12

105 13 27
                                    





İyi okumalar canlar

Umarım bölümü beğenirsiniz 🖤



~~~



Taehyung pov

Soobin'in telaşla bizi arayıp abim hastaneden kaçmış dediği andan beri Jungkook'u arıyorduk. Jungkooktan etkilenmiyorum desem yalan olurdu. Onu ilk defa bir vampirden kurtardığımda kokusu başımı döndürmüştü. Hayır hayır kan kokusundan dolayı değil ten kokusundan dolayı. Tesadüfen olan birkaç olay sayesinde de bizim evde kalabilmesi için bahane olmuştu. Kaldığı süre boyunca daha da dikkatimi çekmeye başlamıştı. Tatlı biriydi Jungkook. Tavşan dişleriyle beyaz teni ve dalgalı koyu kahve saçlarıyla. Büyük ama yüzüne çok yakışan burnuyla güzeldi o. Ah birde tavırları. Bas bayağı etkilenmiştim işte. Yüz yıllık hayatımda ilk defa bitme karşı böyle hissetmiştim. Tamam beğendiğim güzel kişiler vardı ama hiçbirine karşı böyle hissetmemiştim. Onu görünce huzurlu oluyordum ve atmayan kalbimde ufaktan kıpırtılar oluyordu mesela. Ona bişey olacak diye ödüm kopuyordu. Ama diğer vampirlerden daha güçlü oluşum onu korumam için büyük bir avantajdı. Safkan bir vampirdim ve ailedeki en güçlü vampir olduğumdan duyularım diğer vampirlere ve safkanlara göre daha da gelişmişti. Boynumdaki yara Soobin'in dediğine göre neredeyse iyileşmişti. Kötü huylu vampirlerin yani yeni dönüşmüş olan newborn'ların kokusunu alamayacağı anlamına geliyordu bu. Zorlukla izini bulduğum Jungkook'un kan kokusunun izinden gittiğimde kendimi ağaçlık bir yerde bulmuştum. İçime endişe tohumları serpilirken kokuya daha da odaklandım. Yaklaştığımı yoğunlaşan kan kokusundan anlıyordum.

Sonunda açıklık bir alana geldiğimizde gözlerim direkt yere yığılmış bedene değdi. Hızlıca onu yanına gidip başucuna çömelmiştim. Yan bir şekilde duran bedenini sırtüstü çevirdim. Başını ellerimin arasına alıp kendine gelmesi için normal bir şekilde sarsarken bir yandan da onun beni duyması umuduyla konuşuyordum. "Aç hadi gözlerini miniğim" hala daha bilinçsizce yattığını fark edince onu kucaklamaya karar vermiştim. Ama önce diğerlerine haber vermeliydim. Telefonu çıkartıp Namjoon'u aramıştım. Bir çalışta açmıştı hemen.

Ne oldu Taehyung? Bulabildin mi?

Buldum hyung ama baygın. Jungkook'un evinde buluşalım

Tamam biz de oraya geçiyoruz o halde

Tamam hızlı olun

Ardından telefondaki görüşmeyi sonlandırıp telefonu cebime attıktan sonra Jungkook'u yan bir şekilde kucağıma aldım. Ayağa kalkmamla Jungkook'un dudakları arasından kısık acı bir inişti çıkmıştı. Endişeyle ona baktığımda yüzünü hafifçe buruşturmuştu. Biraz kendine gelir gibi olduğundan bu sefer ben konuşmaya başladım. "Jungkook. Aç hadi gözlerini" Jungkook yüzünü daha fazla buruşturmuş kendine gelmeye çalışıyordu. "Zorlama kendini uyumaya devam et" dediğimde onaylamaz kısık bir mırıltı bıraktı ortama. Kafasını göğsüme taşlamasını sağlayıp konuştum. "Seni vampir hızıyla eve götüreceğim. Midenin bulunmaması için gözlerinin kapalı olmasını öneririm" bu sefer tepki vermemişti. Ben de hızlıca Jungkook'un evine doğru koştum.

Evin kapısına vardığımda Namjoon geldiğimi hissetmiş olacak ki kapıyı hemen açıverdi. Kucağımdaki baygın Jungkook'u görmesiyle geriye çekilip içeriye geçmemi sağladı. İçeriye girmemle Soobin hızlıca ayağa kalkmış kollarımdaki Jungkook'a bakıyordu. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı hep. "Jungkook'un odası neresi?" Soobin burnunu çekmiş eliyle sol taraftaki kapıyı göstermişti. "Orası" gösterdiği odaya girip Jungkook'u yatağa dikkatlice yatırmıştım. Bu hareketimle ağzından tekrar acı ufak bir inleme çıkmıştı. Bu durum beni yaralandı mı diye şüpheye düşürüyordu. Dikkatlice üstündeki montu çıkartmıştım. Ardından ayakkabılarını ve çoraplarını da çıkardıktan sonra örtüyü üstüne örttüm. Yatakta yanı başında oturuyordum. Bir elim yavaşça saçlarını buldu ve bulduğu tutamları okşamaya başlamıştı. Pürüzsüz yüzüne baktıkça kalbimde tuhaf şeyler oluyordu. Gerçekten hoşlanmaya mı başlıyordum? Alnındaki dalgalı tutamları geriye doğru tarayıp yüzünün ortaya çıkmasını sağladım. Çok güzeldi  Jungkook. Biraz daha o güzel yüzünü seyretmeye dalmıştım ki sonunda kaşları çatılmıştı. "Jungkook. Aç hadi gözlerini"   Gözlerini sıkıca birbirlerine bastırmış ardından da yavaşça aralamıştı. Melül melül etrafa baktıktan sonra bakışları beni bulmuştu. "İyi misin?" Başıyla beni onaylayıp hafifçe yerinden doğrulmaya çalışmıştı ama bir anda elini göğsüne koyarak acı ile inleyip geri yerine yatmıştı. Endişeyle ona bakarken "Jungkook neyin var?" diye sormuştum. O ise bana sadece "Doğrulmama yardım et bişeye bakmak zorundayız" demişti. Anlamazca kaşlarım çatılırken dediğini yapıp doğrulamasını sağladım. Oturur pozisyona geldikten sonra üstündeki hırkayı çıkartmış ve bir kenara atmıştı ardından tişörtün yakasından içeriye bakmıştı. Kafasını kaldırıp "Yeni bir izim var" demişti. Anlamazca ona bakarken o tişörtü göğsünü gösterecek kadar kaldırmıştı. Ne yaptığını anlamazken tam kalbimin üstüne denk olan hizada mor dövme gibi bişey görmüştüm. Kaşlarım çatılırken "Bu ne zaman oldu?" demiş bakışlarımı pürüzsüz beyaz teninden ayırmıştım. "Bugün oldu. Biraz önce. Mor bir kıvılcım kalbime girdi. Kıvılcım derken şekli öyleydi sadece" kaşlarım daha da çatılırken aklıma bunları anlamak için tek bir çözüm yolu geliyordu sadece. 

Ayağa kalkıp "Burada beni bekle ben hemen geri geleceğim" hızla oturma odasına gittiğimde Yeonjun Soobin'i dizine yatırmış saçlarıyla oynuyordu. Abim ise boş boş oturuyordu. "Hyung en kısa zamanda dedemin şatosuna gitmeliyiz" kafasını kaldırıp bana anlamazca bakınca elinden tutup çekiştirerek Jungkook'un odasına götürdüm. İçeriye girmemle Jungkook'un bakışları bizi bulmuştu. "Jungkook o yeni dövmeyi gösterirmisin?" Dövmeyi bu defa Namjoon hyung görmüştü. "Jungkook seni dedemizin yaşadığı şatoya götürmeliyiz. Dedem bu tarz şeylerde bilgili biri" Jungkook kararsızla bize bakmıştı. Namjoon hyung yine ve yine akılcı bir konuşma yaparak herkesi daha mantıklı düşünmeye itmişti. "Yarın bunu daha detaylı konuşuruz ama şimdi herkes dinlensin. İyi geceler size" Namjoon hyung tam odadan çıkacaktı ki bir anda bişey hatırlamışçasına bize dönüp "Jungkook oturma odanda ben yatıyorum. Yeonjun Soobin ile yatıyor sen de Taehyung ile yatarsın" demişti. Jungkook onu başıyla onaylayınca da odadan çıkmıştı.

Jungkook eliyle yanını patpatlayıp "Ayakta kaldın" demişti. Üstümdeki ceketten kurtulup kendimi yanına bıraktım. Jungkook yatarken göğsü yüzünden biraz zorlansa da ikimizde sonunda yerleşebilmiştik. İkimizde konuşmadan tavanı izliyorduk. Sonunda sessizliği Jungkook bozmuştu. "Taehyung ben uyurken birşeylere sarılmayı çok severim" başımı ona dönderdiğimde beni izliyor olduğunu fark etmiştim. Ben ona bakınca gözleri benim arkamda kalan birkaç yere değmiş sonunda gözlerimiz buluşmuştu. "Yani bana sarılırsan garipsemeyeyim" başıyla beni onaylamıştı. Bedenimi ona doğru çevirip böyle yatmaya başladım. Benim yatarken birşeylere sarılma gibi bir huyum yoktu. Vampirdim ve evet bir tabutta sırtüstü yatıyordum. Jungkook yorgunluk ile gözlerini kapatmıştı. Ardından kısık bir sesle mırıldanmıştı "İyi geceler Taehyung" yüzümde yerini alan ufak tebessüm ile ben de "İyi geceler Jungkook" dedim. Yüz yıllık ömrümde ilk defa biri bana iyi geceler diyordu. Bu kişinin hoşlanmaya başladığım adam olması da cabasıydı.

Jungkook'un bedeni zaten yorgun düştüğünden hızlıca uykuya geçiş yapmıştı. Ben ise onun uyurken ki güzelliğini izliyordum.  Jungkook uyku arası dediği gibi bana dönüp göğsüme sokulmuştu. Bu tatlı görünen hali ile kalbimde yine tuhaf bir şey olmuştu. Ellerinden birini belime sarıp kendini iyice göğsüme çekmişti. Şimdi ılık nefesleri düzenli olarak göğsüme çarpıyordu ve bu çok tatlı bir histi benim için. Elimi saçları arasına daldırıp okşamaya başladım.

~~~

Size bir iyi bir de kötü haberim var ;

Kötü haber: üst sınıfların sınav takvimi yüzünden bizim sınavlarlarımız bu cuma tekrar başlıyor

İyi haber: Diğer bölüm taslakta ve efso bir bölüm. Şaşıracağınız bir bölüm yazdım 🤭

Evettt diğer bölüm görüşürüz 👋

Evettt diğer bölüm görüşürüz 👋

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Dark PassengerWhere stories live. Discover now