¹⁴ synomotikós

3.7K 479 619
                                    

Merhabalar herkese,

Kafamın içine hoş geldiniz

Ben Amélie

Artık benim de okulum başladı ve derslerim bu yıl çok daha ağır olduğundan bölümü yalnızca haftasonu tamamlayacak vakit bulabildim.

Sabırla bekleyen herkese çok teşekkür ederim ve aramıza yeni katılan Oltremare'yi seven beğenen herkesi kalbinden öperim ✨️

Bölüm uzunluğu 5k ortalama bir uzunluk sayılır bence azıcık yavaş okuyun ya hemen bitmesin 🤡

Sizi seviyorum

İyi okumalar

♥︎

Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Tepkisinden en çok korktuğum kişi ile ,Kral Lancelot ile, yüzleşmemin üzerinden birkaç dakika geçmişti.

Kralın ana salonun ortasında nasıl da devleşerek bana üstten baktığını, o zehirli diliyle en değer verdiğim kişinin ,bağ eşimin, yanında tıpkı bir yılan gibi beni nasıl soktuğunu düşünüyordum.

Kraliyet sarayının ana salonundan çıkmış sonu gelmeyecekmiş gibi görünen kırmızı bir halının üstünde ağır ağır yürüyor ve yolun sonunun odama çıkmasını ümit ediyordum. Ayaklarımı yerden kesecek, beni havalara uçuracak o mutluluk hissi için bekliyordum fakat bunun yerine sırtımda kocaman bir fil taşıyormuşcasına yorgundum. İçten içe beni pis bir fare gibi kemiren kuruntularım dizlerimi titretiyordu. Sanki sallanan bir zeminin üstünde yürümeye çalışıyormuşum da tek bir yanlış adımımda tüm geleceğim ellerimden kayıp gidecekmiş gibi de tedirgindim. Yorgunluğun tatlı olmayan bu çeşidi öyle fena bir duyguydu ki bir ağına düşmeyegörün kendinizi bir anda adına depresyon denen o canavarın avuçlarında buluyordunuz.

Ruhumu sarayın kötü enerjisinden ve içindeki kötü kalplerden korumak istesem de salına salına yürüdüğüm o anda bunu başaramadığımın farkına varıyordum. Boğazımdaki yumru çoktan elli defa yutkunmuş olmama rağmen yerli yerinde duruyordu. Islak bakışlarım yüzünden görüşüm bulanıklaşmıştı fakat o bir damla yaş kirpiklerime can havliyle tutunmuş akmamakta inat ediyordu.

Başımı soluma çevirdim. İşte oradaydı. Bağ eşim Lucian Jungkook Jeon hemen yanıbaşımdaydı. Bana odama kadar eşlik ediyor, adımlarını bana uydurup ağır ağır yürüyordu. Az önce bir savaş meydanından ayrılmışız gibi sessizdi. Sallanan geniş omuzları ve iri gövdesiyle çok güçlü görünüyordu. Bedeninin gölgesine sığınsam beni korur muydu?

Yan profilini seyredalan bana doğru çevirdi yüzünü. Sanki bedenimin ağırlaşıp canıma yük olduğunu biliyormuş gibi acıyarak baktı bana. Sonra minicik kuru dudakları gerildi ve gamzesi görünecek şekilde tebessüm etti. Sahi ölüyordum haberi var mıydı?

Tekrar önüme dönmeden önce gülümsedim ona. Hayatımın oldukça acı verici ilk yarısı bitmişken bilinmezliklerle dolu ikinci yarısına yürüyorduk birlikte ve ben hiç ama hiç hevesli değildim. Ah aciz dilimin cesareti olsaydı. Ona benden bir şey olmaz artık Jungkook derdim. Bir vitrinde eskimişim kimse sevmemiş almamış beni. Hor kullanılmışlar, bir kenara atmışlar, kırılmışım. Hurdayım ben Jungkook. Geri de dönüştürülemem üstelik. Senin evine de yakışmam bu saatten sonra. İyisi mi bırak sen beni gideyim derdim.

Dünyanın tüm yükü omuzlarımdaymış gibi hissettiğim o anda boşlukta sallanan elimde bir sıcaklık hissettim. Göz ucuyla baktığımda ellerini gördüm. Biçimli parmaklarını benimkilerin arasından geçirdi yavaşça. Gevşek , belli belirsiz bir tutuştu. Bakışları karşıdaydı sanki elimi tutan o değilmiş gibiydi. Bu utangaç tavrı duygusal çöküntü yaşadığım o anda beni heyecanlandırmayı başaran tek şey oldu.

OLTREMARE | TAEKOOKWhere stories live. Discover now