75. Bölüm

395 70 36
                                    

Çok uzun zaman oldu canlarım ve ben her birinizi ayrı ayrı çok özledim. Sizleri çok merakta bırakmak istemiyorum. Final olacak ama kolay bir final olmayacak:)

Şimdiden;
👇👇👇

İyi okumalar dilerim...

Yazardan anlatım...

Bekleyiş;

Uzun süredir sessizlik hakimdi Rutkay ailesinde. Ekip tam kadro hiç olmadığı kadar çalışıyor ve bir sonuç elde etmek için mücadele ediyordu. Kalbi kanayanlar vardı.

Tuğçe;
İçine atıyordu her yangınını. Evlatları için ayakta kalmak zorunda olandı. Yanında bulunan abisi ile gelen kağıtları inceliyor bir yandan da holding işleri ile uğraşıyordu. Yeni çizimler lansmanlar oldukça yorgundu.

Rauf yanlarına geldiğinde soluk bakışlarını kaldırdı genç kadın.
"Bir iz bulabildin mi Rauf?".
Genç adam başını olumsuzca sallarken Enes geldi yanlarına. Öfkeli hali herkesi tetiklemiş ve bir anda gerginlik hüküm sürmüştü.

"Buldum abimi".

Tuğçe yerinden fırlayıp karşısına dikildi.

"Nerede Cihat, söyle nerede?".
Haykırdı genç kadın. Enes ise öfkesinden delirmek üzereydi. Hakan yerinden kalkıp ikilinin ortasına geçip "sakin olun, Enes sen de ne bulduysan göster bize" dedi. Enes ise belgeleri çıkartıp "Marsilya da" dedi.

Tuğçe etrafında deliler gibi dönerken Asaf girdi salona. Enes gözleri kıpkırmızı Tuğçe'yi izliyordu. Neler olmamıştı ki, geride bıraktıkları on ayda.

Düğün hazırlıkları sırasında Cihat'a gelen bir telefon ile tüm düzen alt üst olmuştu. Genç adam kimseyi tedirgin etmemek için Fransa da bulunan bankalar ile ilgili işlerin olduğunu ve diğerlerinin bilmemesi gerektiğini eşine söylemişti.

Tuğçe her ne kadar kabul etmese de Cihat bir gün ayrı kalacaklarını ertesi gece kolları arasında olacağının sözünü vermişti. Fakat hiçbir şey onun düşündüğü gibi olmadı. Cihat amcasının eski ortağı ile hesaplaşmaya gidiyordu.

Fakat büyük bir tuzağın içine çekildiğinin farkında değildi. Gece uçağı ile Fransa'ya gidip kara yolu ile de Marsilya ya geçti. Uzun bir gecenin sabahında ise Meksika prensi David Ithan karşıladı.

Her şey o andan itibaren tersine dönmüş ve amca Rutkay'dan kalan en büyük hesaplaşma başlamıştı.
Cihat kendinden emin ilerledi toplantı salonuna.

Kapılar açıldı ve içeri girdiğinde bambaşka bir dünya onu karşıladı. Düşmanlar bir bir karşıladı genç adamı. Kimi parasını, kimi ise mallarını bekliyordu. Cihat sorguya alınmıştı.

Cihangir Rutkay'ın kalan pis işlerini temizlemek ona kalmıştı lakin Cihat netti. Bu işlere buluşmadığı gibi sürdürmeyecekti. David kararlıydı. Öldürülen babası ve abisi için kin doluydu. Tüm dengeler bozulmuştu.

Cihat;

"Bu işler bundan sonra olmayacak David. Sen ister beni dinle istersen dinleme. Buraya tek başıma geldim ve istersem hepinizi yok ederim. Cihangir Rutkay'ın cesedi ile birlikte serin sulara gömüldü servetiniz. Bundan sonra ne beyaz, ne silah ne de kadın işi olacak".

David oldukça gergindi. Oturduğu koltuktan kalkıp ellerini pantolonunun ceplerine koydu ve keskin bakışları ile bir süre Cihat Beyi izledi. Ardından dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.

"Aile içi meseleler masamıza meze oldu Cihat. Karın ve babası bizim sorunumuz değil. Ayrıca bu masaya öldürdüğünüz her kişi için kan parası ödeyeceksiniz. Bu neredeyse servetinizin kat be katı eder. Ve inan bana bu bizim sorunumuz da değil. İster para getir istersen de karını. Biz hepsine tamam deriz".

Bardağı taşıran son damlaydı bu cümle. Cihat Bey'in mavi harelerine kızıl ırmaklar bürüdü bir anda. Belinde taşıdı silahı aniden eline aldı ve karşısındaki adamın başını hedef alarak kaldırdı. Tereddüt etmeden bastı tetiğe.

Büyük bir gürültü ile yere yıkıldı Meksika prensi. Ve odadaki herkes bir kez daha anladı.
Rutkay ailesi kan dökmeden durmayacaktı.

Cihat'ın arkasından sessizce gelen adam elindeki şırıngayı boğazına sapladı ve içindeki sıvıyı enjekte etti. Saniyeler sonra yere yığıldı genç adam. İçeride olan adamlar Cihat'ı mahsene götürdü ve masa üyeleri toplantı yapmaya başladı. Hem de David'in ceseti başında.

Saatlerce süren toplantının sonucunda karar verildi. Ya işkence ile bu işler devam edecekti ya da canından olacaktı.
Cihat derin uykularda uyurken dünyadan izi silinmiştir adeta. Tuğçe eşine ulaşamadığı her an deliriyordu. Ve gidişinin üzerinden iki gün geçtikten sonra herkesi toplayıp durumu anlattı. En çok annesi Seray Hanım kızmıştı. Düğün hazırlıkları rafa kaldırılmış herkes Cihat için seferber olmuştu.

On ayın sonunda Enes'in çalışmaları sonuç vermiş ve Cihat'ın gönderdiği sinyali görebilmişti.
Rauf hemen bilgisayar ağlarını ayarlamış ve konumun hangi noktadan geldiğini bulmuştu.

"Bu güne kadar nasıl bulamadık bu sinyali?".

Asaf'ın sorduğu soruya Rauf cevap verdi.

"Çünkü bu güne kadar ilk kez böyle bir sinyali göndermiş kardeşim. Bu ispanyolların işi. İlk olarak masayı dağıtacağız. Sağlam ve doğru bir plan yapacağız".

Rauf gözlerini Tuğçe'nin gözlerine sabitledi.

"Biraz zaman alacak Tuğçe. Bugüne kadar sabırla bekledin yine aynı şekilde bekleyeceksin. Sana söz, abimi sağ salim evine sana getireceğiz".

Tuğçe gözyaşlarına hakim  olamıyordu. Berrak ise herkesten kötü haldeydi. Salona gelen Berrak Hakan'ın yanına geçerken Tuğçe'nin ağladığını gördü.

Panikle ayaklanıp "abine bir şey mi oldu? Doğruyu söyleyin" diyerek bağırdı. Tuğçe kollarını açıp Berrak'ın boynuna sarıldı.

"Abini bulduk Barrak. Yakında kavuşacağız".

Aylar sonra ilk kez birbirlerine sarıldı ikili. Geri çekilen Tuğçe olurken Berrak yaş dolu gözlerle baktı abisinin kıymetlisine.
Enes derin bir nefes alıp sertçe elini masaya vurdu.

"Bu iş biter bitmez toplu düğün yapacağız. Kızlar siz hazırlıkları tamamlayın. Seray anne bak bu işin takibi sende. Yetti artık bu olaylar. Bu sefer kayıpsız, sorunsuz ve kazasız bir şekilde kapatacağız bu defteri. Ve hanımlar hiç olmadığımız kadar sizin sakinliğinize ihtiyacımız var".

Tuğçe başını sallayıp gözlerini sildi. Berrak hemen yüzünü elleri ile temizleyip "ben tamamım" dedi. Hakan genç kadını kolları arasına alıp sıkıca sarıldı. Seray Hanım kızı Tuğçe ile kucaklaşırken Asaf başını sağa sola doğru salladı.

"Sizi bilmem ama ben abi geldiğinde fena halde kavga edeceğim".

Sıla araya girip "senin kavgana başlarım. Defolup gidin şu evden. Ne yapacaksanız yapın bir zahmet bize de bilgi verin. Hani buradan götünüzü kollayacak insana ihtiyaç var biliyor musun?" diye sordu.

Asaf ağzını açacak iken Sıla derin bir nefes alıp öfke ile konuştu.

"Ulan başlarım sizin kavganıza. Gidip sığınakta çalışın. Biz de burada diğer bölgeleri tarayalım. Haydi beyler az laf çok iş".

Asaf çarpıkça gülümseyerek baktı sevdiği kadına. Rauf ellerini havaya kaldırıp "ben benimkinden laf yemeden kaçıyorum beyler. Hadi sizde bir an önce çıkın" dedi.

Tuğçe etrafına bakıp tek tek göz gezdirdi. Biliyordu, ailem dediği bu insanlar sevdiği adamk geri getireceklerdi.

"Çocuklarımın babasını bana getirin canlarım"...

Bölüm bitti...

Her zaman söylediğim gibi emeğe saygı. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...

İnstagram; SELİN FESCİ BOZKURT - BIÇAK SIRTI AŞKLAR...

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Where stories live. Discover now