2. BÖLÜM - CESET.

5.1K 602 425
                                    

Keyifli okumalar canlarım! Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum!

💋

"Fejian'dan çıkmadan önce bir yere uğramamız gerekiyor," dedim Neşe'ye.

Neşe ilk başta kastettiğim yeri anlamayıp kaşlarını çatsa da arabanın girdiği yol ile aydınlanma yaşamıştı. "Dertleneceğiz gene," dedi durgun bir sesle.

Arabayı durdurmam ile ikimiz de indik ve ben usulca Neşe'nin koluna girip hemen yan tarafımızdaki bahçeden iki tane kırmızı gül kopardım. Birini kendime alırken diğerini de Neşe'ye uzattım.

Birkaç dakikalık yürüme mesafesinden sonra nihayet hedefimize ulaşmıştık.

Rose ve Brendon.

Yan yana duran iki mezar taşına gülümsedim ve elimdeki gülü usulca Rose'un mezar taşının önüne bıraktım. Neşe de elindeki gülü Brendon'un mezarına bıraktığında yan yana duruyorduk.

Ailelerimiz bize hiçbir zaman Rose ile Brendon'u unutturmamışlardı. Öğrendiğimize göre Rose yıllar yıllar önce, Sisler denen varlıklarla yapılan savaşta hayatını kaybetmişti ve nişanlısı Brendon ise ömrünün sonuna kadar Rose'un yasını tutmuştu.

Brendon'u hiç görmemiştim. Sadece yedi yaşımdayken gelen ölüm haberini ve mezarına gidişimizi hatırlıyordum. Yine burada durmuştuk ve o an için tek dikkatimi çeken şey annem ile Ebru teyzemin yüzündeki gülümsemeydi.

"Neden gülümsüyorsunuz?" diye saf saf sormuştum onlara. "Ölmek güzel bir şey mi?"

Ebru teyzem yanağımı büyük bir şefkat ve sevgiyle okşayıp, "Ölümün güzelliği kişiden kişiye göre değişir güzelim ancak bizim gülümsememizin sebebi Brendon amcanın artık sevgilisine kavuşmuş olması. Onun adına mutluyuz." diye açıklamıştı usulca.

"Teyzen haklı," demişti annem de. "Bazı aşkların tek şansı sonsuzluktur. Ne zamanki o iki aşık sonsuzlukta kavuşur... İşte o zaman geride kalanlara gülümsemek ve ömürleri yettiğince onları unutturmamak düşer."

Teyzem ile annemin açıklamaları beni fazlasıyla tatmin ederken sırıtmış, "O zaman ben de güleceğim," diye adeta şakımıştım. "Rose ve Brendon için."

Annem beni onaylamıştı, "Rose ve Brendon için."

Ve ben o gün sırf sevdiği kadına kavuşmak için bile bile kendini bir vampirin önüne atıp intihar eden Brendon'u son yolculuğuna uğurlarken hep gülmüştüm.

Bu anım yüzünden buraya her gelişimde, onları her ziyaret edişimde mezarlarına birer gül bırakırdım. Bunu yapmak içimi rahatlatırdı.

Neşe, "Mutlular mıdır gerçekten?" diye sordu başını omzuma yaslarken.

"Umarım," diye fısıldadım.

Daha fazla orada kalmadan Rose ile Brendon'un yanından ayrıldık. Arabamızın yanına geldiğimizde yeniden yerlerimize yerleştik.

Yemyeşil ormanın arasındaki yoldan ilerlerken gözüm ormanın içinde, bizimle eşit koşan siyahlığa kaydı. Hızla frene basarak arabayı durdurdum.

Ani hareketim karşısında Neşe, "Ne oldu?" diye sordu korkuyla.

"Aksel," diye mırıldandım ve arabadan indim.

Bizim durmamızla duran siyahlık gördüğüm kadarıyla hafifçe geriye gitti. O Aksel Dean'dı ve büyük ihtimalle kurt formundan insan formuna girip giyindikten sonra yanımıza gelecekti.

Ki öyle de oldu.

"Bir sorun mu var?" diye sordum o yanımıza gelirken.

Başını iki yana salladı. "Hayır sadece size bir şey vermeyi unuttum," diyerek sol avcunu bana uzattı ve içindeki şeyi benim avcuma bıraktı.

PABUCUMUN KANIWhere stories live. Discover now