¹³ oikogéneia

3.3K 484 574
                                    

Merhabalar,

Kafamın içine hoş geldiniz.

Ben Amélie.

Bölüm geciktiği için üzgünüm. Çok uğraşmama rağmen asla yazamadım.

Medyadaki tac bölüm içerisinde geçiyor. Diana'nın tacını seçmek istedim 💕

Sizlerin de okulu olduğu için artık burada çok fazla vakit geçiremediğinizi tahmin ediyorum.

Boş vaktiniz olduğunda güzel yorumlarınızı beklerim bebeklerim ♥︎

Sizi seviyorum

İyi okumalar

♥︎

Hararetli başlayan günün sabah saatlerinde yerleştirildiğim yeni oda bir tür çiçek bahçesini andırıyordu. Kırık beyaz duvarlardan sarkan sarmaşıklar haricinde bir de ahşap zemini kaplayan saksılar odada yürümeyi zorlaştırıyor, kullanım alanını daraltıyordu. Tavana işlenmiş çiçek motifleri, lila yaprakları ve yeşil gövdeleriyle odaya baharı getirmişti. Açık yeşil rengiyle odanın kalanına uyum sağlayan perdeler sımsıkı örtülmüştü lakin kış güneşinin soluk ışığı bir yolunu bulmuş ve bu defa da tavan penceresinden içeri girmeyi başarmıştı.

Kış mevsiminin ortasında olmamıza rağmen orkidesinden menekşesine onlarca çiçek taptaze duruyor, yaydıkları güzel kokuyla odada her mevsim baharı mümkün kılıyordu. Çiçeklerin tazeliği ve mobilyaların tozsuz pırıl pırıl yüzeyleri bu odanın her gün temizlendiğini gösteriyordu ki uzun zamandır kimse tarafından kullanılmadığını düşününce odaya gösterilen özen oldukça garipti.

Karnımın üzerinde birleştirdiğim ellerimi başımın altına götürerek pozisyonumu değiştirdim. Gözlerim tavandaki yağlı boya çiçek motiflerindeydi. Prens Jeon'un odasından ayrılalı saatler olmuş, akşam yemeği vakti yaklaşmıştı. Oyalanmak maksadıyla kalkıp bir kitap falan bulmayı düşünüyordum ancak öylesine gergindim ki uzanmak dışında sakinleşmemi sağlayacak bir eylemde bulunamıyordum.

Mide bulantım her geçen dakika artıyor, kollarımda başlayan uyuşma bedenimin üstünde karıncalar geziyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu. Derin nefesler alarak sakinliğimi korumaya çalışıyordum. Olası bir atak geçirmeye bu denli yakın olmam çok değil yalnızca birkaç saat sonra kraliyet ailesi ile yüzleşecek olmamdan kaynaklanıyordu.

Daha dün gece bağ eşim ve nişanlısı sosyeteye takdim edilmişken her şeyin bugün açığa çıkacak olması ne büyük şanssızlıktı. Gazetelerin manşetlerinden inmeyecek, kulaklarımızın çınlaması bir süre hiç durmayacaktı zira bu olay kraliyet için büyük skandal yaratacaktı.

Balodan sonra bazı misafirler geceyi sarayda geçirmiş gün doğumunda ise özel araçlarla ayrılmışlardı. Ancak Leydi Eleanor ve babasının hala sarayda olduklarını biliyordum. O halde akşam yemeği esnasında orada olacak ve bu tarihi ana bizzat tanıklık edeceklerdi.

Leydinin önünde nişanlısının Tanrı katında ezelden beri bana ait olduğunu ve ebediyen de benim olacağını söyleyecek olmak tuhaf hissettiriyordu. Prens Jeon'un krallıktaki herkes tarafından arzulandığını biliyordum fakat leydinin gözlerinde gördüğüm ışıltı çok daha farklı ve ne yazık ki bir o kadar da tanıdıktı. Babası statü, saygınlık ve elbette miras peşinde olabilirdi lakin Leydi Eleanorun gözlerinde gördüğüm parıltılar aşk gibi derin bir duyguya aitti.

Bağ eşim benim yüzümden hastayken ellerini tutuşunu, ona olan hülyalı bakışlarını hatırladıkça kıskanmakla birlikte henüz gencecik olan bu kadın için üzülüyordum da.

OLTREMARE | TAEKOOKWhere stories live. Discover now