim. Herkesin bir gram külü dahi kalmasın bu yeryüzünde. Cihat sıkı sıkı kucağına bedenimi hapis ederken gözlerimi sımsıkı kapattım. Koşuşturanlar, telaşlı adım sesleri kulaklarıma dolarken derin bir iç çektim.

Kalbim sıkışıyordu artık. Katlanmak zorunda olduğum her adım ruhumu katlediyordu. Tenime değen rüzgarla ferahladığımı hissettim. Cihat "şimdi evimize gideceğiz. Lütfen artık akmasın gözyaşların. Her nefes alışım ciğerime batıyorken akan yaşların öldürüyor beni" dedi.

Hiçbir tepki vermeden öylece durdum. Araca bindiğimizde hala daha Cihat'ın kucağındaydım. Geldiğimiz yolu hızla geri dönerken gözlerimi açıp kucağından kalkmaya çalıştım.

İzin vermezken kulağıma eğilip kısık bir sesle "yalvarırım dur" dedi.

Gözlerinin içine boş bir ifade ile bakarken Cihat ağırca yutkundu. Sağ elini kaldırıp parmak uçları ile yüzümü ıslatan yaşları silerken "lütfen" diyerek fısıldadı. Gözlerimi kapatıp açtım. Konuşacak gücü bulamıyordum kendimde.

İçten içe çığlıklar atarken susuyordum yine. Aslında avazım çıktığı kadar bağırmak ve her şeyi silip atmak istiyordum. Bu kader döngüsü öyle bir uçuruma sürüklüyordu ki benliğimi sanki tek kaçış yolu atlayıp kurtulmakmış gibi geliyordu.

Saçlarımın üzerinde onun dudaklarının varlığını hissederken sıkıca yumdum gözlerimi. Bitecek olan bir sürü olay vardı ortada. Peki ya geride kalanlar?

Araç evin bahçesinde durduğunda Cihat'ın kucağından doğruldum. Bu sefer üstelemedi. Kapımı Rauf açarken "kendini toparla Tuğçe. Daha konuşacağımız çok şey var" dedi. Başımı usulca sallarken ekledi. "Sen asla yalnız değilsin".

Yüzümde burukça bir tebessüm oluştu. Onları arkamda bırakırken seri adımlarla eve doğru yürüdüm. Cihat'ın sert adım sesleri arkamdan gelirken bir an önce eve atmak istedim kendimi. Bahçe kapısından içeri girerken Cihat kolumdan tuttu.

Duraksamadan ilerlemek istedim ama izin vermedi. Serçe başımı ona çevirip "bırak" diyerek tısladım. Gözlerimin içine acı bir ifade ile bakması içimi soğutmuyordum. Kolumu kendimde doğru çekip bir kez daha "bırak" diyerek uyardım.

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang