8. BÖLÜM - TELAŞ.

4.7K 635 441
                                    

Adı üstünde telaş içeren, pek komik olmayan bir bölüm ancak içinde Çağla ile Ebru var. Bizimkiler var. Seveceğinizi umuyorum.

Keyifli okumalar canlarım. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorummm ❤️❤️

💋

Aksel Dean, hem en yakın arkadaşı, hem de en yakın adamı olan Stefan ile krallıktaydı. Kraliyet hakkındaki birkaç ufak pürüz hakkında konuşuyorlardı.

Babasının ona bu genç yaşında güvenip Krallığı emanet etmesi Aksel'in gururunu okşuyordu ve bu görevi hakkıyla taşımaya çalışıyordu. Babası hala Kral'dı ancak bundan şikayetçi değildi.

Zaten Aksel hiçbir zaman gözü yükseklerde olan birisi olmamıştı. Her zaman ailesindeki bireylere nazaran daha durgun olarak bilinen kişisiydi. Küçük yaşlarında, daha okuma yazmayı dahi bilmezken kütüphaneden çıkmazdı. Kitapların büyülü dünyası Aksel'i içine çekmeyi hep başarırdı.

Büyüdü, kendini geliştirmeye devam etti. Okudu, yazdı, gelişti. Yakışıklılığı ve gücü dillerden dillere dolaşsa da hiçbir zaman bunun için şımarmadı. Diğer kardeşlerine göre fazlasıyla sert, korumacıydı.

Aksel masadaki içkisini aldı ve birkaç yudum içti. O sırada Kral odasının kapısı gümbürtüyle açıldı. İçeri telaşla giren kişi, kız kadeşi Ahu Lona'ydı.

Aksel sinirle kaşlarını çattı. "Sana kaç kere buraya böyle girme dedim Ahu!" diye kızdı ancak kardeşinin yüzündeki ifadeyi görmesiyle hızla oturduğu yerden kalktı. "Ne oldu?"

"Abi..." dedi Ahu Lona şaşkınlıkla. "Çok sağlam bir kaynaktan öğrendiğime göre Vampir Kral Charles öldürülmüş ve başa Prens Hector geçmiş ancak bu durumu gizliyorlarmış."

"Emin misin?" diye sordu Aksel tereddütle. "Böyle bir şey olsa kesinlikle duyardık. Ayrıca öldürüldü diyorsun...." Aklına gelen şeyle duraksadı.

Ablası Gül ile Neşe Sandra da Vampir Krallığa bir hayli yakınlardı.

Ahu da sanki Aksel'in düşüncelerini okuyormuş gibi başını salladı. "Eminim. Hala katili bulamadıkları için ölümünü açıklamamışlar zaten. Ayrıca Charles'in cesedini Krallıkta değil, dışarıda bulmuşlar. Yani katil dışarıda ve ablamlar da o civarda!"

Ahu'nun sözlerinin bitmesiyle iki kardeşin yanlarından asla ayırmadığı düdüklerin rahatsız edici bir sesle ötmeye başlaması bir oldu.

Stefan dehşet içerisinde, "Aman tanrım," diyerek ayaklandı.

Aksel'in nefesleri hızlanırken Ahu'nun anında gözleri dolmuştu. İkisi de boyunlarında taşıdıkları düdükleri ellerine aldılar.

"Ablam," dedi telaşla Ahu. "Abi ne oluyor?"

"Sakin ol," diyerek kardeşini kolları arasına aldı Aksel ve Stefan'a ithafen konuştu. "Yatı hazırlayın, Fejian'a gidiyoruz. Düdüğü üfledikleri anda ilk olarak ikimizde ses veriyor. Bir saat sonra ise diğerlerinde... Yani daha annemlerde çalmamıştır. Çaldığında büyük kargaşa çıkacak. Acilen Fejian'a ulaşmamız lazım. Ayrıca hemen araştırmaya başlayın. Gerekirse Prens Hector ile iletişime geçin. Gül'ün yerini öğrenmek istiyorum."

"Tamamdır," diyen Stefan daireden ayrıldı.

"Abi," dedi Ahu dolu gözleriyle. "Ya ablama ve Neşe'ye bir şey olduysa? Ya bir zarar geldiyse?"

Aksel kız kardeşinin kızıl saçlarını elleriyle sevdi ve alnına bir öpücük bıraktı. "Bilmiyorum abiciğim, bu yüzden seni teselli edemem ancak sakin olmalısın. Annem ve diğerleri yeterince delirecek en azından ikimiz güçlü duralım."

PABUCUMUN KANIWhere stories live. Discover now