30.Bölüm

39.7K 1.6K 143
                                    


İyi okumalar dilerim...

Tuğçe'den anlatım...

Yanılgı;

Hayatı öğrendim dediğin o nokta aslında hiçbir şey göremeden büyüdüğünü bir tokat gibi çarpıyordu insanın suratına. Hayal kırıklığı, kalp sızısı, gözyaşı her şeyi yaşıyorduk en az mutluluk, sevinç ve kahkaha kadar.

Ama bir yudum umuda muhtaçta kalıyorduk işte. Umudun bittiği yerde başlıyordu hayat. Acısını yaşatıyor ve kalbini daha çok yerinden söküyordu. Bir umudum vardı. Belki de bencilce bir düşünceydi ama Cihat en azından aileme zarar vermeyecekti.

Fakat iş Cihat'tan çıkalı bir hayli olmuşa benziyordu. Karşı karşıya kaldığım tehdit ise dayanma gücümü tüketiyordu. Geçmişimin yegane insanıydı Yaman.

Vücuduma bıraktığı izlerin silinmemesi için delirecek noktaya geldiğim geceler boyu özlediğim ve gözyaşı döktüğüm adamdı.

Şimdi ise öğrendiklerimle sağlam bir tokat yemiştim. Nefret sebebim olan adam sayesinde geçmişimin koca bir yalana dayalı olduğunu gördüm.

Aldığım soluklar boğazıma düğüm olurken ensemde hissettiğim ılık nefes ile gözlerimi sıkıca kapattım. Cihat kollarını belime dolayıp "senin suçun değil Tuğçe. Bunu biliyorsun değil mi?" diye sordu. Burnumu çekip "biliyorum" diyerek cevapladım sorusunu.

Dudaklarını enseme bastırıp "dokunmayacağımı söylediğim her an neden kendimi yanında buluyorum?" diye sordu bu defada. Başımı onun omzuna doğru yaslayıp "bilmiyorum" dedim. Aslında biliyordum ama duymaktan ve her şeyden önemlisi kendimi kaybetmekten korkuyordum.

Sığınmak isteyen o yanımı susturup mantıklı düşünmek zorundaydım. Pınar'ın anlattıkları oldukça ağırdı. Kız kardeşi için ise ne yapmamız gerektiğini düşünüyorduk. Rauf tüm konuşulanlardan sonra arkasına bakmadan çıkıp gitmişti evden.

Sıla ise Pınar'ı odasına götürdü. Asaf doktor çağırırken Cihat hala daha belime doladığı kolları ile öylece duruyordu. İkimizde biliyorduk ki birazdan gitmem gerekiyor diyecekti.

Peki onun arkasında neden kalmak istemiyordum?

Sıkkın bir soluk alıp içimi kemiren düşünceyi sorma kararı aldım. "Ne zaman gideceksin?". Cihat bedenimi kendine daha çok çekerken "seni burada bırakmak istemiyorum" dedi.

Bende burada kalmak istemiyorum diyemedim.

Burnumu çekip "kaç gün kalacaksın peki?" diye başka bir soru yönelttim ona. Cihat sıkkın bir soluk alıp "belli değil Tuğçe. Ne kadar kalırım ya da neler yaşarım hiçbir şey belli değil" dedi. İçimi kaplayan ürperti ile başımı soluma çevirip biraz yukarı kaldırdım.

Cihat'ın laciverte dönen gözlerine bakıp "bende geleyim seninle" dedim kabul etmesini umarak. Sustu. Dudaklarını birbirine mühürledi ve bizi kahreden o sessizliği bir mezar toprağı gibi üzerimize örttü.

Gözlerimi kapatıp "yoruldum, çok uykum var ama uyuyamıyorum" dedim. Cihat bir anda beni kucağına alıp "o zaman ilk önce seni uyutalım" dedi. Korku ile gözlerine bakarak "peki uyandığımda yanımda olacak mısın?" diye sordum.

Cihat yine sessizliğe gömülmüştü. Dolan gözlerimi saklayarak "indir beni yere. Pınar'a bakmak istiyorum" dedim kaçmak isteyerek. İçimde beliren bu korkunun sebebini bilmiyordum. Şuan görebildiğim şey ise Cihat'ın varlığının altında güven hissettiğimdi.

Güveniyordum ona. Bana bunca eziyeti yaşatmış olmasına rağmen güveniyordum. Cihat "gitmek zorundayım Tuğçe. Senin de güvende olduğunu bilmek zorundayım. Burası bizim kalemiz" dedi. Başımı usulca sallarken kucağından yere indim.

CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...Where stories live. Discover now