16. BÖLÜM - KAÇAMAK.

4.2K 549 285
                                    

Selamlar ballarım! Nasılsınız, umarım çok iyisinizdir.

Keyifli okumalar. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum. ❤️

💋

Dudaklarımın üstündeki dudaklar, bana hayatım boyunca hiç duymadığım hisleri yaşatırken tüm bedenimin titrediğinin farkındaydım. Eğer kolları beni sarıyor olmasaydı çoktan yere kapaklanmış olabilirdim.

Farklıydı. Çok farklıydı.

Onu ilk hissettiğim andan itibaren çok farklı gelmişti bana. Sanki Arnoldo'ya karşı hiçbir tabum, hiçbir örülü duvarım yok gibiydi. İlk tanıştığımız andan beri çok fazla yakınlaşmıştık. Asla yapmam dediğimi yapmıştım. Yeniden aklıma o gece geldi. Yanaklarım kızarırken o, dudaklarımızı ayırdı.

Bir nefes verdim. "Bu..." diye fısıldadım, ne diyeceğimi bilemezcesine .

Arnoldo yüzüme düşen bir tutam saçımı kulağımın ardına iteledi. "Yıllar önce, babam Fejiandaki bir festivale bizzat annen ile babanın daveti üzerine gitmişti. Giderken bizi de gizlice yanında götürmüştü. O sarayda kalırken biz festival alanına kurulmuş yırtık bir çadırda kaldık fakat ne olursa olsun Violet de, ben de çok mutluyduk. Seni ilk kez o festivalde gördüm. Saçlarının beyazlığı öyle güzeldi ki, gözlerimi almıştı adeta. Gri gözlerin bir prensesin aksine kibirle değil, neşeyle parlıyordu. Yıllar geçti, çocukluk anımdaki güzel bir detay olarak kaldın. Ta ki seni burada, o idam alanında gördüğüm ana kadar. Saçların, gözlerin hala yıllar öncesinin parıltısını taşıyor gibiydi. Görür görmez seni tanıdım ve her geçen gün sana çekildim."

Beni zaten bir festivalde gördüğünü biliyordum ama hislerini duymak tuhaf gelmişti o an için. Elimi kaldırarak yanağımdaki elinin üstüne koydum. "Seninle olanlar... İlk tanıştığımızdan bu yana aramızda geçenler... Sanki olması gereken buymuş gibi. Başından beri yaşanması gereken bunlarmış gibi geliyor. Neden böyle hissediyorum?" diye sordum.

"Kim bilir?" dedi kırmızı gözleri yüzümü arşınlarken. "Yaşanması ve olması gereken bunlardır."

Bir şey diyemedim. Yalnızca karanlığın içinde birer yakut gibi parlayan gözlerini izledim.

"Seni bir yere götürmek istiyorum," dedi usulca.

Kaşlarımı çattım, "Nereye?"

"Bu olanlardan önce, zamanımın çoğunu geçirdiğim bir yere." diye yanıtladı beni.

Dudak büktüm, "Yani..." diye söylendim. "Bilemiyorum."

Belimdeki elini elime götürdü ve sıkı sıkıya kavradı, "Ufak bir kaçamak olarak düşün. Söz, yarın sabah yine burada olacağız." dedi kendinden emin bir sesle.

Bir süre düşündüm ve sonunda, "Pekala," dedim.

Bir daha kimseye güvenip peşine takılmayacağım dedikten sonra şahsıma yapılan ilk teklifi kabul ediş hızımın ışık hızını geçmesinden mütevellit kapıma dayanan Nasa ekiplerinden kaçışımın gökyüzüne yasıyan görüntüleri.

Ama ne yapayım yani? Bu karanlık sarayda ruhum çürümüştü be, ruhum! Genç yaşımda kırış kırış bile olmuş olabilirdim. Hüühhühü

"Ama üstümü değiştireyim," derken üstümdeki abartılı elbiseye baktım. Gittiğimiz yere uygun olmayabilirdi.

Arnoldo da beni süzdü, "Daha rahat bir şeyler giysen senin için iyi olur," dedi.

Onu onayladım ve belimi saran kollarını çekmesiyle giyinme odasına doğru ilerledim. "Seni burada bekliyorum," dedi arkamdan sert sesiyle.

PABUCUMUN KANIWhere stories live. Discover now