¹⁷ gámos (Part 1)

3.4K 386 387
                                    

Merhabalar,

Kafamın içine hoşgeldiniz,

Ben Amélie

Sınavlardan kaynaklı uzun bir ara verdik fakat önümüzdeki günlerde benden bıkacağınız kadar çok aktif olmayı planlıyorum.

Sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim.

Panoya bıraktığım mesaja geri dönen herkese ayrıca teşekkür ederim. Desteğinizi görmek beni mutlu ediyor. 🖤

Bölüm adı düğün ve yaklaşık 6k uzunluğunda. Yazmak istediğim diğer kısımla birlikte bölüm 10k yı geçecekti. Hem sizleri daha çok bekletmemek hem de bölümlerin genel uzunluğuna sadık kalmak için düğün bölümünü iki part şeklinde yayınlamaya karar verdim.

O halde daha fazla uzatmayalım efendim.

Yorumlarınızı okumak için sabırsızlanıyorum. 🦧

Sizleri seviyorum

İyi okumalar

♥︎




Yüksek enlemlerde yer aldığından dolayı güneşin neredeyse hiç uğramadığı, görkemli dağların eteklerine kurulmuş Büyük Büyü Krallığında sert bir kış yaşanıyordu. Gece bastıran kar yağışı yeryüzünü tek bir başka renge mahal vermeyecek şekilde beyaza boyamıştı. Artık baharın taze kokusundan ve doğanın yarattığı renk cümbüşünden eser yoktu. Pembe kiraz çiçeklerinin süslediği ağaçlar şimdi kuru dallarıyla tam da şafak sökerken epey ürkütücü görünüyordu.

Köy ahalisinin kafalarını evlerinden çıkaracak cesareti olmadığından sokaklar bomboştu. Civar evlerin tüten bacalarından yükselen duman kar bulutlarına karışıyor, neredeyse her evin önünde kalın saplı bir balta ve birkaç odun göze çarpıyordu. Köylüler aylar öncesinden hazırladıkları erzaklarını tüketerek zor günleri atlatmaya çalışıyorlardı. Lakin herkes sıcak bir yuva ve bir tas yemeğe sahip olacak kadar şanslı değildi.

"Marie yardım et!" diye seslendi yaşlı kadın. Seslenir seslenmez kulübede önce bir çift ayağın tahta zemine basarken çıkardığı gıcırtı duyuldu ardındansa gencecik kız koşarak kadının bulunduğu odaya girdi.

Büyükannesinin kalkmaya çalıştığını gören Marie derhal yanına giderek her daim takındığı hafif buruk fakat sıcacık gülümsemesiyle ona yardımcı oldu.

Büyükanne kendinden çok daha ağır, kışlık yorganın altından çıkar çıkmaz "Ev buz gibi." diye sızlandı.

O vakit Marie'nin yüzündeki ifade yerini derin bir çaresizliğe bıraktı. Babasını kaybedeli aylar oluyordu ve evde bir erkek olmadan geçirdikleri ilk kıştı. İşlerin pek de yolunda gittiği söylenemezdi zira birinin bahçeye çıkıp biraz odun kesmesi gerekiyordu ancak Marie'nin her işin üstesinden gelen maharetli kolları bu iş için fazlasıyla güçsüzdü.

Öksüren yaşlı kadının hafif kambur sırtını sıvazlarken "Bu böyle olmayacak." diye mırıldandı Marie. Gözleri pencerede dolanıyordu.

Geçen ay soğuk hava gelmemesi için pencerelerin üstüne güç bela iki tahta çakmış fakat uyurken yıldızları göremeyince içi daralmış, kendi odasındakileri alelacele söküvermişti.

Büyükanne için getirdiği bir bardak sıcak suyu kadının eline tutuştururken koşarak odadan ayrıldı. Her daim heyecanlı ve telaşlı yapısı yüzünden evin içinde sürekli bir uçtan diğerine koşturur, hiç yorulmazdı.

OLTREMARE | TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin