32.Bölüm

38K 1.6K 196
                                    

İyi okumalar dilerim...

Tuğçe'den anlatım...

Umut;

Her gün aynı güneşin doğduğuna inanırdık değil mi?

Ben kaderimin değiştiği o günden beri bu inancımı yitirdim. Her gün güneş doğardı bunu çürütecek bir teorim yok fakat, her doğan güneş aynı güne merhaba demiyordu.

Bu sabah içimde derin bir acı ile gözlerimi açtım. Gözlerimi ışığı ile istila eden güneşe merhaba dedim. Bedenime baktığımda ise sarılı olan kolları görmem nefes almama izin vermedi. Dün gece aklıma geldiğinde ise sıkıca gözlerimi yumdum ve sertçe yutkundum.

Cihat;

Dün gece bir bebek gibi yıkamıştı beni. Hıçkırıklarım koca banyonun fayanslarına çarparken gözyaşlarım onun gözyaşlarına karışmıştı. Her dokunuşuyla af dilemiş ve beni özgür bırakacağının yeminlerini vermişti.

Sonrası ise bu güne kadar yaşamadığım bir şefkat deniziydi. Vücudumu kurulayıp özel yağ ile tüm yara izlerinin üzerine sürmesi ve art niyeti olmadan kıyafetlerimi giydirmesi.

Saçlarımı tararken ki gözyaşları, saçlarıma kondurduğu öpücük ve bu güne kadar duymadığım o eşsiz masal.

Hayatımda hiç böyle bir gece yaşamamıştım.

Şefkat yabancı olduğum bir duygu değildi annem sayesinde öğrenmiştim bu duyguyu. Fakat Cihat'ın vicdanı arasına sıkışmış şefkati acılarımın üzerine bir yenisini daha ekledi.

Farkında olmadan kapıldığım tüm duyguları askıya asarak kalkmalıydım bu yataktan. Aramızda bu kadar büyük yakınlaşmaların olması bile yanlıştı.

Zoruma giden ise kabullenemeyişim. Bu adam bir gün hayatımdan defolup gidecek ve ben o gün yeniden başlayacağım hayata.

Peki neden bunu istemiyor benliğim?

Neden hala daha içim acıyor?

Kahretsin! Onun varlığına alışmak aptallıktan başka bir şey değil. İçimdeki sonsuz güveni susturamıyorum. Zihnimde yankılanan bir sürü ses tüm dengemi alt üst ediyor ve ben ne yapacağımı bilemiyorum.

Bedenime sarılı olan kollardan yavaşça kurtulmaya çalıştım. Cihat aniden daha sıkı sardı bedenimi. Soluğum nefes boruma takılırken başını boynuma soktu ve derince kokumu içine çekti. Ne yapmam gerektiğini yine unutturmuştu bana.

Başımı yasladığım yastığa daha çok bastırdım. Zihnim susmalıydı. Kalbim bu işler bitene kadar konuşmayı bırakmalıydı. Yanımda kolları arasından yattığım adama nefret hissetmesem de kapılmamalıydım.

O benim ruhumu katleden kan kokulu adamdı.

Derin bir soluk alıp tekrar kolları arasından kurtulmaya çalıştım. Yine aynı tepkiyi verince sıkkın bir soluk bırakıp başımı kaldırdım ve uyuyan yüzünü inceledim.

Kaşları hala daha çatıktı. Uyurken bile ödün vermiyordu ciddiyetinden. Yüzünü kaplayan sakalları yakışıyordu ona. Dudakları fazlasıyla dolgundu. Anlına çöken derin çizik ise gözlerimi kamaştırıyordu. Cihat yavaşça hareketlenmeye başladı.

Kaçırmadım gözlerimi. Daha derince bir ifade ile bakmaya başladım. Bir gün onu arkamda bırakarak yürüyeceğim yolumda belki de zihnimin en güzel hatırası olarak kalacaktı bu an.

Zira hayatımda en güzel anlarım dediğim tüm anılar terk etmişti beni. Bir sevgiliye sahip bile olamadığım o hayat kimsesizliğimi de elimden almayı başarmıştı.

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Where stories live. Discover now