8

143 10 25
                                    





Yeni bölüm geldiiii

Muhtemelen siz bunu okurken ben yazılıma çalışacağım ama olsun

İyi okumalar canlar 🖤

~~~



Koltukta oturmuş Soobin'e bakıyordum. Bir anda hızlıca önüme çömelip ellerimi tuttu. Bana endişeyle bakarken "Abi ne oldu anlat lütfen. Saklamaya çalışma" gözlerim büyürken başımı iki yana sallayıp "Yok bişey Soobin. Neden böyle bir düşünceye kapıldın?" Bana kısa bir göz devirmiş "Hyung boynunda bandaj var çenenin altında kan var. Kötü bişey mi oldu?" Derin bir nefes almış gözlerimi kısaca evde gezdirdiler sonra Soobin'in gözlerine geri bakmıştım. "Çok tuhaf şeyler oldu" demiştim ama sesim sona doğru çatlayıp kısılmıştı. Oradaki ölünün dirilmesini geçin boğazıma yapışmasını bahsetmiyordum bile. Çok korkmuştum ama orada soğukkanlı olmalıydım. Şimdi Soobin bana böyle kibarca sorunca da gerçekten korktuğumu iliklerime kadar hissetmiştim. Gözlerimdeki yaşların teker teker akması ve hıçkırarak ağlamaya başlamam eş zamanlı olarak gerçekleşmişti. Soobin yanıma oturup beni göğsüne çekmiş ,saçlarımı ve sırtımı okşamaya başlamıştı. Bende sadece bir anda yaşadığım bu duygu patlamasının durulmasını bekliyordum.

Bir süre sonra ağlamam iç çekişlere döndüğünde Soobin eğilip onun göğsüne sakladığım yüzümü görmeye çalışmıştı. Ben de yavaşça doğrulup onun yüzüne baktığımda bana şefkatle bakmıştı. "İstediğin zaman anlatabilirsin hyung. Ben seni dinlerim" demiş ve beni kendine çekip sarılmıştı. Bu sayede yüzümde ufak bir tebessüm olmuştu. Ayrıldığımızda Soobin'e bakıp "Şimdi anlatsam?" dediğimde bana gülümsemiş "Tabii ki hyung" demişti. Ben de anlatmaya başlamıştım.

Anlattıklarımdan sonra Soobin şokla bana bakmıştı. "Çok şükür iyisin hyung" demiş ve bana bir daha bu sefer daha da sıkı bir şekilde sarılmıştı. "İyiyim ben tamam mı. Sadece çok korktum. Sen de bana öyle ilgili sorunca bir anda duygu patlaması yaşadım" Soobin saçlarımı okşayıp "Canım hyungum" demişti. Tekrar ayrıldığımızda "Biraz uyuyup dinlenmek ister misin?" demişti. Başımla onu onaylayıp "Uyuyana kadar yanımda durur musun?" diye sormamla Soobin tatlıca gülümsemişti. Başıyla beni onaylamış "Geç hadi odana ben de geliyorum" demişti. Gülümseyerek koltuktan kalkmıştım.

Üstümü değiştirip yatağıma yattıktan birkaç saniye sonra Soobin odaya girmiş ve yatağıma oturmuştu. Ardından uyumam için saçlarımı okşamaya başlamıştı. Bende hemencecik uyuyu vermiştim.

***

Yine aynı yerdeydim. O kara gökyüzündeki yemyeşil uçan adada. Etrafıma bakındığımda hiç kimseler yoktu. Bir süre sonra yine o yaşlı adam belirdiğinde hızlıca ona doğru yürümeye başladım. Aramızda iki metre kala durmuştum. Sinirli bir sesle "Ne yaptın bana?" diye sorduğumda adamın yüzünde hiç bir mimik oynamamıştı. Ardından konuşma zahmetinde bulunmuştu. "İlk görevi geçtin. Zeki birisin ve mantıklı bir düşünce yapın var" anlamazca ona bakarken ağzımdan bir "Ney?" kelimesi çıkmıştı. Adam bu sefer gülümseyip "Şu dirilen ölü" dediğinde bir aydınlanma yaşamıştım. "Sen mi hortlattın ölüyü!" adam başıyla beni onaylamış "İkinci göreve hazır olmalısın" kafa karışıklığı ile ona bakarken "Yine mi ölü hortlatacaksın" dediğimde adam gülmüş "Bu sefer ki farklı bir görev olacak ama yine senin haberin olmayacak. Merak etme kimseye zarar gelmeyecek" gerçekten şu an hiçbirşey anlamıyordum daha doğrusu anlamak istemiyordum. Bir anda kolumdaki mühür yerinin yanmaya başlamasıyla sağ elim otomatikman oraya gitmişti. Acı giderek artarken dişlerimi sıkıyordum. Dayanılmaz bir raddeye gelen acı ile çığlık atarak dizlerimin üzerine çökmüştüm. Kolum yanıyor üstüne üstlük çok da acıyordu. Acı dindiğinde yorgunlukla kendimi yere bıraktım. Gözlerim kapanırken bunun buradan çıkış biletim olduğunu biliyordum.

Dark PassengerWhere stories live. Discover now