Başladınız.Kafamın içine hoş geldiniz
İçerideki gürültü sizi sıkarsa çıkarken kapıyı kapatmayı unutmayınız.Girişte hes kodu zorunluluğu bulunmamakta fakat maskelerinizi çıkarın kendimiz olalım burada.
Sizi seviyorum.
İyi okumalar
*********************************
Elimdeki sigaradan aceleyle bir nefes çektim. Korkunun soğuk nefesini ensemde hissediyor, kışın ortasında olmamıza rağmen resmen ecel terleri döküyordum. Kasabanın yazılı olmayan kurallarından biri de gece göğün üzerini örtmeye başladığında herkesin yuvasına çekilmesiydi. Güneş ufukta kaybolurken yerli halkı anlaması güç bir telaş alır, gün boyu kaldırımlara adeta bir kuş gibi tüneyen kadınlar mühim dedikodularını yarım bırakma pahasına evlerine kaçışırlardı. İş dönüşü günün yorgunluğu ile kamburu çıkmış, bir de ellerinde market poşetleri ile zar zor yürüyen zavallı karşı komşumuzun evinin bahçesine doğru gerçekleştirdiği küçük çaplı maratona da ancak bu sebebi meçhul karanlık korkusu vesile olabilirdi. Tam da bu nedenle henüz akşam saatleri olmasına karşın sokağa tüylerimi ürperten bir sessizlik hakimdi.
Başımı eğip sigaradan bir nefes daha alırken gerginlikle omzumun üstünden arkamı kontrol ettim. Akşam yemeği vaktiydi kimsenin dışarı çıkmayacağından emindim ama henüz uyumadıkları için tedbiri elden bırakmayarak koca sokakta yanan tek lambadan biraz uzaklaşma cesaretini göstermiştim.
Kışın ortasındaydık, kar yağsaydı belki bu kadar sert bir soğuk olmazdı diye düşünüyordum. Ellerim çok üşüyordu ve tek bir dal sigara bitmek bilmiyordu. Boştaki elimi ağzıma götürüp nefesimle ısıtmaya çalıştım. Kara paraya bulaşmış, sınırdan kokain kaçıracakmış gibi bir halim vardı lakin ne yazık ki tüm bu aksiyon ev ahalisine yakalanmadan bir dal sigara tüttürebilmek içindi. Bu meretin içilesi hiçbir tarafı yoktu nereden baksam sağlıksızdı, stresi azalttığı külliyen yalandı ama evin gürültüsünden bir an olsun uzaklaşmak için iyi bir bahane oluyordu. Kendime ayırdığım ufak bir zaman dilimiydi.
"Taehyung!"
Duyduğum fısıltıyla hızla benim de bir mensubu olduğum evin penceresine baktım ve telaştan sigarayı düşürmem de tam bu ana denk geldi.
"Hyung! Herkes odasına çekildi acele et!"
Sesin sahibi ailenin en küçük üyesi henüz 7 yaşındaki Jinyoung'tu. Ailemin vefatının ardından amcam ve ailesi ile yaşamaya başladığım kendi evimde sağlıklı iletişim kurmayı başardığım tek insan da yine kendisiydi. Küçük kaçamaklarımın daimi ortağıydı ve yardımı hiç de azımsanamayacak kadar büyüktü.
Kafamı salladım ve ses çıkarmamaya özen göstererek eve doğru yürüdüm. Sokak lambası dipsiz karanlığa cılız ışığıyla bir leke bırakıyor bir yandan da tuhaf bir cızırtı çıkarıyordu. Etrafından dolanırken ürperdim. Ön kapıya yaklaştığımda Jinyoung kapıyı aralamış afacan bir gülümseme ile beni bekliyordu. Botlarımın iplerini gevşetirken bir yandan kuzenimin saçlarını karıştırıyordum. Holdeki askıya şişme montumu asarken her zaman kullandığım askı olmasına özen gösterdim zira tek bir hatam şahsi kaçamaklarımın sonunu getirebilirdi.
Giriş katta bulunan önceden depo olarak kullanılan ufak bir oda vardı. Orası benim çöplüğümdü. Tek bir yatak ancak sığmıştı ve biraz da küf kokuyordu. Yine de amcamın eşi Sooyoung noonaya beni dışarıdaki köpek kulubesinde yatırmadığı için minnet duyuyordum. Anneme öylesine büyük bir kin besliyordu ki beni de oldum olası sevmemişti. Yine de galiba ailemden kalan mirastan ve şu an içinde bulunduğumuz evin yegane sahibi aynı zamanda da Kim ailesinin tek varisi ben olduğumdan katlanmak zorunda kalıyordu. Sorun etmiyor ve kendimi sevdirmek için uğraş vermiyordum bunun için biraz fazla yorgundum sanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLTREMARE | TAEKOOK
Fantasy"O Lucian Jungkook Jeon'du. Ruhunuzu ürpertecek kadar soğuk ve ancak bir şeytan kadar masum görünüyordu fakat yine de avuçlarına kalbinizi seve seve emanet ederken tereddüt etmezdiniz." Bu kitap cadıları ele alan fantastik bir kurgudur. Bölüm uzunlu...