¹⁶ teletí stémmatos

3.8K 448 430
                                    

Merhabalar,

Kafamın içine hoş geldiniz efendiler

Ben Amélie

Bu defa sahiden çok beklettim sizleri içten bir şekilde özür diliyorum. Tüm günlerim okul ve kurslar arasında geçtiğinden bu şekilde oldu fakat tatil geldiğinde çok daha sık birlikte olacağımızı umuyorum.

7k'lık kitabın en uzun bölümüyle geldim. 🤡

Yokluğumda kitap 9k iken 16k, son bölüm ise 1k olmuş neredeyse iki katına çıkarmışsınız Oltremare'yi. Ne diyebilirim ki siz gerçekten inanılmazsınız azizim 🛐🛐

Kitabı seven, sabırla bekleyen, yayılmasına vesile olan herkesin ellerinden yanaklarından güzel kalplerinden öpüyorum.

Birkez daha sizi seviyorum.

İyi okumalar

♥︎





Ondan bana yadigar kalan kahve saçların üstünde parmak uçlarımı gezdirdim. Resimde merakımı cezbeden pek çok nokta vardı lakin ben gözümü tek bir kadından ayıramıyordum. İçimde yaşattığım küskün afacan bir çocuk vardı ve yıllar sonra annesine ait bir fotoğraf karesi bulmuştu. Gözlerimdeki buğu o küçük çocuğa aitti.

Amcam ile yaşamaya başladıktan sonra aileme dair tüm resimler önce bir kutuya konulup depoya kaldırılmış ardından yer olmadığı gerekçesiyle çöp kutusunun dibini boylamıştı. Sanırım o resimler duvarlardan bir bir indirildikçe evimiz de aynı hızla yabancılaşmaya başladı.

Kurtarabildiğim birkaç tane fotoğraf bana ayrılan odanın kirli duvarlarına üstünkörü yapıştırılmış halde zamana direnmeye çalışıyordu. Ne garipti, bir zamanlar yuvan olan yerde bir süre sonra ufacık bir resmin bile barınamıyordu.

Annemin onu ilk hatırladığım haliyle deneyimsiz ve gencecik olduğu bu kareyi saklamak istiyordum. Bana ait bile değildi, misafir odasının çekmecesinde bulmuş ve o dakika onu benimsemiştim fakat yine de geri bırakmaya niyetim yoktu.

Tüm bu anne özlemimi bir kenara bırakabilirsem Prens Jeon'un hizmetkârları esir düşüren o büyük gizemine odaklanabilirdim.

Annem gümüş saçlarından bir elf olduğunu anladığım kadını belinden kavramış ve gülümsemişti. Bu uzak bir akrabaya sarılırken edilen o zoraki tebessümlere benzemiyordu. Daha çok çok sevdiğin birine sarılırken edilen türdendi. Gözlerindeki ışıltı neredeyse yirmi yıl öncesinde çekildiğinden netliği yetersiz bu resimden bile belli oluyordu. Gülüşü sıcacıktı, öyle ki yanaklarındaki çizgiler birer gamze gibi ortaya çıkmıştı.

Yanındaki kadının gümüş saçlarına ve bana epey tanıdık gelen gözlerine baktım. Neden bilmiyorum ancak henüz yirmilerinde olduğu anlaşılan bu elf kadın epey yorgun görünüyordu. Buna rağmen o an o karenin içinde olmaktan ziyadesiyle mutlu olduğu fark ediliyordu.

Elinden kavradığı çocuk üç dört yaşlarında ufak bir çocuktu. Yumuşacık görünen perçemlerinin önünde bir tutam gümüş vardı. Tıpkı elini tuttuğu kadın da olduğu gibi. Tıpkı elf gibi ve hatta tıpkı Prens Jeon gibi..

Burnumdan sıkıntılı bir nefes verdim. Tek elim saçlarımı sıkıca kavramaktaydı. Bedenimdeki her bir parça onu haklı çıkarmak için savaş veriyordu. Güven üstüne yaptığı konuşma artık hiç olmadığı kadar sahte gelmeye başlamıştı. Yine de bir açıklaması olduğuna inanmak istiyor, ondan öylece vazgeçemiyordum.

Birbirimizi buluşumuz çok aniydi ve bunu takip eden olaylar silsilesi içinde birbirimize vakit ayıramamıştık. Bağ ikimiz içinde çözülmesi gereken kocaman bir muammaydı ve tam da bu nedenle onu anlıyordum.

OLTREMARE | TAEKOOKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora