TANITIM

11.2K 212 45
                                    

"Geliyor! Geliyor!"

Adamların bağırışlarını duyduğumda yüzümde acımasız bir gülümseme oluşmuştu. Ellerimdeki M16'ları usulca kaldırıp dudaklarımı birbirine bastırarak tetiklere tüm gücümle basmaya başladım.

Silahla karşılık vermeye vakitleri olmamıştı bile, hepsi tek tek bowling lobutları gibi düşerken yürümeye devam ediyordum.

İçimdeki intikam ateşi o kadar güçlü ve alevliydi ki kendi canımı hiçe sayarak o kadar adama karşı tek başıma gelmiştim.

Evin kapısına geldiğimde arkamda devirdiğim lobutları umursamadan kitli olan kapıyı belimdeki silahı çıkartıp kilidine sıkmış ve tekme atarak açmıştım.

İçeriye adımımı attığım anda ensemde silahın ucunu hissetmiş ve dişlerimi sıkarak sakin bir tavırla ellerimi kaldırmıştım.

"Canına mı susadın lan sen sürtük! At o silahı!"

Zorla gülümseyerek yavaşça silahı avcumun içinden bırakıp ona doğru dönmüştüm.

"Kimsin lan sen!"

Bileğinin içine tüm gücümle vurarak elindeki silahı yere düşürmüş hemen ardından burnuna kafa atarak geriye doğru sendelemiştim.

"Seni kaltak!" diyerek burnunu tutup bana doğru koşmaya başlamıştı.

Üzerime salladığı yumruktan başımı eğerek kurtulmuş ve karnına yumruk atarak yeniden doğrulup bir kez daha karnına tekme atarak yere düşürmüştüm.

"Geleceğimi bilerek kapına kırk köpek yerleştirmişsin. Bu kadar mı korkuyorsun benden?"

Yeniden yerden kalkmaya çalıştığında masanın üzerindeki vazoyu alıp tüm gücümle kafasına geçirerek kalktığı yere geri devirdim.

Acı içerisinde başını tutarak yerde kıvranırken iniltilerinin arasından bağırdı.

"Kim olduğunu bile bilmiyorum lan!"

Önüne doğru çöküp saçını avcumun içerisine alıp çekerek cevap verdim.

"Liderinizin ismi ne?"

Burnundan ve başından akan kanları umursamadan acısını bir yana bırakıp gülerek bakmıştı yüzüme.

"Söyler miyim sanıyorsun!"

"Sen bilirsin." diyerek ayağa kalktığımda stilettomun topuğundan tutup çekmişti.

Hemen ilerisine düştüğüm anda ayağa kalkıp zar zor dengesini sağlayarak etrafa bakınmıştı.

İkimiz de aynı anda bakışlarımızı dış kapının ağzındaki silaha çevirmiştik. Benden önce davranıp koşmaya çalışmış ama çelme takarak düşürmüştüm.

Başını bir kez daha çarparak acıyla inlerken üzerine çıkıp kontrolümü kaybederek ardı ardına yumruk atmaya başlamıştım.

"Liderinizin ismi ne dedim lan sana!"

Yumruklarımın altında kanlar içerisinde kalan yüzü sonunda pes edip altımda hareketsiz kaldığında kendime gelmiş ve durmuştum.

Yine ve yine öfkemi kontrol edememiştim ve yine o adama ulaşmak için bulduğum ip ucunu öldürmüştüm.

Yavaşça üzerinden kalkıp nefes nefese kanlı ellerime bakarak çığlık attım.

"Siktir!"

Yine kaybetmiştim! Yine ulaşamamıştım! Yine aynı hatayı yapmıştım!

Ellerimi saçlarıma geçirip tiz bir çığlık daha atarak topuğumu yere vurdum.

Yerdeki adamı öldürdüğümü sanarak kendi kendime krize girerken hafif öksürdüğünü görmüş ve anında susmuştum.

Nefes aldığını görür görmez adamın yanına çöküp saçını tutarak bana bakmasını sağladım.

"Duyuyor musun beni?"

"S-S...."

"Ne?" diyerek ağzına doğru eğildim.

"Siktir git kaltak..."

Sözlerini umursamadan saçını bırakıp güldüm.

"Sence ben buraya yalnızca seni öldürmek için mi geldim?"

Başını yavaşça sağa çevirip ağzındaki kanı tükürürken konuşmaya devam ettim.

"Halis Kurumcu, iki çocuk babası..." diyerek yeniden ayağa kalkıp kapının ağzındaki silahıma doğru ilerledim.

"Karısı hemşire çocukları on ve on iki yaşında."

Silahımın sürgüsünü çekip yeniden adama döndüğümde nefes almaya çalışıyordu.

"Sence liderinin ismini senin yerine çocuklarından ve karından öğrensem daha mı iyi olur?"

"Sakın..."

Ona doğru yürüyerek tam başında dikildim.

"Bak bana da mantıklı geldi. Liderinizin ismini bilemezler ve bende onları öldürürüm. Bu harika olur!"

Alkış yaparak güldüğümde adam canıyla cebelleşerek konuşmaya çalışmıştı.

"Lütfen, l-lütfen onlara dokunma."

Omuz silkerek cevap verdim.

"Hemen dokunmayacağım, bilemeyecekleri soruyu sorup cevabını alamayınca öldüreceğim. Yani tamamen adaletli bir ölüm olacak."

"P-Patron sende nasıl bir yara açtıysa artık..."

Çocukları ile tehdit etmeme rağmen hala dalga geçiyordu. Silahı iki kaşının ortasına dayayıp cevap verdim.

"Söylüyor musun? Söylemiyor musun?"

"Ateş... Ateş Turnaz."

"Ona nasıl ulaşabilirim?"

"Ona ulaşamazsın, o sana ulaşır."

"Cevabımı alamadım!"

"Ciddiyim!"

Bağırmaya çalışmış ama kafasına aldığı darbe canını çok fazla yaktığı için acıyla inlemişti.

"Ateş beye o istemediği sürece kimse ulaşamaz. Eğer onu bulursan bil ki seni görmek istemiştir."

İstediğim cevabı alamamıştım ve bu beni daha çok öfkelendirmişti. Ayağa kalkıp sürgüsünü çektiğim silahı adamın başına dayayarak son kez konuştum.

"Karın ve çocukların için ayrı ilgileneceğim."

Sözümün hemen ardından nişan aldığım yere sıkıp silahı belime yerleştirerek evden çıktım.

Beni ve babamı yarım bırakan herkesin soyunu tüketmeden bu dünyadan göçüp gitmeyecektim.

Ben Arzu Keskin'dim, Dilay ve Savaş'ın kızı Arzu Keskin...

İki yanımda yaptığım yumruklarımı açıp evin bahçesinden çıkarken avuçlarıma baktım. Yeni iyileşmeye başlayan avuçlarımı yeniden hilal halinde kanatmıştım.

Evin bahçe kapısında durup koca villada yaptığım katliama karşı tüm gücümle çığlık attım.

"Seni bulacağım Ateş Turnaz! Babanın annemi öldürdüğü gibi bende seni öldüreceğim, seni ve sürünü bu dünyadan yok edeceğim! Yeminim olsun ki hepinizin kanını tek tek elime bulaştıracağım!"

İnstagram adresi: nisaxyr

ANNEMİN İNTİKAMI🩸(+18) (TOXİC SERİSİ II)Where stories live. Discover now