9. BÖLÜM - KAVUŞMA.

5.3K 660 496
                                    

Keyifli okumalar ballarım. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. ❤️

Bölümün sonundaki yazdıklarımı da okuyun muhakkak bu arada hahajwajakkaw

💋

"Çağla ile Boris'i severim. İyi insanlardır," diyen Hector'a diktim gözlerimi. "Bu zamana kadar hiç problemimiz olmadı."

Bundan sonra olacak aslan parçası.

Gözlerimi kıstım, "Umarım hep böyle devam eder."

O sırada düdüğü duyduğunu tahmin ettiğim Aksel'in kırmızı boğadan hallice bir şekilde Vampir Krallığına girişi...

Hector hafifçe güldü, "Hala kızgınsın," dedi gri gözlerime dikkatle bakarken.

Neşe odasındaydı. Ben de gezmek için bahçeye çıktığımda Hector ile karşılaşmıştım ve şuan kahve içiyorduk.

"Kızgınım tabii," dedim dürüstçe. "Ömrümde böyle muamele görmedim ben."

"Kral'ı öldürdüğü düşünülen kişilere nasıl davranılmasını bekliyordun ki? Tam şuan birisi anneni ya da babanı öldürse ve tüm oklar iki kişiyi gösterse? Onlara nasıl davranırdın?"

"Ağzını hayıra, götünü bayıra aç Hektar," dedim direkt ve kulak mememi aşağı çekiştirip elimi önümüzdeki tahta masaya vurdum. "Allah korusun. Ayrıca ben seni anlıyorum ancak bize konuşma hakkı bile vermemenizi anlamıyorum. Sürekli laflarımızı kesip durdunuz."

"Üzgünüm," diye mırıldandı sadece.

Aramızda uzun bir sessizlik oluştu. Aklıma takılan detayla iç çektim. Türkçe, "Canım lahmacun çekti yeaa," diye söylendim karnımı ovalayarak.

Ama saraydakilere vejetaryenim demiştim. Benim lahmacun işi yaştı yani ama yine de pişman değildim. Yılan yedireceklerdi bana az kalsın yahu, insan halasını yer miydi?

Hector masadaki kahvesini alıp tam dudaklarına götürüyordu ki kahveye kötü kötü baktım ve birden kahve gömleğine döküldü. Tam karın kısmına dökülen gömlek Hector'un karın kaslarına hafifçe yapışırken sırıttım.

Gözlerim açıldı fincan gibi. Kalbim hopladı horoz gibi eheuuhueheu

"Ayy yandın mı?" diye sordum yalandan bir telaşla.

Hector gömleğini çekiştirirken, "Yok," diye yanıtladı beni. "Ilıktı zaten."

Anında yardımcıları yanımızda bittiğinde Hector bana veda etti ve üstünü değiştirmek için yardımcılarıyla odasına gitti.

"Helal lan Gül Rosealinei," dedim kendi kendime sırıtırken. "Kem gözünle devirdin fincanı. Helal lan!"

O sırada saraydan gelen bir çığlıkla gözlerimi devirdim. Cara'nın sesiydi. Kız sürekli ağlıyor, ayılıp bayılıyordu. Charles bile öldüğünü kabullenmiştir, yana yakıla Münker ve Nekir'e hesap veriyordur ama bir türlü Cara şu ölümü kabullenemedi.

Oturduğum yerden kalktım ve merdivenleri tırmandım. Kendi odama gitmek için Cara'nın odasının önünden geçerken açık kapısından içeri bir bakış attım.

"Lütfen sakin olur musun?" dedim Bihter Ziyagil iğnelemesiyle. "Yeterince sıkıntımız var. Dikkatimizi sana veremeyiz." deyip önüme döndüm ve yoluma devam ettim.

Tam köşeyi dönmüştüm ki birisine çarptım. "Anam anam kafam," diyerek iki büklüm oldum.

"Çok özür dilerim Prensesim," diyen ince, mahcup sesle gözlerimi araladım. Zor bela bedenimi dikleştirip karşımdaki kıza diktim gözlerimi. "İyi misiniz?" derken alnıma bakıyordu. Gözlerinde endişe vardı.

PABUCUMUN KANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin