42.Bölüm

26.5K 1.4K 99
                                    

İyi okumalar dilerim...

Tuğçe’den anlatım…

Oyun;

Nefes almaya çalıştığımız evrenin içinde saati her daim ileriye sürükleyen tik tak sesinin saniyesinde değişiyordu dengeler.

Her daim tetikte olmamız gerekiyordu. Rauf tüm şüphelerinde haklı çıkarken gözlerimiz onun yıkılışına bir kez daha şahitlik etmişti.

Cihat öfke ile kendini özel odasına kapatırken Sıla’nın ağzını bıçak açmıyordu. Ben ise bomboştum. İnanmak istediğim herkese şüphe ile yaklaşıyor olmam paranoyaklık sebebimdi. Kabul ediyordum. Bu hayatın içinde ruh hastası olup çıkmıştım.

Tenime kendini kazıyan Cihat’a bile tereddütle yaklaşıyordum. Bir haftadır ona sırtımı dönerek uyuyor olmak sol yanımı üşütürken zihnimin de geçmişe sürüklenmesine sebep oluyordu.

Öğrendiğim en önemli gerçeğim ise kimseye güvenemeyeceğimdi.
Bu his lanet bir durum olsa da hep şüphe içinde yaşamaya zorlanıyordum.

Kollarımı açıp vicdanımla sardığım kalplerin ihanetleri unutulamayacak derecede canımı yakıyordu.

Söz konusu Pınar’ın Yaman’ın yanına gitmesi değildi. Söz konusu olan durum Cihangir Rutkay ile iş birliği içinde oluşuydu.

Peki neden kardeşini bizim kurtarmamıza neden oldu?

Bunca savaş, onca gözyaşı ve yaşadığı acı dolu günler sadece tiyatrodan mı ibaretti?

Oturduğum koltuktan kalkıp boydan camın önüne attım kendimi. Şehri İstanbul gözüme öylesine pislik görünüyordu ki, midemden yükselen sıvı aniden genzimi yaktı.

Derin bir nefes alıp sertçe yutkundum.

Artık durulmak, sakince ve sessizce yaşamak istiyordum. Kapının sesi kulağıma iliştiğinde gözlerimi kapattım. Yorgun olduğumu kimse anlamıyordu. Beni anlayan bir eşte yoktu yanımda. Çünkü öylesine kaptırmıştı ki kendini ihanete yanında ondan uzak duran kadının varlığından bile bihaberdi.

Yavaşça arkamı döndüm. Karşımda Cihat’ı görmeyi hiç beklemiyordum. Sakince kapıyı kapattı ve ağır adımlarla bana doğru yürümeye başladı.

Aradaki mesafe kapanırken nefesimi tuttum. Gözleri koyu bir hal alırken bakışlarındaki anlam tedirgin olmama sebep oldu.

Bir adım geri gitmek istesem de yapmadım. Karşısından dik durup sorgulamaya başladım. Ellerini kaldırıp yanaklarımı avuçladı.

“Bu kadar ayrılık yetmedi mi sevgili? Günlerdir varlığının içinde yokluğunu yaşattın bana. Senin kadar benimde zihnim karıştı fakat senden gitmedim Tuğçe. Seni terk etmedi benliğim. Söyle ne yapsam geri dönersin?”.

Gözlerim kapandı istemsizce. Avuç içlerindeki sıcaklığa hasret kalmıştı tenim. Dudaklarım onun nefesi ile hayat bulmak isterken dile geldi düşüncelerim.

“Korkuyorum bir kez daha kandırılmaktan. İnandığım yerlerimden sarsıldı güvenim. Vicdanım terk etti beni. Kalbim boşlukta savruluyor. Özledim demeye çekiniyorum. Özlediğimden terk edilmeye katlanamaz kalbim”.

Dudakları dudaklarımı örterken üşüyen yanım alev aldı. Ellerim göğsüne yerleşirken derin bir soluk aldım burnumdan. Ciğerlerimi istila eden kokusu ile kalbimin ritmi hızlanırken gömleğinden kavradım ve daha çok kendime çektim bedenini.

Dudakları dudaklarımdan anlık ayrıldı. “Bir gömlek daha mı?”.

İstemsizce kıkırdadım. “Bu kadar şikayetçi isen bir daha yapmam sevgili. Kendiliğinden soyunmanı beklerim”.

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Where stories live. Discover now